Başkent Dakar'a yaklaşık 150 kilometre mesafede, "küçük sahil (petit cote)" olarak bilinen kıyı şeridinin güney ucunda kalan asıl ismi "Fadiouth" olan adanın 11. yüzyılda insan alışkanları sonucu oluştuğuna inanılıyor.
Adanın, kum midyeciliğiyle uğraşan Serer etnik grubunun, midye kabuklarını gelgitlerin oluşturduğu geniş bir birikintiden yüzyıllar boyu toplamasıyla oluştuğu tahmin ediliyor.
Sular çekildiğinde mangrov ormanları, tuz ve çamurun kaldığı birikintiye atılan midye kabuklarının zamanla bölgede üzerinde yerleşim olan bir adaya dönüştüğü belirtiliyor.
Zeminin tamamen deniz kabuklarıyla kaplı olduğu adada toprağa ulaşmak için ise 7-8 metre derine inmek gerekiyor.
Yüzyıllar boyu biriken deniz kabukları dayanıklı malzeme olması sebebiyle inşaat malzemesi olarak da tercih ediliyor. Adadaki birçok yapının duvar harcında kullanılan öğütülmüş deniz kabukları da dikkati çekiyor.
Yaklaşık 10 bin kişinin ikamet ettiği adanın ana geçim kaynakları arasında turizm, balıkçılık ve tarım yer alıyor.
Ziyaretçiler, araçla gitmenin yasak olduğu adaya, Joal kentinin 2 noktasından uzanan ahşap köprüyü geçerek ulaşıyor.
Zemini kaplayan deniz kabukları, tek katlı evler ve at arabalarının dolaştığı daracık sokaklarıyla ada, ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Müslümanlarla Hristiyanlar aynı mezarlıkta
Nüfusunun yüzde 90'ını Hristiyanların oluşturduğu adada Müslümanlarla Hristiyanların bir arada yaşama kültürü de oldukça dikkati çekiyor.
Adaya başka bir ahşap köprüyle bağlanan ufak adacıktan oluşan ve turistlerin akınına uğrayan mezarlık da bu birlikte yaşama kültürünün en belirgin simgelerinden kabul ediliyor.
Haç simgeleriyle "ruhuna el fatiha" yazılı mezar taşlarının birbirine komşu olduğu mezarlık da özellikle Avrupalı turistlerin akınına uğruyor.
Mangrov ormanlarına karşı konumlanan mezarlık, deniz kabuklarının oluşturduğu bembeyaz zeminde beliren heybetli baobab ağaçlarıyla ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor.
Adanın kara bağlantısından en uzak kısmında da Müslüman toplumu için Fadiouth Ulu Cami yer alıyor.