TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 33 milletvekilinin fezlekelerinin Karma Komisyon'a sevk edilmesi hakkında “Meclis Başkanlığı’nın görevi teklif olarak inceledikten sonra Karma Komisyon’a göndermek. Bundan sonraki aşamada bir şey yapılacaksa, buna Karma Komisyon karar verecektir. Benim bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz” dedi ve dosyaların içeriklerine göre değerlendirme yapılacağını belirtti. Önceki dönemlere göre fezleke sayılarının arttığını ve içeriklerinin değiştiğini söyleyen Şentop, “Meclis açısından üzücü olduğunu söylemek isterim" dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Azerbaycan Büyükelçiliği tarafından düzenlenen ‘Hocalı Katliamının 29. Yıl Dönümü Fotoğraf ve Resim Sergisi’nin açılışını yaptı. Şentop, açılış konuşmasının ardından parlamento muhabirlerinin sorularına yanıt verdi.
“KARMA KOMİSYON KARAR VERECEK”
Çoğunluğu HDP’lilerin oluşturduğu 33 milletvekilinin fezlekelerinin Karma Komisyon'a sevk edilmesi hakkında Şentop, “Meclis Başkanlığı’nın görevi teklif olarak inceledikten sonra Karma Komisyon’a göndermek. Bundan sonraki aşamada bir şey yapılacaksa, buna Karma Komisyon karar verecektir. Benim bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz” dedi.
“HER İHTİMAL VAR”
Fezlekeler içinde sadece “terör” ile ilgili olanların mı ele alınacağı konusunda Şentop, “Bir şey diyemiyorum. Geçmiş dönemlere baktığımızda her ihtimal var. Dönem sonuna bırakıldığı, toptan kaldırıldığı, bazı dosyaların kaldırıldığı oldu. İçtüzük bu ihtimallerin hepsine imkan veriyor. Dosyaların içeriklerine göre değerlendirmek lazım. Değerlendirmeyi de Karma Komisyon yapacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fezlekeler için “Genel Kurul’a gelir” demesine Şentop, “Yine Karma Komisyon dosyaların içine bakarak karar verecektir. Kamuoyunun yakından ilgilendiği ve işlenen suçların mahiyeti bakamından infial uyandıran dosyalar bağlamında zaman zaman dokunulmazlığın kaldırılması yönünde karar verilmiş. Benim bir şey söylemem doğru olmaz” dedi.
“MECLİS AÇISINDAN ÜZÜCÜ”
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin “TBMM'nin teröristlerden temizlenmesi gerekiyor”, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “mazbatalı teröristler” ifadelerinin anımsatılması üzerine Şentop, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Malumunuz Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptım. Aynı zamanda fezlekelerin bulunduğu Karma Komisyonu Başkanı. Göreve başladığım tarih içinde gerek sayısal gerek içerikleri itibariyle bilgi sahibiyim. 26. dönemden önce dosyalar az makuldü, hem de dosyalar alelade suçlarla ilgiliydi. Bu dönemde dosyaların terörle ilgili olduğunu ve sayıca çok olduğunu ifade ettiniz. Ben hem nicelik olarak hem içerik bağlamında bir farklılaşma olduğunu üzülerek ifade etmek isterim. Milletvekilliği seçimine engel durumlar belirlenmiş. Suçlarla ilgili olarak bunların kesin hükümle sonuçlanması öngörülmektedir. Ortada bir kesin hüküm yoksa milletvekili seçilmeye engel yok fakat eskiden yargılama aşamasında olunan kişilerin genellikle aday gösterilmediğini, milletvekili seçilmediğini söylüyorum. Fakat bu durum değişmiş. Bu yargılamalar devam ederken milletvekili seçildikten sonra yargılamaların durmasına karar veriliyor. Dosyalar buraya fezleke olarak geliyor. Meclis açısından üzücü olduğunu söylemek isterim."
“GELDİKTEN SONRA DEĞERLENDİRİRİZ”
HDP Milletvekili Gergerlioğlu’nun mahkeme kararı için Şentop, “Gelmedi henüz, hayır” yanıtı verdi. Şentop, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun fezlekesi için de “Hayır, fezleke olarak gelmedi” dedi.
