Bugün sadece iç politikadaki hızlı gelişmeleri değerlendirecektim.
Ama ‘Siyasete Anayasa Aşısı’ başlıklı son yazım yayınlanır yayınlanmaz, önce Sayın Abdurrahman Dilipak bir değerlendirme notu yazıp bana gönderdi.
Sonra da siyasette güçlerine ve tecrübelerine güvendiğim bir çok kişi yazım için önemli değerlendirmeler yaptı.
Bu nedenle de ‘Anayasa Aşısı’nın bir ikinci bölümünü yazmak şart oldu.
Dilipak, ‘ sessiz siyaset olmaz , sivil siyaset de olmaz. Sivil anayasa da tam bir komedi. Sivil , siyasal olmayan demek. Anayasa en temel siyasi belge’ deyip, ‘Siyasete anayasa aşısı da, başka bir anlama gelir. ‘diye eklemiş.
Bunları da o kadar güzel yazmış ve sormuş ki, kendisini aradım ve bu konularla ilgili bir telefon görüşmesi yaptım.
Zira kendisi son zamanlarda, kaybolan sağduyuyu ve iktidardaki vicdan sorununu gündeme getiren nadir yazarlardan.
Kendisine, sessiz siyaset olmadığına dair fikirlerine katılmakla birlikte; sessiz tarafın seçmen ve Z kuşağı olduğunu söyledim. Seçmen ve özellikle gençlerin, artık sesli düşünüp korku yaşamaktansa, sessiz kalıp tepkilerini ilk kurulan sandıkta vereceklerini sosyal medya hesaplarında net ortaya koyduklarını söyledim. Hatta onların konuştuklarında ne ile suçlanacaklarını bilememekten yakındıklarını da.
Dilipak ayrıca , aşının henüz ‘yerli ve milli’sinin olmadığından hareketle ; söz konusu yazımdaki Anayasa aşısının da , Çin aşısı mı? Alman mı? İngiliz mi? Yoksa Rus aşısı olup olmadığını sordu.
En önemli soru da bence buydu?
Öyle ya, Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, tüm dünya ‘pandemi’ yi durdurmaya çalışırken ortaya attığı bu Anayasa işi, -bana göre siyasete yapmak istediği aşı- acaba ne aşısı olabilirdi?.
Zira tüm dünya ülkeleri ve politikacıları, yeni dünya düzenine göre pozisyon almayı henüz belirlememişken ve bu belirsizlik devam ederken; son dönemde anti -Amerikan, Rusya- Çin hattında siyaset yapan Erdoğan ve Türkiye için , yeni dönemdeki seçenekler ne olabilir?
Ya da hangi aşı, bize ne fayda sağlar?
Aslında uzun bir süredir dünya yön belirlemek için ABD seçimlerini bekledi. Biden’ın başkan olması ile birlikte, ABD politikaları ve özellikle ABD politikalarının yöntemlerinin çok değişeceği artık kesin ve net.
Otoriter ve lider ağırlıklı politikalar yerini; daha entelektüel, daha küresel ve şirketlerin etkili olacağı politikalara bırakacak. Liderlerin iki dudağı arasından çıkacak kararlar yerine, sistemlerin daha demokratik ve özgürlükler adına verilmiş kararlarının geçerli olduğu yönetimler hüküm sürecek. Bu nedenle de ABD, iyi eğitimli, özgürlükçü, diplomasiyi iyi bilen, beyaz yakalıları muhatap alacak.
Biden’ın başta Ak Parti ve Erdoğan’ı zorlayacağı da ortada. Zira daha şimdiden , hem ‘Halkbank Davası’ ndaki gizlilik kararlarının kaldırılacağı, hem S400 konusundaki son açıklamaları, Biden’ın daha seçim öncesinde Ak Parti iktidarının sivil yollarla sandık ile gideceğine yardım edeceklerine dair açıklamaları, sağır sultanın bile bildiği şeyler.
Ayrıca bölgede ezeli rakip olarak sürekli karşımıza çıkarılan Yunanistan ile olan son diyalogları ve Yunanistan’ın tutumu da, açıktan verilen ve alınması gereken mesajlar.
Dolayısıyla, bu kez bu aşı ne kadar ABD aşısı olur? Yorum sizin.
Rusya- Çin ve İngiltere hattına gelince:, şu anda bu hat en açık hat olarak görülüyor. Ama bu açık görülen hattın arka bahçelerinde de farklı oyun ve projeler hazırlanıyor.
Yeni dünya düzeninde, İngiltere yeni dünya devletinin merkezini İstanbul olarak belirlemiş durumda. Bu nedenle de; hem yeni İpek Yolu Projesi kapsamında, hem de çok tartışılan Kanal İstanbul’un perde arkasında İngiltere’nin İstanbul hayali var dersek yanlış olmaz.
Yeni kanal kurulduğunda da, İstanbul bir ada gibi kalacak ve bu yeni mekan da çok stratejik olacak.
Yeni merkezi İngiltere İstanbul’da kurmak istenmektedir. Hem de Amerikalılardan önce!
Zaten, İngiltere’nin ‘devlet aklı’ , ABD ‘devlet aklı’ndan hep daha güçlü olmuştur.
İngiltere’nin projelerine bakınca; İngitere olmadan dünyanın geleceğinde etkili olmak zor görülüyor. Küreselcilerle uzay ekibi ise buna karşı yeni alternatif .
Bu nedenledir ki ; kaybeden İsrail’in Devlet Başkanı Netanyahu vakit kaybetmeden Çin’e gitti. Orada İsrail lobileri kurdu. Çin Hindistan’a, ABD’de Trump ile Rusya’ya girdi.
Amerika’da son seçimlerden sonra mücadele etmesi beklenen Trump’ın savaşmasına ise izin verilmedi. Kırmızı kart gösterildi. Savaşmadı. Bağırdı çağırdı o kadar. Ama bu arada Trump Beyaz Saray’daki ofisini Teksas’a götürdü. Bu yeni bir Kuzey- Güney Savaşı’nı tetikler mi? Bekleyip göreceğiz.
Gelişmelere bakınca, ‘Amerika beklenmedik noktada savaşa girebilir. ‘ diyebiliriz. Bazı bölgeler çok riskli ve savaşa çok yakın. Kıbrıs ve Balkanlar sıcak bölgeler. Rusya karışacak. Biden , Avrupa ile yakınlaşıp Almanya ile ortak hareket edecek. Zira İngiltere ve Çin ile ancak öyle baş edebileceğini düşünüyor.
Tabii; teknoloji, uzay ve metafizik dünyayı ne kadar etkilecek? Bu da ayrı bir konu.
Evet çok karmaşık.
Ve yeni dengeler henüz net değil.
Türk siyaseti gibi…
Muharrem İnce ne yapacak?
CHP’den sonra İyi Parti’den daha kaç milletvekili istifa edecek?
Şimdi sıkı durun: Ak Parti’den çıkacak bir üçüncü partinin lideri kim?
Ankara kulisleri yoğun!
Daha da yoğunlaşabilir.
Görünen o ki seçim oyunları devam edecek.
Ama hala kimsenin alternatif programı yok.
İki taraflı sistem, tek seçenek olarak karşımızda.
O nedenle bu aşamada yeni anayasa olmaz!
Olsa olsa olsa Anayasa değişikliği olur.
ÇÜNKÜ:
Anayasa demek, devlet demek. Devlet demek, anayasa demek!!!