Türkiye’nin son dönemdeki durumunu en iyi yansıtan, Cem Karaca’nın “Bindik bir alamete, gidiyoz gıyamete” türküsüdür. İnsanların ekonomik sıkıntılar çektiği, işsizlik ve açlıktan dolayı kendini yaktığı/intihar ettiği, adalet arandığı ülkemizde, ergenekon davalarından yargılandıktan sonra darbe girişiminin ardından serbest bırakılan emekli askerler ile Ak parti arasında “FETÖ” davalarıyla ilgili suç duyurusu gerginliği de sürüyor. Türkiye’de halkın gündeminden farklı olarak, hükümetin olduğu kadar muhalefetin gündeminde de iç meselelerden ziyade Suriye ve Libya konuları oluşturmaktadır. Vatandaşlar, gündemin dış gelişmelere bağlanmasının nedenini iç sorunlara çözüm üretilememesi olarak değerlendiriyor.
Dikkatlerin çekildiği Suriye ve Libya’da da işlerin Türkiye’nin istediği gibi gitmediği görülüyor. Libya’da Türkiye’nin de destek verdiği BM tarafından tanınan Sarraj’a bağlı ulusal mutabakat hükümeti sıkıntıda. Rakip Hafter güçleri Trablus kapılarına dayanmış durumda Trablus havaalanını vurarak Sarraj hükümetinin dünyaya açılan tek kapısını kullanılmaz duruma getirmek istiyor. Suriye ise tam bir bataklık haline geldi. Önceki yazılarımda İdlib şehir savaşında “rejimle anlaşan ve Suriye 7. kolordusu adını alan DSG’nin İdlib’e girebileceğini” yazmıştım, bu yönde ciddi gelişmelerin olduğunu söyleyebiliriz.
SDG ile Rejim arasında geçtiğimiz hafta sonlarında Hmeymim hava üssünde yapılan görüşmenin olumlu sonuçlanmasıyla, taraflar Şam’da bir araya gelerek görüşmeleri sonuçlandırma kararı aldılar. DSG adına görüşmelere katılan İlhan Ahmed "Suriye yönetimi Rusya’nın arabuluculuğu ve garantörlüğünde yerel meclisler ve özerklik konularında siyasi görüşmeler yapmayı kabul etti" dedi. DSG ile Suriye hükümeti arasında görüşmeler Şam’da devam ediyor. Görüşmelerde özerklikle birlikte 7. kolordu ismini alacak DSG’nin hiyerarşik yapısıyla mı, yoksa farklı bir yapıyla mı Suriye ordusuna katılacağı konusunun tartışıldığı iddia ediliyor.
Peki, Suriye hükümeti neyin karşılığında DSG ile özerklik görüşmeleri yürütüyor?
Suriye ordusu şehir savaşları konusunda yeterli kara unsurlarına sahip değil, Hizbullah’ın Lübnan’a dönmesi, Şii Afgan-Pakistan ve İranlı milislerin de ABD tarafından bombalanmasıyla, daha çok Rus hava desteği ile açık alanda muharebe yapan rejim güçleri şehir savaşları konusunda tecrübesiz. Rejim, Halep’teki çatışmalarda PYD unsurlarından yararlanmıştı. Özerkliğin karşılığı 7 kolordunun İdlip’de şehir savaşlarına katılma karşılığı olabileceği söyleniyor.
Suriye ordusu her gün onlarca km ilerliyor, İdlib'e 7 km kaldı. M5 karayolunun Halep’e kadar olan bölümünde tamamen kontrolün sağlanmasına 13 kilometre kaldı. Hızlı ilerleyen Rusya destekli rejim askerleri muhtemelen bir iki günde bu bölgeleri de kontrol altına alarak, M5 karayolunun güvenliğini elde etmiş olacak. Bu hamle Suriye rejimine büyük bir psikolojik ve alan üstünlüğünü sağlamış olacak. Suriye insan hakları gözlem evi, Rejim ordusunun 4 nolu gözlem noktasında 6 kilometre kuzeye kadar olan bölgeleri ele geçirmesi üzerine, Türkiye’nin 4 nolu gözlem noktasından çekildiğini iddia ediyor. TSK’nın yeni kuvvet kaydırması yaptığı Taftanaz havaalanıyla, Suriye ordusu arasında 3 kilometrelik bir mesafe kaldı.
Peki, ne olacak? Türkiye, Rusya ile savaşa mı girecek?
Türkiye ile Rusya arasında bir direkt savaş yaşanması beklenmiyor, ancak Suriye ordusu hem Taftanaz hem de İdlip’i kuşattıktan sonra, Türkiye ile Rusya arasında görüşmeler yapılarak bu bölgelerden çekilmesi isteneceği söyleniyor. İdlib kuşatıldıktan sonra, rejimin genellikle uyguladığı yöntem; sivillerin ve savaşmak istemeyenlerin tahliyesi için kuzeyde “güvenli bir hat” açık bırakarak İdlip’in boşaltılmasını isteyeceği, ardından da Suriye 7 kolordusunu şehir savaşına başlayacağı şeklindedir.
Hükümet kuvvetleri İdlib ve çevresini ele geçirdiğinde ise kuzeye yönelerek, Rusya’nın her fırsatta dile getirdiği “Türkiye’nin Suriye topraklarından çıkması” argümanı gereği Fırat kalkanı ve barış pınarı operasyon bölgelerine yönelerek, bu bölgelerden çıkması istenecek.
Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin Suriye’de beklentisi ve amacı ne? Sorusunu akıllara getirmektedir.
Vatandaşlar Türkiye’nin iç politikadaki gelişmeleri unutturmak için girdiği ve başarısızlıkla devam ettiği iddia edilen politikalardan vazgeçip, ülkenin gerçek gündeme dönmesini bekliyor. Ekonomi, işsizlik, rüşvet, yolsuzluk, enflasyon, adaletsizlik ülke için asıl beka sorunudur. İktidarda kimin olduğu değil, ülkeyi kimin daha doğru ve şeffaf yönettiği önemlidir. Dengeler adalet terazisi gibidir, bir bozuldu mu yerine oturtmak zor olur. Yol yakınken yanlışlardan dönmek ise erdemdir.