Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, "Ermeni tarafının tarihi gerçeklere aykırı olarak kabullendiği ve diğer ülkelere kabul ettirmeye çalıştığı söylem, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi çabalarına ve hatta diğer ülkeler ile ilişkilerine gölge düşürmektedir. Umuyoruz ki bu yaklaşımlar ve söylemler artık son bulur. Biz, Türkiye olarak barış zemininde uzlaşabilmek için çeşitli adımlar atmaya devam edeceğiz." dedi.
Şentop, Ermeni terör örgütü Asala tarafından şehit edilen diplomatlar ve ailelerinin Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki kabirlerini ziyaret etti.
Ziyaret sonrası şehitler için Kur'an-ı Kerim okunarak, dua edildi.
Daha sonra bir konuşma yapan Şentop, 1970'lerden itibaren Ermeni terör örgütlerinin eylemleri sonucunda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi.
Kendi topraklarından binlerce kilometre uzakta, bir devlet için emniyeti en üst düzeyde temin edilmesi gereken diplomatların, büyükelçilerin ve ailelerinin terör eylemlerine maruz kalarak şehit edilmelerinin diplomasi açısından çok hazin bir durum olduğunu bildiren Şentop, "Yüzyıllardır diplomasiye hakim olan 'elçiye zeval olmaz' ilkesi, dünyanın gözleri önünde Ermeni terör örgütleri tarafından ihlal edilmiş ve bu örgütler tarafından eylemlerin sorumluluğu bizatihi kabul edilmişken zanlıların birçoğunun gerektiği gibi yargılanmaması dünya devletlerine utanç olarak yetmelidir." diye konuştu.
"1973'te başlayan, tarihte eşi benzeri görülmemiş alçakça terör eylemleri Türk diplomatlara karşı yıllarca süren bir terör dalgasını getirmiştir." ifadelerini kullanan Şentop, şöyle devam etti:
"Yıllarca ülkemiz hakkında güvenli değil uyarısı yapılırken, Avusturya’dan Fransa’ya, Portekiz’den ABD’ye, Kanada’dan İtalya’ya, İspanya’dan Hollanda’ya, Yunanistan’dan İsviçre’ye, Belçika’dan Bulgaristan’a kadar Avrupa’nın birçok ülkesinde üstelik diplomat düzeyinde terör saldırısına maruz kalmış olmamız, bu söylemi kabul eden devletlerin iki yüzlülüğünü açık etmektedir. 31 diplomatımızın ve bazılarının aile mensuplarının, hatta kendi vatandaşlarının da vefatına neden olan bu korkunç terör saldırıları bütün dünya ülkelerinin hep birlikte gür bir sesle kınaması gereken hazin olaylardır. 1982 yılında Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ın trafik ışıklarında şehit edilmesinin hüznü hala çok tazedir. Katil zanlısı Sasunyan’ın daha birkaç ay önce tahliye edilmesi ve adı geçen zanlının tehdit oluşturduğuna ilişkin yeterli delil görülmemesi ve mahkeme kararında zikredilen ifadelerin siyasi bir mesaj içerdiği açıktır. 1973 tarihinde 78 yaşındaki Amerikan uyruklu Ermeni Gürgen Yanıkyan’ın, elinde Osmanlı sarayından kaçırılmış tablo ve banknotların varlığı ve bunları Türkiye’ye armağan etme isteğiyle (Baltimore Otel’de) buluştuğu Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’i şehit ettikten 10 yıl sonra afla serbest bırakılması yaşanan terör olaylarına ülkelerin bakış açısını göstermektedir."
14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen ile şehit edildi
Bu çağda unutulsa bile savaşta dahi kadın ve çocuklara dokunulmaması ilkesini hatırlatan TBMM Başkanı Şentop, "Bu ilke hiçe sayılarak Atina’nın ortasında Büyükelçilik İdari Ataşemiz Galip Özmen’in, 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen ile birlikte şehit edilmesi ilk günkü gibi aklımızdadır." diye konuştu.
Şentop, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Büyükelçilik düzeyinde işlenen cinayetlerin pek çoğunda katil zanlılarının bulunamaması, üstelik eylemi gerçekleştiren örgüt kendini açık ederken zanlının bulunamamış olması ironik bir durum yaratmaktadır. Bulunsa ve hatta zanlılar hüküm giymiş olsa dahi süreçler takip edildiğinde birçoğunun aradan geçen yıllar sonra serbest bırakıldığı ve cezalarını tamamlamadıkları görülmektedir. Türkiye olarak, failleri bulunamamış şehitlerimizin soruşturma dosyalarının yeniden açılması için devlet nezdinde girişimlerimiz sürmektedir. Ermeni çevreleri tarafından dünyanın birçok ülkesinde Türkiye’ye karşı yürütülen karalama kampanyası ile tarihi değiştirme çabaları, bilimsel tezler ve tarihi deliller ile defalarca kesintiye uğramıştır."
