İSTANBUL (AA) - Son devir musikişinasları arasında önemli bir yer edinen bestekar, opera sanatçısı ve gazeteci Muhlis Sabahattin Ezgi'nin vefatının ardından 74 yıl geçti.
Sanatçı, başmabeyinci Hurşit Bey ve Sinesaf Hanım'ın çocuğu olarak, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra gönderildikleri sürgün yeri olan Adana'da 1889'da dünyaya geldi.
Müzik zevkini ve eğilimini çağının büyük alaturka sanatçıları düzeyinde keman, ut ve lavta çalabilen babası Hurşit Bey'den alan Ezgi, evlerindeki sazlı sözlü sohbetlerde kulağına dolan alaturka müziğin yanına, okul yıllarında piyano hocasının katkısıyla alafranga müzik kültürünü de ekledi.
İlk bestesini 11 yaşındayken yaptı
Ezgi, henüz 11 yaşındayken Selanik'te "Etme eza, etme cefa aşıkını" diye başlayan hicazkar makamındaki şarkısıyla ilk bestesine imza attı.
Çocukluk yıllarını Yunanistan'ın Drama ve Selanik kentlerinde geçiren Ezgi, 1904'te İstanbul'a geldi ve eğitimini Galatasaray Lisesi'nde tamamladı.
Galatasaray Lisesi'nde okurken müzik hocasından piyano ve Batı müziği dersleri alan usta bestekar, mezun olduktan sonra Fransızca bilgisini, yeteneklerini ve birikimini de kullanarak, İttihat ve Terakki Partisi muhalifi olarak basın hayatına atıldı.
Muhlis Sabahattin Ezgi, İkinci Meşrutiyet'in ateşli yıllarında gazeteciliğe başladı. Aynı zamanda Osmanlı Demokrat Fırkası'nın da genel sekreterliği görevini üstlendi.
Birbiri ardınca kapatılan "Türkiye", "Selamet-i Umumiyye", "Hakimiyyet-i Milliyye", "Yeni Ses" ve "Muahede" adlı gazetelerinde 1910'da çalışan Ezgi, Bezmi Nusret Kaygusuz ve Suphi Nuri İleri ile "Genç Türk" gazetesini çıkardı.
Gazetecilik yıllarında hükümete karşı yazıları yüzünden hakkında kovuşturma başlayınca Avrupa'ya giden sanatçı, burada Türk müzisyenlerle bir araya gelerek müzik grubu kurdu. Kurdukları grupla çıktıkları Avrupa turnesinin ardından ABD'ye göç etti.
Muhsin Ertuğrul'un yönetmenliğini yaptığı filmlerin müziklerini yaptı
Hakkındaki sürgün kararı İstanbul'a uzak bir köyde yaşaması ve siyasetle uğraşmaması şartıyla kaldırılan Ezgi, gurbet yıllarının ardından 1918'de vatanına döndü.
Sanatçının, "Muhlis'in Çocukları" adıyla kurduğu operet topluluğu, 1930'lu yıllarda büyük başarı kazandı. Bu topluluk bir süre sonra da "Süreyya Opereti" adını aldı ve temsillerini Kadıköy'deki Süreyya Operası'nda sürdürdü.
Kadrosunda, Suzan Lütfullah, Lütfullah Sururi, Celal Sururi, Muammer Karaca, Toto Karaca, Avni Dilligil ve Ömer Aydın'ın aralarında yer aldığı topluluk, "Ayşe", "Asaletmaap", "Gülfatma" ve "Monbey" gibi operetleri sahneye koydu.
Muhlis Sabahattin Ezgi, Muhsin Ertuğrul yönetmenliğini yaptığı ilk Türk müzikal filmleri "Karım Beni Aldatırsa", "Milyon Avcıları" ve "Söz Bir Allah Bir" gibi yapımların müziğine de imza attı.
Usta sanatçı, tedavi gördüğü Heybeliada Sanatoryumu'nda 10 Şubat 1946'da 57 yaşındayken hayatını kaybetti. Sanatçının cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
"Gül Fatma" ve "Ayşe" operetleri çok beğenildi
Daha geniş bir musiki öğrenimi yapabilseydi ulaştığı seviyenin çok üzerinde bir bestekar olacağına muhakkak nazarıyla bakılan Muhlis Sabahattin Ezgi, 25 yıl içerisinde 27 adet operet, revü ve orkestra eseri besteledi.
Sahne eserlerini 1917-1920, 1921-1935 ve 1936-1942 yılları arasında olmak üzere üç devreye ayıran usta bestekarın ilk dönem eserlerinden "Çaresaz" ile ikinci dönemde bestelediği "Gül Fatma" ve "Ayşe" operetleri çok beğenildi.
Usta bestecinin babası Hurşit Bey, oğlunun müzik eğilimini ve yeteneğini çok erken yaşında sezmişti. Bu konuda eşine, "Sinesaf, sana esefle bir şey söyleyeceğim, öyle seziyorum ki Muhlis, mızıkacıdan başka bir şey olmayacak. Bu sebeple onu tabiatın seyrine bırakmaya karar verdim. Eğer ömrüm vefa ederse, Muhlis'i 12 yaşında Moskova'ya göndereceğim. Orada konservatuvarı bitirsin ve bir daha da Osmanlı topraklarına dönmesin." sözlerini sarf etmişti.