Bursalı çini ve seramik ustası Adil Can Güven, İznik ilçesindeki atölyesinde farklı çini ve seramik üsluplarını araştırıp, özgün teknik, geleneksel malzeme ve motiflerini kullanarak 13 farklı döneme ait seramik yapıyor.
Güven'in geleneksel malzeme ve teknikler kullanarak ürettiği eserleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2001'de "sanat eseri" olarak kabul ediliyor. Güven'in bazı eserleri de Amerika, Fransa ve Japonya'daki müzelerde sergileniyor.
AA muhabirine, mesleği çocuk yaştan itibaren yanında bulunduğu dayısından öğrendiğini anlatan Güven, onunla farklı illerde çalıştığını ve iyi ustalarla tanıştığını vurguladı.
İnegöl'de ustasının vasiyeti üzerine atölyesini açtığını belirten Güven, İznik Meslek Yüksekokulunun açılmasıyla destek amaçlı öğretim görevlisi olduğunu söyledi.
Güven, 5 yıl süren akademik hayatı sonrası atölyesini İznik'e taşıdığına işaret ederek, "38 senedir eşimle beraber çalışıyoruz. Bu meslekte 51'inci senem doldu." diye konuştu.
Atölyede İznik seramiklerinin ön planda olduğunu dile getiren Güven, şunları kaydetti:
"Beylikler devri seramikleri, Bizans seramikleri, az da olsa Selçuklu seramikleri ve İznik çinileri. Önemli olan onlar. Onların hammaddelerini ben arazide gezerek tespit ettim. Oradan temin ediyorum, özellikle İznik çinisinin hammaddelerini... Olmazsa olmaz bir kili var İznik'in. O kili kullanmazsanız zaten hiçbir yerde yapamazsınız ki dolayısıyla da yapılmamış, sadece İznik'te yapılmış. Onun haricinde Çanakkale seramikleri, 18'inci yüzyıl Kütahyalar. Daha geriye gidersek Grek seramikleri, ondan evvel Neolitik Çağ seramikleri, perdahlı kaplar, Tophane tarzı seramikler, yani repertuvarımız epey bir geniş. 13 farklı döneme ait seramik yapıyoruz. Ama tabii öncelik İznik seramikleri. Yani Anadolu'nun genelde bütün toprak işlemlerini biz de geleneksel olarak burada yapıyoruz."
"Tamamen geleneksel yapıyoruz"
Güven, bölgede yapılan tarihi kazılara katıldıklarını anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu kazılarda çıkan parçaların, özellikle beylikler devri seramikleri, 'Milet işi' diye adlandırılan beylikler devri seramikleri ki o da Miletos'da ilk kazılarda çıkmış. O yüzden literatüre 'Milet seramikleri' diye geçmiş. Bizans seramikleri, Selçuklu seramikleri. Tabi teknoloji bakımından da birbirinden farklı. Aslında hammadde olarak aynı onlar ama üzerindeki desen, kazıma, astar veya sadece astar sürmekle yapılan astar bezeme tekniği ve laciverti kullanarak beylikler devri seramikleri. Bunları daha ön plana aldık ve onları yapıyoruz. Tamamen geleneksel yapıyoruz ve bazen artık 51 yılımı doldurduğum için kendi inisiyatifimde bazı desenleri de kendim uyguluyorum."
Yeni tasarımların da o bünyeye kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Güven, İznik çinisinde herhangi bir tasarım yapılamayacağını, onun klasik bir desen olduğunu ifade etti.
Atölye olarak 38 senelik geçmişleri olduğunu aktaran Güven, "Yurt dışından buraya, özellikle bize gelenler, alıp gidenler var. Biz kargoyla yollamıyoruz, o riski göze alamıyoruz. Onun haricinde tabi artık bilinen bir yer olduğu için arayan buluyor, geliyor. Biz de kendimize göre yapıyoruz seramik ve çinileri. Kendi keyfimize göre yapıyoruz. Bu keyif de beğeniliyor herhalde, alıyorlar." dedi.
Öğrenciler staj için atölyeye geliyor
Güven, staj için gelen öğrencileri de olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Öyle öğrenciler yetiştirdik, şimdi Mimar Sinan gibi üniversitelerde öğretim görevlisi oldular. Bu da bizim hoşumuza gidiyor. Misyonumuz öğretmek ve ileri taşımaktır. Bize bazen soruyorlar, 'geleneksel yapıyorsunuz, niye yapıyorsunuz bunu, daha yeni, değişik bir şeyler yapsanıza' diye. Oluşmuş, eskimiş ve bilgi beceri sahibi olmuş bir atölyenin de bu gelenekseli ileriye taşıması mecburidir. Ustam 51-52 sene, ben de 52 senemi dolduruyorum, demek ki 100 senelik bir birikim var ve bu birikimi bizim aktarmamız lazım. Bunu kim anlıyor? İşte çok meraklı olan insanlar biraz anlıyorlar ama onun haricinde kimse anlamıyor."
İznik çinisinin malzemesini dağlarda çok az bir rezerv olarak bulduğunu aktaran Güven, "Oradan çuvalı doldurup getiriyorsun burada işlemini yapıyorsun. Ama tabi tornada, el tornasında, çömlekçi çarkında yaptığım için kuruması, rötuşu, fırınlanması gibi bir mamulün aşağı yukarı bir ayda çıkması mümkün." ifadelerini kullandı.
"Ruhumuzu da katarak güzel şeyler çıkardığımıza inanıyoruz"
Sanatçının eşi Nursan Güven de seramik ve çini yapmaya evlendikten sonra eşiyle çalışarak başladığını, atölyelerinde hem çocuklarını hem de pek çok öğrenci yetiştirdiklerini anlattı.
İznik'te birçok dönemde seramik yapıldığını, en severek çalıştığı işlerin, Beylikler dönemi denilen erken Osmanlı seramikleri olduğunu kaydeden Güven, "Literatüre 'Milet işleri' olarak geçmiş. Hem daha özgün, özgür tasarımlar hem keyifli ama çininin de çok sevdiğim desenleri var. Hepsini severek çalışıyoruz. Sevdiğimiz bir iş, sevdiğimiz desenler, ruhumuzu da katarak güzel şeyler çıkardığımıza inanıyoruz." dedi.