Gergerlioğlu hakkında nasıl işlem yapılacağının sorulması üzerine Şentop, “Önce bir gelsin, görelim. Ondan sonra değerlendiririz” dedi.
Şentop, dokunulmazlığın kaldırılması süreciyle ve yeni anayasa değişikliğindeki formüllerle ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Bu Anayasa, 1982 yılında kabul edildi, kesin hüküm esas alınmış. Bireysel başvuru ile ilgili husus ise 2012 yılından itibaren uygulanmaya başlandı. Bireysel başvuru, olağan yargılama sürecinin bir unsuru değil. Bir hüküm kesinleştikten sonra derece içerisinde bir mahkeme değil Anayasa Mahkemesi. Bireysel başvuru süreci de bir olağan yargılama süreci değil. Bu bakımdan bir hükmün kesinleşmesini engellemiyor, Anayasa Mahkemesi’nde davanın görülüyor olması veya bireysel başvuru karanının veriliyor olması. Bunu yaşadık… Bu bakımdan Anayasa kesin hükmü esas alıyor. 'Kesin hüküm verildikten sonra, bu Genel Kurul'a bildirildikten sonra milletvekilliği düşer' diyor. Bireysel başvuru süreci sonra çıkmış. Bireysel başvuru sürecine ilişkin bir şey yapılacaksa, hukuki düzenleme yapılması gerekir. Biz, önce Anayasa'nın sözüne uygun davranmak zorundayız.
“MECLİS’İN ADININ GEÇİRİLMESİNİ YANLIŞ BULUYORUM”
TBMM'nin, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini bilgi için Meclis'e gönderen Anayasa Mahkemesine "tavzih ve maddi hata düzeltme" yazısı gönderilmesiyle ilgili de konuşan Şentop, şunları söyledi:
"Bazı dikkatsiz siyasetçiler ve köşe yazarları, Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiğimiz yazı için, 'Neden bu kadar zaman sonra gönderildi' diyor. Haber olması yeni bunun; 15 gün oluyor bunu göndereli. Yeni gönderilmiş değil. Böyle bir yazıyı göndereceğimizi de kararın Resmi Gazete’de yayınlandığı gün ifade etmiştim. Sebebi şudur: Anayasa Mahkemesi, Berberoğlu ile ilgili verdiği kararda TBMM ile ilgili ifadeler geçirmiş. TBMM’nin de bu sürece sahip çıkması anlamına gelebilecek ve bilgi için de TBMM’yi bu kararın içinde tercih etmiş. Meclis’i töhmet altında bırakan bir tablo. Meclis’in sanki bir şey yapması gerekiyormuş da yapmamış gibi bir anlayış oluşturuyorlar. Bunun ne olduğu belli değil metinde. Anayasa Mahkemesi’nin bildiği ve metine yazmadığı bir karar varsa öğrenmek istiyoruz. Meclis’in yapacağı bir şey var idi ise söylenmesini istiyoruz. Öyle bir şey yoksa Meclis’in adının geçirilmesini yanlış buluyorum. Bu yanlışlık olabilir o zamanda maddi hatanın düzeltilmesini istiyorum.
“MÜSLÜMAN TÜRK İSE BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIYORLAR”
Şentop, ‘Hocalı Katliamının 29. Yıl Dönümü Fotoğraf ve Resim Sergisi’nin açılışında şu konuşmayı yaptı:
“29 yıl önce, 26 Şubat 1992’de, insanlık tarihinin gördüğü en acımasız katliamlardan birisi Karabağ- Hocalı’da gerçekleşti. Yüreklerimizi dağlayan bu acı hadisede kaybettiğimiz kardeşlerimizi bu yıl da yâd etmek için bir araya geldik. Bizler onların şerefli bir sonla Rablerine kavuşarak şehitler arasına karıştıklarına inanıyoruz. Vicdanı olan her beşeri, insanlığından utandıran bu vahşeti; fotoğraflarla, resimlerle, kelimelerle ve sair her türlü yol ve yöntemi kullanarak, görmek istemeyen gözlere, duymak istemeyen kulaklara ve hissetmeyen cani vicdanlara haykırmaya devam edeceğiz. Azerbaycan halkının maruz kaldığı bu elim hadiseleri her zaman hafızalarımızda tuttuğumuz gibi, hiç kimsenin nisyanına da terk etmeyeceğiz. Bu vahşeti meşrulaştırmaya çalışan eli kanlı katiller, tarih ve hukuk önünde hesap verene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Evet bu katliamı, bu soykırımı dünyaya duyurmak, Azerbaycan’ın haklı davasında yanında olmak gerekiyor. Hocalı Katliamı 20. yüzyılın sonunda dünyada gerçekleşen en korkunç olaylardan biridir.
