Her ne kadar farklı konularda yazılar kaleme alsak da asıl uzmanlık alanımız siyasettir. Gazeteciliğimizin uzun yılları siyaseti takiple geçti. Şimdi de işimiz ağırlıklı siyaseti ilgilendiren alanlar.
Bir süredir Ankara dışına çıkmamıştım. Geçtiğimiz hafta Çarşamba sabahı bir hafta süren seyahate başladım. Önce Otoban üzerinden İstanbul’a. Son beş yıldır üzerinde çalıştığım ve günümüzde toplumsal ifadenin olmazsa olmazı sosyal-medya mecrası üzerine farklı projeler için görüşmelerde bulundum.
Görüşmelerimin ardından bir dizi temas için Bursa’ya geçtim. Geçtiğimiz Cuma okuduğunuz “Yüz yılın hesabı” yazısını Tophane’de bulunan Sümbüllü Konağı’nda kaleme almıştım. Türkiye’nin en önemli projelerinden ve ulaşım açısından çok muhteşem Osmangazi Köprüsü ve İzmir Otobanı’nın daha verimli ve daha etkili kullanılması konusunda not düştüğümüz yazı.
Bursa’dan sonra memleketim Balıkesir’e geçtim. Biraz baba ocağı, ana kucağının sıcaklığını alalım diye. Fırsat bulup ziyaret edemediğim Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’e uğradım. Sonrasında dostlarım Altıeylül ve Karesi Belediye Başkanlarına nezaket ziyaretinde bulundum.
Bu arada Türkiye’nin en genç kaymakamlarından biri Bizim ilçe Bigadiç’te bulunuyor. Yeni göreve başladı. Onu ziyaret ettim. Genç olduğu kadar dinamik, çalışkan. Yerinde durduğu yok. Ziyaretler, denetimler. Öyle ki çok sevdiğim Çamköy eski muhtarı Mehmet Ali Özçam dostumun hastalığını öğrendiğinde soluğu orada almış. Ziyaretinin verdiği moral görülmeye değer.
Uzun süre siyasetle oynayınca gittiğiniz yerlerde “takavete ayrıldık” desek de konu dönüp dolaşıp oraya geliyor. Ankara’dan soruyorlar. Konu öyle açılınca artık Ankara’dan çok taşradan nasıl göründüğü üzerine kaydırıyorum konuyu.
İşte bu noktada taşranın Ankara’dan daha net, daha berrak bir gözleme sahip olduğunu görüyorsunuz. Şu an Ankara siyasetinin tıkanma noktasına geldiği bilinen gerçek. Tıkanıklığı iktidarı ve muhalefeti hatta yeni siyasi figürlerin tam okuyabildiklerini zannetmiyorum. Çıkar yol bulmakta da tıkanıklık yaşanıyor. Fakat taşrada aktif siyasetin dışındaki insanımız her açıdan çözüm ve öneriler konusunda daha net.
Bazı kişiler vardır. Hem ülke siyasetini hem de taşra siyasetini çok iyi gözler. Kendileri siyaset yapmasalar da siyasetin gidişatını çok iyi okurlar. Onlardan biri bizim eniştedir. Enişte ilkokulu zor bitirmiştir. Baba geleneği ve çevresinden kaynaklanan müthiş bir gözlem yeteneği vardır. Zaman zaman ülkenin durumunu ve siyasetin gidişatının özetini alırım.
Bu seferde müthiş tespitlerine şahit oldum. Özellikle AK Parti’nin içine düştüğü çıkmaz konusunda. Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın parti tabanına yönelik toparlayıcı çağrılarının neden tam sonuç vermediğini eniştenin tespitlerinden çok iyi anladım. Müthiş tespitler. Bu tespitlerin tedavisi yapılmadan şu an siyasi partilerin içine girdiği çıkmazdan kurtulması imkansızdır.
Özetle ifade edeyim, belediye kadrolarının, teşkilatların özellikle AK Parti tabanlarını temsil ve kucaklama kaygısı hiçbir şekilde yok. Bir dönem belediye veya teşkilatlarda görev alma niyetine girenler mevcut kadrolar tarafından düşman görülüyor. Tam aksine o kesimlere karşı boşluğu rakip siyasi kadrolarla doldurmaya çalışıyorlar. Böyle yaptıkça sahipsiz kalan tabanın zihninde soru işaretleri artıyor. Yani şu an AK Parti’nin tabanını belediyeler ve teşkilatların hırsları yiyor.
Öyle görülüyor ki siyasette rahatsızlık aşırı hissedilse de nedenlerinin tespitinde büyük hatalar var. Bu nedenle tedavisi konusunda büyük uğraş içine girilse de rahatsızlıkların giderilmesinde yol alınamıyor. Siyasetin geleceğinde yer almak isteyen iktidar ve muhalefet ile yeni oluşumların bizim enişte gibi Türkiye genelindeki kişileri dinlemelerinde fayda var. Aksi halde boşuna kürek çekerler.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…