Birinci Dünya Savaşı’nın bütün dünya ülkelerine yaşattığı zorlukların bilimin ışığıyla bakan gözler için tarih sayfalarında kayıtlı olduğunu aktaran Şentop, "Bizler yüzyıllarca, farklı birçok millet ile kapı komşusu olarak, hiçbir ayrımcılık emaresi göstermeksizin yaşayan bir devletin torunları olarak bugün de var gücümüzle barışın yanında, inanç ve kimlik dolayısıyla yaşanan bütün ayrımcılıkların karşısında durmaya devam ediyoruz. ABD’nin 2021'de bu konuya ilişkin alacağı siyasi tutum, değişikliğin özde değil, yalnızca yeni yönetimde ve bu yönetimin tavrında olduğunu ortaya koyacaktır." ifadelerini kullandı.
"2021'de ne değişti?"
2021’de neyin değiştiğini, ortada konuya dair yeni bir kanıt veya yeni bir bilgi olup olmadığını sormak gerektiğini vurgulayan Şentop, bu soruların cevabının herkesin malumu olduğunu dile getirdi.
Değişen tek şeyin siyasi karar olduğunun altını çizen Şentop, tarihi bir kanıt bulunmadığının aşikar olduğunu yineledi.
"Soykırım"ın, kapsamı son derece belirli, kullanımı çok somut şartlara bağlanmış uluslararası hukuk kavramı olduğunu bildiren Mustafa Şentop, "Açıkça tanımlanmış bir suça işaret eden bu kavram, 1948 Soykırım Sözleşmesinde belirtildiği üzere, yalnızca yetkili bir mahkemece hüküm altına alınabilir. İddia edildiği gibi 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlanabilmesi için hukukta öngörülen koşulların hiçbiri mevcut değildir." bilgisini paylaştı.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2015 ve 2017 yıllarındaki kararlarının da 1915 olaylarına tarihi bir tartışmanın ötesinde bir anlam atfetmenin mümkün olmadığını açıkça ortaya koyduğunu anımsatan Şentop, şunları söyledi:
"Tarihi veya hukuki temelde iddialarının tanınmasına ilişkin herhangi bir başarı elde edemeyen Ermenistan, tarihi siyasallaştırmak için üçüncü ülkelerin parlamentolarına, bölgesel ve uluslararası kuruluşlara yönelmiştir. Ermeni tarafının tarihi gerçeklere aykırı olarak kabullendiği ve diğer ülkelere kabul ettirmeye çalıştığı söylem, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi çabalarına ve hatta diğer ülkeler ile ilişkilerine gölge düşürmektedir. Umuyoruz ki bu yaklaşımlar ve söylemler artık son bulur. Biz, Türkiye olarak barış zemininde uzlaşabilmek için çeşitli adımlar atmaya devam edeceğiz."
Her yıl 24 Nisan’da Cumhurbaşkanı tarafından Ermeni Patriğine yollanan ve ortak acıların paylaşıldığı mektupların bu adımların en önemlilerinden biri olduğuna işaret eden Şentop, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu bağlamda, 2005’te Başbakan olarak görev yaptığı sırada, Sayın Cumhurbaşkanımız Ermeni tarafına tarihi gerçekleri aydınlatmak üzere tarafsız bir Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını önermiştir. Bu teklif, hala masada olmasına rağmen, Ermenistan şu ana kadar çağrılarımıza yanıt vermemiştir. Türkiye, tarihin bu döneminin bilimsel tartışmasına hazır, istekli ve buna muktedir bir ülkedir. Üçüncü tarafların insani yaklaşımımızın hakkını teslim etmelerini de beklediğimizi açıkça ifade etmek isterim. Bu çerçevede olumlu rol oynamak isteyenler, Ermeni tarafını bu olayların tarafsız bir şekilde incelenmesi ve araştırılması yönünde teşvik etmek için çaba sarf etmelidir. Geçmişin ve bölgemizde bugünün halen taze acılarının bir daha yaşanmaması adına beraberce samimi bir çaba içine girilmelidir. Çağımıza, dünyamıza ve gelecek nesillere barış, iş birliği ve uyum ortamı hakim olmalıdır. Bu vesileyle bugün kabirlerini ziyaret ettiğimiz diplomatlarımızı ve Birinci Dünya Savaşı’nın zor şartları altında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatta olan yakınlarına en içten taziyelerimi iletiyorum."