Görev yaptığı her ilde iz bırakan Recep Yazıcıoğlu, ölümünün üzerinden 18 yıl geçse de hatıraları, görev anlayışı, konuşmaları ve eserleriyle adından söz ettiriyor.
Yazıcıoğlu'nun oğlu, iş insanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eylül ayının aileleri için her yıl hüzün ayı olduğunu, bu ayda acılarının tazelendiğini söyledi.
Merhum babasının çeşitli vesilelerle her yıl hatırlanarak rahmetle yad edildiğini ifade eden Yazıcıoğlu, vefa anlamında, kıymetli, topluma mal olmuş insanları unutmamak gerektiğini belirtti.
Babasının farklı bir kişilik olduğuna dikkati çeken Yazıcıoğlu, "Öncelikle dürüstlüğünü, samimiyetini ön plana koymak lazım. Ailesi, evladı olarak biz de bu özellikleri taşımaya çalışıyoruz. Ticaretle uğraşıyorum. Ticarette dikkate almam gereken şeyler de rahmetli babamdan aldığım değerler. Bu değerlerin başında dürüstlük ve samimiyet geliyor." dedi.
"Farklı diyoruz ama olması gereken bir idareci"
Yazıcıoğlu, babasını değerlendirirken o dönemin koşullarını dikkate almak gerektiğini vurguladı. O dönemde babasının yaptıklarının ve söylemlerinin insanlara farklı geldiğini anlatan Yazıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gün geçtikçe aynı anlayışa sahip valilerle karşılaşmıyor değiliz. Onları da bir tarafa koymayalım. Artık insanlarla diyalogları daha samimi, daha sıcak valilerimiz var. Eskiden valilere ulaşılması bir nebze daha zordu. İlin en tepesinde duruyorlardı. Rahmetli babam bunu yıktı. Ona farklı diyoruz ama olması gereken bir idareci. Vatandaştan kopuk, sadece vilayetten konutuna giden, sorun çözmekten ziyade sadece dinleyen valilere o dönemde o kadar alışılmış ki yakınlığı, sıcaklığı, vatandaşla olan ilişkisi, sorunları bir an evvel çözmesi, elini değil, tamamıyla gövdesini taşın altına koyması, risk alması onu farklı kılıyor."
Babasının valiliği dışında da değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Yazıcıoğlu, esprili ve doğal bir kişilik olduğunu ifade etti.
Merhum Yazıcıoğlu'nun, "Ben tek başıma bir siyasi partiyim." ifadesini kullandığını anlatan Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, "Siyasetçi değildi aslında ama ben onu vatandaşın aydınlanması için çalışan, mücadele eden biri olarak değerlendiriyorum. Merkez valiliği döneminde de Türkiye'nin her tarafına gidip, konferanslar, paneller verip insanları bilinçlendirmeye çalışan bir toplum lideriydi. Herkes tarafından sevilen ve benimsenen bir insandı. Genç kuşaklara bunu tekrar tekrar hatırlatmak lazım." ifadelerini kullandı.
Yazıcıoğlu, babasının "devletin valisi olmak, her kesime eşit mesafede olmayı gerektirir" üslubuyla görev yaptığını aktardı.
