SİNKAF

Aşkım Tan

Bizlere “ayıp” olarak öğretilen küfür, belki de ayıbın bir dışavurumu olarak beynin bir deşarj olma şekli olabilir mi dersiniz?
Anaya, avrada, kitaba, gelmişe, geçmişe, kundaktaki bebeğe, iklime ve eşyaya kadar birçok değere küfredilmesi duyan için kabul edilir olmamasına rağmen, neredeyse toplumda küfretmeyen yok gibi!

Küfretmeyi; "sanat küfür etmek gibidir. muarızımızın anasına küfrettiğimizde, amacımız annesiyle herhangi bir şekilde ilişki kurmak değil, sadece içimizdeki öfkeyi açığa vurmaktır; hesapsızdır. Yani öfke duygumuzu bir paralel evrene taşır, ayrı bir dille anlatırız. muhatabın annesiyle ilgili ‘tahkir edici’ şeyler söyleyerek annesine değil ama kendisine olan öfkemizi açığa vururuz. Muhataba kızarız, araya konuyla hiç alakası olmayan anneyi karıştırıp o anneyi yine konuyla hiç alakası olmayan bir fiile nesne yaparak ‘kendimizi ifade ederiz’. Kullanılan dilin, araya katılan kişilerin ve eylemin bu kadar dolaylı ve konuyla aslında alakasız olmasına rağmen, sonuç yüzde yüz etkilidir. Yarım saat konuşsak küfür ettiğimizdeki kadar kendimizi iyi ifade edilmiş hissetmeyiz ve zaten ifade edemeyiz de." şeklindeki ifadeyle küfretmeyi savunanlar da var.

Öte yanda ise, küfretmek hoş bir şey olmamasına rağmen, gariptir ama farklı sebepleri ve faydalarının mevcut olduğu da söylenmektedir kimileri tarafından.

Küfrün bağlaç olarak kullanılmakta olduğu günümüzde, yapmış olduğum bir araştırmada küfretmenin nedenlerini aşağıda sizlerle paylaşmak isterim:

-          İçinde küfür olmayan bir dil neredeyse hiç yok! Eski çağlardan beri insanlar arasındaki iletişimde küfrün var olduğu ifade edilmektedir.
Şimdiki çocukların alfabeden önce birkaç küfür kelimesi öğrendiği ise bilimsel araştırmalar ile sabit. 
Yüzyıllar boyunca genlerimize işlenmiş olan küfürden bu durumda kurtulmamız pek de olası değil gibi görünmektedir.
-          O denli küfrediyoruz ki çoğu zaman biri bizi uyardıktan sonra küfrettiğimizi fark ediyoruz.  
Sosyal medyada bile küfürsüz Tweet, ileti, mesaj neredeyse yok gibi. Özel küfür emojileri, kısaltmaları bile kullanmakta olduğumuz elektronik cihazlarda mevcut. Gençlerin çoğu, artık birçok küfrü küfür değilmişçesine bir bağlaç olarak kullanıyor. Günlük konuşma diline bu kadar derinden sirayet etmiş bir olguyu söküp atmak hiç de öyle kolay gibi görünmüyor.

-          Küfrün, acıyla baş edebilmek için iyi bir ilaç olduğu savunuluyor. 
Yapılan bir deneyde, ellerini buzlu suya sokan iki kişiden, sürekli küfredenin elini suyun içinde iki kat daha uzun süre tutabildiği gösterilmiştir. 
Bu da gösteriyor ki insanoğlu acıyla baş edebilmek için küfrün sihirli gücünden faydalanıyor. 
Ayak serçe parmağınızı sehpaya çarptığınızda ne yaptığınızı bir düşünün şimdi?

-          Acı merkezinin beyinde özel bir yeri vardır, dil ile ilgili diğer şeylerin aksine duygu merkezine daha yakında ve derinde bir konumu vardır. Bu nedenledir ki tehdit altındaki insanlar daha çok küfretme eğilimindedir ve küfretmek duygusal olarak oldukça rahatlatıcıdır.

-          Kendini ifade etmenin bir yoludur da küfretmek. Acı, şaşkınlık, sevinç, üzüntü, vb. birçok duyguyu küfürlü sözcüklerle tam da istediğimiz gibi ifade edebilmek mümkündür. Başka kelimelerin yetersiz olacağını düşündüğümüz durumlarda yaşadığımız duygunun büyüklüğünü küfür yoluyla anlatabileceğimizi düşünürüz.