Ancak Hocalı katliamından sorumlu Ermeniler ve liderleri, tüm itiraflara rağmen dünya kamuoyu karşısında hâlâ bu soykırımı savunabilmektedirler. Sözde insan hakları savunuculuğu yapan devletler, ölen canlar Müslümansa ve hele bir de Türk ise hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmesine rağmen uluslararası camia tarafından görmezden gelinen ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen bu vahşetin acısını Türkiye olarak her zaman yüreğimizde hissediyoruz. Ve bu katliamın uluslararası arenada da gündemde tutulması için çalışıyoruz. Azerbaycan ve Türkiye’nin çabaları ve girişimleriyle Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çekya, Bosna Hersek, Peru, Honduras, Sudan, Slovenya, Ürdün, Guatemala, Cibuti, Paraguay, Panama, Romanya ve Sırbistan başta olmak üzere bir kısım ülkeler Hocalı’da yapılan katliamı soykırım olarak tanımışlardır. Yine birçok ülkede Hocalı katliamında ölenlerin anısına anıtlar inşa edilmiştir. Nitekim 29 yıldır hesabı sorulmayan bu zelilâne cürümlerin diyeti, kahraman Azerbaycan Ordusunun geçen yıl 44 günde elde ettiği zaferle kısmen ödetilmiş ve bu sayede insanlığın mâşerî vicdanında açılan derin yaralara bir nebze de olsa merhem sürülmüştür. En önemlisi, kendi halkının geçmişte karşı karşıya kaldığı kalleş saldırılara ve tüm hukuk ve insanlık dışı muamelelere rağmen Azerbaycan, bu 44 günde masum insanları sakınarak yürüttüğü operasyonlarla savaşın da barışın da mertçe ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde yürütülebileceğinin dersini tüm dünyaya vermiştir. Azerbaycan ordusunun bu büyük zaferi bir daha göstermiştir ki biz Türkler, söz konusu vatan olunca milletin son ferdi ölene kadar mücadeleyi bırakmıyoruz. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklı davasında sadece kardeşlik duygularıyla değil insanî bir vazife olarak da Azerbaycanlı kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi himayesinde Azerbaycan Büyükelçiliğinin gerçekleştirdiği bu sergide, sanatın diliyle acımızı ve Hocalı katliamının vahametini gözler önüne sermeye devam ediyoruz. Eserleriyle katkıda bulunan değerli sanatçılara teşekkür ediyorum. Milletimizin sesi oldular. Türkler tarih boyunca yaşadıkları acılardan beslenen bu acıları sürekli dillendiren bir millet olmamıştır. Ancak günümüz dünyasında Türklere yönelik menfi propagandalar öylesine artmıştır ki haklı iken haksız duruma düşmek, mazlumken zalim gösterilmek bizleri daha çok yaralamaktadır. Bu sebeple Hocalı katliamını ve sorumlularını gündemde tutmaya devam edeceğiz. Eserleriyle bu acı dolu günleri hatırımızda canlandıran, kardeşlerimizin yaşadığı ızdırabı bir nebze anlamamızı sağlayan sanatçılarımıza ve eserlerin bugün burada sergilenmesine vesile olan Azerbaycan Büyükelçiliğine teşekkür ediyorum. Bu vesileyle şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Allah bir daha hiçbir millete, hiçbir topluluğa böylesi acılar yaşatmasın.”