Valiyi iktidarın görevlendirdiğini ancak görevi aldığı andan itibaren her kesime eşit mesafe ve adaletle davranması gerektiğinin altını çizen Yazıcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Rahmetli babamın en büyük özelliği buydu. Korkusuz bir adamdı. Vatandaşın, memleketin ülkenin hayrına ne gerekiyorsa sakınmadan, korkmadan, 'koltuğumu, görevimi kaybederim' gibi bir endişesi olmadan mücadele eden birisiydi. Söylem ve eleştirilerine rağmen toplumdan güç aldığı için uzun süre merkeze çekilmiyor, buna da hayret ediyordu. Nezaketli bir adamdı. Merkeze alındığı dönemde de küsmedi, herhangi bir dava açmadı. Sadece devletine, görev verenlere teşekkür etti ve 'Bana tahammül ettiler' dedi. Bu da ne kadar kıymetli olduğunun göstergesi olarak tarih sayfalarında, haberlerde yerini aldı. Her kesime eşit mesafede olan insanlar topluma mal oluyorlar. O yüzden herkes onu seviyor. 'Tek başına siyasi partiyim' demesinin sebebi şu. Topluma mal olunca, bilinince herkes yakıştırma yapıyordu. Acaba valilikten sonra siyasete mi atılacak? Söylemleri siyasi ve valinin ötesinde söylemlerdi. 'Ben zaten tek başıma bir siyasi parti gibi hareket ediyorum' diyordu."
Babasına valilik görevi döneminde siyasette yer alması için ciddi tekliflerin geldiğini ancak bu yönde bir düşüncesinin olmadığını dile getirdiğini anlatan Yazıcıoğlu, "Bence çok iyi bir siyasi figür olabilirdi. Siyaset bir taraftır. Siyasete girse taraf olacak mıydı, olmayacak mıydı bilemiyoruz? O dönem herkesin ortak değerlerinin sesi olacak insanlara ihtiyaç vardı." ifadelerini kullandı.
Erzincan ve Denizli'nin yeri onda ayrı
Babasının, Türkiye'nin en genç valisi olarak 36 yaşında ilk önce Tokat'a atandığını, ardından Erzincan, Aydın, merkez ve Denizli valilikleri yaptığını anımsatan Yazıcıoğlu, il, bölge ayrımı yapmadan devlete millete hizmet ettiğini vurguladı.
Babasının Erzincan'da 9 yıl görev yaptığını hatırlatan Yazıcıoğlu, "9 yıl uzun bir süreç. O dönemde Erzincan potansiyeli olan ama geride kalmış bir ildi. Onunla tekrar bilinir hale geldi. Özellikle spor alanları, rafting, yamaç paraşütü, doğa gezileri en önemli projeleriydi. O dönemde Erzincan depremi de yaşandı. Deprem onun büyük bir sınavıydı. Onu başarıyla verdi. Erzincan dönemi onun için zor ama keyifli bir dönemdir. Denizli Valiliği de onun için keyifliydi. Merkez valiliğinde sonra Denizli'ye gelmesi bundan önemliydi. Belli bir deneyime ulaştığı son noktaydı ama ömrü vefa etmedi. Erzincan ve Denizli'nin yeri ayrıdır onda." diye konuştu.
Trafik kazası
Yazıcıoğlu, babasının vefatına neden olan, Ankara'ya gelişinde geçirdiği trafik kazasının halen soru işaretleri barındırdığını ifade etti.
Kazanın ardından tüm süreçlerin detaylı şekilde irdelendiğini, aile büyüklerinin çok ciddi emek sarf ettiğini anlatan Yazıcıoğlu, şunları kaydetti:
"İleride bu toplum için bambaşka yerlerde olabilecek potansiyele sahip bir insandı. Bu potansiyeli taşıyan insanların ani ölümleri kafalarda soru işareti bırakıyor. Bu soru işareti bizde de var. İspat etme, kanıtlama şansınız yok. Hep karanlıkta kalıyor. Karanlık tarafın aydınlanması için bunun üzerine gitmek lazım. Biz elimizden geleni yaptık. Bu ülkeye büyük hizmetlerde bulunacak birinin en verimli döneminde trafik kazasıyla aramızdan ayrılışı enteresan geliyor. Kamuya mal olmuş insanların şüpheli vefatlarıyla alakalı net sonuç alınamıyor. Bu kaza da onlardan bir tanesi ve kafamızda ciddi anlamda soru işaretleri var."
Yazıcıoğlu, babasının görevlerinde koruma ve makam aracını çok tercih eden biri olmadığını da sözlerine ekledi.