"Kahretsin" demekle "hay .....na ......yım ya" demek arasında tatmin farkı olduğu aşikar. Ama siz yine de kahretsin demeyi tercih edin.

-          Sahip olduğunuz arkadaş çevresinde kendinize bir yer edinebilmek için küfrü kullanmanız olası. Eğer arkadaş grubunuz küfretmekten çekinmeyen, küfrü kanıksamış bir grupsa buraya dahil olabilmek için özel bir haberleşme dili olarak küfrü kullanmanız son derece olası.

-          Küfretmenin sağlığınız üzerindeki etkilerini bir çırpıda sayacak olursak: Daha iyi bir kan dolaşımı, daha yüksek endorfin seviyesi ve kendini daha iyi hissetme diyebiliriz.

Yukarıda sayılan gerekçelere kimimiz katılabilir ve birçoğuna katılmayabilir ama benim fikrimi soracak olursanız, küfretmenin ya da sinkaflı konuşmanın başlıca nedenleri arasında toplumumuzda gitgide olumsuz hale gelen yaşam şartlarını en başlı başına sayılacak nedeni olarak işaretleyebiliriz. 

Küfretmenin diğer bir nedeni ise, özellikle erkek çocuklarına küçüklükten itibaren “hadi bir küfür et de amcalar duysun...” alıştırmaları ile oluşturulan alt yapıdır.

Sonuç itibari ile sinkaf her ne kadar masum gösterilmeye çalışılsa da insanlarımız bir öfke patlaması yaşamaktalar ve küfür, bu patlama öncesinin adeta haberciliğini yapmakta.

Önce küfrediyor, sonra da saldırganlaşıyor, şiddet uyguluyor ve öldürüyor!

Siz özellikle bu ülkede sessiz, sakin hatta kibarca katleden birini gördünüz mü?

Küfür adeta bu işin olmazsa olmazı, tıpkı salatanın olmazı olan sosu gibi!

Bu nedenle kimse küfretmenin masumiyetinden bahsetmesin.
 
(*) Sinkaf, hakkında pek çok görüş vardır ve genel kanı, sinkafın küfür anlamına geldiğidir. Oysaki “sinkaflı küfür” diye özel bir küfür stili de tarif edilmekte. Öyleyse tüm küfürler sinkaflı değil. Sinkaf kelimesi Arapçadan gelmektedir. Arap alfabesinde S harfi anlamına gelen Sin ve K harfi anlamına gelen Kaf kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Sinkef veya sinkaf olarak okunabilir. Resmi dökümanlarda içinde sinkaflı küfür barındıran cümleler dilbilgisi kurallarına pek de uygun olmadan kelime ortasında bir noktayla gösterilir. Örneğin: “Seni çok fena s.k ederim.” …şeklinde yazılır malum küfür. Oysaki bu doğru bir kısaltma olmadığı gibi sansürlenen kelime olması gerektiği şekilde yazıldığında dahi cümle anlamsız olur. Ancak geleneksel olarak, ayıp olmasın diye s ve k harfleri ile sansürlediğimiz bu kelimenin içinde geçtiği küfürlere sinkaflı yani sekeli küfür deriz. “Seni sinkaf ederim.” …dilimizde hiçbir anlama gelmeyen bir cümledir.

İDRAR MESELESİ

İşin tuhafı, kelimenin kendisinin orijinal anlamı herhangi bir cinsel edim içermeyebilir. Divan-i Lugati’t- Türk günümüzde kullandığımız cinsel içerikli anlamdan bahsetse de Ahmet Vefik Paşa’nın 1876 tarihli “Lehçe-i Osmani”sinde bu “Sivik” olarak gerçek gelime “siymek” yani “işemek” fiilini yerine getiren organ olarak tarif edilir.

Terbiyesiz düşünmeyin…

… Ve bir bilgi daha: Sinkaf, Karşıyaka Spor Kulübü, İzmir'in 1912 yılında kurulan ilk spor kulübüdür. "Kaf Sin Kaf" K.S.K harflerinin eski dilde okunuşudur ve zaten tam olarak bu yüzden Karşıyaka Spor Kulübü taraftarları Kaf Sin Kaf diye tezahürat yaparlar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.