"SİYASAL İSLAM"DAN NERELERE GELDİK

Şevket Bülend Yahnici Yazdı : "SİYASAL İSLAM"DAN NERELERE GELDİK

2021 yılının son günlerinde üç muhterem zata ait üç konuşma/beyan aralık/ocak soğuğu gibi içimize işledi, zaten soğuktan titrer , "ne olacak bu Ülkenin ve Milletin hali?" diye kara kara düşünürken bu üç beyan içimizi daha da kararttı;

"vah bize, vay bizi" dedirtti.

Birincisi büyük alim, müctehid, mütefekkir ve birilerinin muteber akıldanesi bir Hocaefendi büyük bir pişkinlikle , müthiş de bir uydurma kabiliyetiyle , akıllara zarar, iktidara yarar bir görüş bildirdi.

Bunların büyük akıl hocalarından A.Mennan vardı, "Faizsiz Banka" kitabının yazarı...Ellerinden, dillerinden düşürmezlerdi...

Seyit Kutup gibi, Muhammed Hamidullah gibi, Ali Şeriatı gibi, Fazlurrahman gibi bazı uluslararası ün sahibi bu İslam dünyası düşünürleri bizim dinci cemaat mensubu arkadasların başucu kitaplarının yazarlarıydı.

Hatta yukarda bahsettiğim büyük alim Hoca da yine "Faizsiz Banka" hevesiyle , adı bu olan Mennan'a ait bir kitabın mütercimiydi. Yazarları yine o zamanlar bunların idol bellediği ( bunlar derken hepsi...A.Gul, Davutoglu dahil siyasal İslam geleneğinden gelen zevatın okuyanları...Bir de okumayanları var...) dinci düşünürlerden Prof. Ahmet ez Zerga ile Muhammed Abdülaziz en Neccar isimli kişilerin "Faizsiz Banka" sına mütercim olarak Hayrettin Karaman o kitaba imzasını koyarken kimbilir ne kadar heyecanlıydı...

20 yillik siyasal İslam uygulaması ve tecrübesi artık bunları utandırmıştır, derken Karaman Hoca bir yumurta yumurtladı ki, sorma gitsin. Dedi ki, yeni ekonomik sistemin yeni uygulaması olarak getirilen kur garantili mevduat geliri FAİZ DEĞİL, HİBEDİR...

Ben koskoca İslam tarihinde güne ve gerçeğe bu kadar (!) uydurulan bir fetva/hüküm/içtihat görmedim.

Benim ne aklım, mantığım, ne de gönlüm almadı, ama Hocaefendi biliyordur, nerede yazdığını söylese de öğrensek.

Kuran, sünnet, icma,kıyas...Bir bildiği vardır elbet...Ben cahil aklımla ve kıt islami bilgimle hocanın işine karışmayayım...

İkinci dehşet verici beyanat, Abdurrahman Dilipak dostumuzdan geldi. Şu "doları indiren de, çıkaran da Allahdır" ...

Doğru, bütün zuhurat Allahdandır inancına ters değil...Değil de zırvaya kılıf bulmak için böyle laf edilir mi, a dost?... "Dilipak böyle söylemiş " dediler, önce inanamadım..."Dilipak böyle konuşmaz, tanırım,bilirim, belki dalga geçmiş olabilir" dedim. İnceleyince gördüm ki, gerçekten demiş...O'nun da bir bildiği vardır. Bunlar yukarıyla direkt temaslı...İçerde ve yukarda adamları var, istihbarat bu yönde olabilir...

Tam bu iki beyanla " ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, ben kimim, ayakkabı numaram kaç" deyip fıttırma raddesine gelmişken...Hadiiii. Bu sefer de, canımızı, güvenliğimizi, asayişi, ülkemizi emanet ettiğimiz Zat-I Muhterem bu işleri biz yapıyoruz zannetmeyin yollu nutkunda "...bize yaptıran Allah'dır, bize yaptıran Allah'dır, bize yaptıran Allah'dır..." şeklinde dehşetengiz bir konuşma yaptı.

Bu bardağı taşıran son damla oldu.

Denizin bittiği yerdeyiz galiba...

Ne demek istedi? Kuran, İncil, Tevrat, Zebur alimleri, müctehitleri bu sözü çözemez...Psikoloji, psikiyatri, teoloji alimleri de..."Enel hak" diyen de çözülemediydi...

Anayasaya, ceza kanununa koysan onlar da çözemez. İran ayetullahları böyle konuşmadı, peygamberler hicap duyar.

Konu vahimdir...

Quo vadis Türkiye?..

Peki, bu hengamenin tam ortasında ve dinle/ diyanetle bu kadar catışmalı lafların gırla gittiği;

açıkça dinle, yüce dinimiz İslamla bağdaşması imkansız olan uydurmaların pervasızca sarf edildiği bir ortamda elinde kılıçla hutbeye çıkıp şeyhülislamlık taslayan adam ve teşkilatı neden/ niye suskundur?

Nasıl olur da " beyler sözlerinize dikkat edin, bu dediklerinizin dinde/diyanette yeri yoktur; üç kuruşluk siyasetinize yüce İslami alet etmeyeseniz" dememektedir? Doğru soru, ya da doğrusu budur da, çürüme her yeri sardıysa oradan da hayırlı bir tavır beklemek imkan dışıdır.

Tövbe, tövbe Cenab-ı Allah'ı günlük/basit/siyasi islere alet etmeyelim...Sahsi hırs ve ikbal uğruna, ihtiras ya da gurur için "din ve dince kutsal sayılan mukaddesleri" dile dolamaktan ; ya da günlük iktidar yolunda dini dördüncü (Y) ye (Yalana) ( ilk üçü Yasak, Yoksulluk, Yolsuzluk) kurban etmekten vazgeçin...YETTİ ARTIK!..

"YETTİ ARTIK" derken ve boğazımıza kadar suyun içinde debelenirken ( yine doğru olabileceğine inanmanın imkan harici olduğu) bir başka saçmalıkla tepemizden suya itildik. Battık, her deliğimizden su giriyor...Bir bankamızın adı " danışma kurulu" olan bir birimince adeta yine fetva niteliğinde yazılmış/verilmiş bir belge ile ( üç imzalı) sarsıldık.

"Kur korumalı hesap için icazet belgesi..." Vallahi böyle bir belge var mıdır, doğru mudur bilmiyorum. Doğruluğuna; bahis konusu Bankada böyle bir işlem ve yazışma yapılmış olacağına inanmıyorum. Ancak berisinde, yukarda bahsettiğimiz beyanların olduğu bir Türkiye'de hiçbirşey anormal gelmiyor. Çünki, normaller bizi terketti.

"Siyasal İslam " durun bakalım bizi nereye götürüyor? 20 yılda buraya geldik. Üç (Y), dört oldu. Artması gerekenlerin (üretim, GSMH, Fert başına milli gelir, zenginlik - sahıslarınki değil- istihdam vb.) yere çakıldığı; azalması gerekenlerin de (yoksulluk, yokluk, fukaralik, gurebalık, işsizlik, enflasyon, faiz, vurgun, soygun, yolsuzluk, yalan, ahlaksızlık vb) tavan yaptığı bir ülke oluşumuz gelinen neticedir.

Uzaya gidiyoruz diyenler eliyle, bir bilinmeze sürüklenmekteyiz... Battıkça ve batırdıkca daha çok "Allah" diyorlar...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri