Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."
...
Öncelikle...
"Bitaraf olan bertaraf olur" diyerek bizce malum zihniyetini ortaya koyanları düzeltmek gerek:
Ülkesine karşı "taraf" olanlar mutlaka "bertaraf" olur!
Ülkesine karşı "taraf" olanlar mutlaka "bertaraf" olur!
...
1776, 1789'un ruhu'na uygun 1923 operasyonu, öncesinde 23 Nisan 1920.
Mustafa Kemal'e, "aldattı" diyenler, çağ'ın ruhu'ndan bihaber olanlar.
19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan meçhul'e adım atmadı, neyi neden yaptığını biliyordu!
Aynen Çanakkale'de olduğu gibi.
Önce tepe'de ya da derin'de "anlaşma" sağlandı, sonra sahada temizlik operasyonu başladı!
19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı?!
...
Gazi Mustafa Kemal bir "ideolog" değildir.
Doğru!
"Pragmatist" bir "asker" ve "devlet adamı"dır.
Doğru!
"Lider"dir!
Doğru!
"İngilizlerin adamı?"
İşte bu; I. Dünya Savaşı'nı kaybeden ve "Enver Paşa" üzerinden Osmanlı'nın patronluğuna oynamış Almanların uydurduğu en büyük "kuyruklu yalan"dır!
Neden mi?!
Anlatayım:
I. Dünya Savaşı sonrasında, "küre"nin "yönlendiren devlet" koltuğuna İngiliz ve Fransızlar oturdu.
Neden?!
Almanlar’ın planlama hatası sonucu savaşı kaybettiğimiz için...
Niçin?!
Almanlar detayda boğulup, ormanda kayboldukları için...
Niye?!
Eşyanın tabiatı gereği işler böyle yürüdüğü için...
İngilizler yerine Almanlar savaşı kazansaydı, tabeladaki isim dışında ne değişecekti?!
Ne var ki, II. Dünya savaşı öncesinde ve sonrasında da Almanlar benzer hatalar yaptı.
Bu bağlamda tarihin "kozmik oda"sı...
I. Dünya Savaşı yılları...
Ülke işgal altında...
İstanbul, İngilizler tarafından esir alınmış!
Almanlar ve Türkler aynı cephede, birlikte ortak savunma yapmaktadır.
Samsun'a, bu vatanın bölünmez bütünlüğü adına kazanmak için ölümüne mücadele eden, geçmişi olmayan, Çanakkale'nin muzaffer komutanı Mustafa Kemal'in çıkması kararlaştırılır.
Mustafa Kemal, "Direniş"i örgütleyecek, işgal altındaki İstanbul yönetiminden bağımsız hareket edecektir.
"Hilafet"i ve "Saltanat"ı kurtarmak amacıyla başlatılan "Büyük Direniş", sonrasında "çağın ruhu"nun dayatması sonucu yeni bir devlet ile yoluna devam eder.
Osmanlı tarihe gömülmeden önce, çok sevdiği askerlik görevinden istifa eden Mustafa Kemal'in rütbesi iade edilmiş, birikmiş maaşı da ödenmiştir.
Bunların hepsi tarihi vesikalarda var.
...
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde iki tane "Mareşal" rütbeli komutan vardır.
O "Mareşal"lerden biri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Bu anlamda bir soru:
Ordudan istifa eden bir subayın rütbesi işler mi?!
İşlemez ise "Mareşal"lik gibi en üst "rütbe"ye nasıl ulaşılır?!
Kaldı ki, "Kurtuluş Savaşı" da Mustafa Kemal'in "kişisel durum değerlendirmesi" ile başlamamıştır.
Çökmekte olan, işgal altındaki bir devletin, gayr-ı nizami harp operasyonudur "Milli Direniş"?!
Mustafa Kemal de, o "şerefli ordu"nun gözüpek komutanıdır.
Mustafa Kemal'in seçilmesi ve Anadolu'ya gönderilmesi kararı TSK'nın "çelik çekirdek"in kararıdır.
Ordudan istifa ettiği için hiçbir rütbesi kalmayan bir "Asi"nin emrine giren komutanların isim listesine bakacak olursanız, hepsinin de o dönemki "ordu yönetim şeması" içinde, en "kilit noktalar"da görev yapan askerler olduğu görülecektir.
Yani?!
"Görevimiz Tehlike" mantığı içinde yapılmış bir operasyondur, "Samsun çıkartması"!
Yakalanır ya da başına birşey gelirse devlet katında kimse Mustafa Kemal'i tanımayacak, arkasında durmayacak, "Asi" muamelesi görecek, İngilizlerin işgal ettiği İstanbul yönetimi tarafından "idam cezası" ile yargılanacak, yakalanır ise asılacak, "Direniş"i örgütlenmeyi başarır ise bir milletin kaderini değiştirecek?!
Nitekim...
Gazi, bunları bilerek, ölümü hiçe sayarak Anadolu yollarına düştü.
Samsun'a çıkılması kararını veren Mustafa Kemal değil, Türk & Alman ortak mutfağı idi.
Vahdettin haindi/değildi tartışmaları bir kenara, İngilizler "İstanbul"u işgal etmeden önce Bab-ı Ali'yi "İttihat Terakki" ve Enver Paşa üzerinden Almanlar yönlendiriyordu.
İngilizler işgal ettikten sonra Londra!
Osmanlı iki yüzyıl önce çökmeye başlamıştı.
Yani Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması için karar veren, hayatı boyunca öldürülme korkusu yaşamış bir zavallı olan Vahideddin değil, o sırada Osmanlı'yı idare eden "Türk & Alman mutfağı" idi.
O mutfak, çekirdek kadro karar aldı ve Vahideddin de o kararı "onaylamak zorunda olduğu için" onayladı.
Sonra İngilizler, yakalama kararı aldı ve Vahideddin o kararı da onayladı.
Çünkü "noter" ya da "onay makamı"nda Vahideddin oturduğu ve o dönem işler öyle yürüdüğü için ve/veya öyle olması gerektiği için öyle oldu.
Özetle, bir büyük devlet işgal edilir ise aynen bugün olduğu gibi, o işgal yaşandığı an ve sonrasında ne ya da neler olur ise Osmanlının işgal sürecinde de benzer şeyler yaşanmıştır.
Çeteler, düzensiz birlikler üzerinden milli bir mücadele yürütülmüş, işgalci güçlere aman verilmemiştir.
Konjonktüre uygun olarak dışarıdan uygun müttefikler bulunmuştur.
Şimdi tam bu noktada cevabı aranması gereken soru şu olmalı:
I. Dünya Savaşı öncesi ya da sonrasında, Almanlar ile Türkler "milli mücadele" için ortak planlama yaptı diye Mustafa Kemal, Cumhuriyet'i ilan ettikten sonra ne yapmalıydı; 'Cumhuriyet'i ilan etmek yerine, İngiliz ve Fransızlar ile çatışmayı derinleştirip, maceraya mı atılsaydı?!
Ya da Almanlar yeniden ayağa kalkacak diye Hitler & Mussolini'nin peşine mi takılsaydı?!
Yeni kurulan Cumhuriyetin işletim programı "milli" değil "eklektik"tir, derseniz doğru!
Dönemin şartları gereği Avrupa'dan yapılan "yönetsel nakiller"de "doku uyuşması" var mı yok mu testleri yapılamamıştır.
O nakillerden bir kısmını bünye reddetmiş, bugün de kullanımda değildir, kullanımda olanların bir kısmı da şu anda çalışmamaktadır.
Almanlar, Mustafa Kemal'i İngilizlerin adamı olarak görüp, göstermeye çalışırken, Enver Paşa'yı "kendi adamları" olarak gördüğü için toz kondurmazlar.
Kaldı ki, Enver Paşa da bir "Türk subayı"dır, aynen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi!
Yalnız Enver Paşa ile Mustafa Kemal arasında her ikisinin de "asker" olmasının ötesinde "çok önemli" farklar vardır.
Şöyle ki:
1- Mustafa Kemal, kendisine verilen her görevi başarıyla yerine getirmiştir.
Geldiği her makama tırnakları ile kazıyarak gelmiştir.
Enver Paşa ise saraya damat olup ve Almanlar'ın desteğini alarak paraşütle en tepeye getirilmiştir.
Askerlikten ziyade siyaset ile ilgilidir.
İyi bir asker değildir.
2- Mustafa Kemal'in arkasında Çanakkale Zaferi vardır, Enver Paşa'nın arkasında Sarıkamış Zaferi!
3- Mustafa Kemal; "vatanı kurtarmak için konuşmak dışında bir şeyler yapılması gerektiğine, tam bağımsız Türkiye'ye inanır".
Enver Paşa ise "Almanlar dışında bir çözüme kapalıdır".
Osmanlı'ya "Enverland" denilmesinden mutludur.
4- Almanlar, I. Dünya Savaşı'nı kaybettikten sonra, Enver Paşa Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmıştır.
Mustafa Kemal ise "çağın ruhu"na hitap ederek, yeni bir devlet kurmuş ve başına da geçmiştir.
Bu noktadan devamla, birkaç soru sorup cevabını birlikte arayalım:
Madem Enver Paşa, Almanların çok sevdiği Türk idi, neden Almanlar Kafkaslar'da genç yaşta sürgünde öldürülmesine izin verdiler?l
Enver Paşa'nın Türkiye'ye dönmesine izin vermeyen Mustafa Kemal mi idi, yoksa "Almanlar'ın adamı" olarak görüldüğü ve bilindiği için İngilizler mi?!
Enver Paşa normal yollardan mı öldü, yoksa İngilizler'in örtülü bir operasyonu ile mi ortadan kaldırıldı?!
Almanlar madem her şeye hakimdiler, Enver Paşa'nın Kafkaslarda öldürülmesine neden göz yumdular, niçin Almanya'nın sınırları içinde saklayıp korumadılar?!
"Sarıkamış felaketi" üzerinden, sırf "Almanlar'ın adamı" diye "kör ölür badem gözlü olur" misali, Enver Paşa'ya methiye düzmek için sıraya girenlere sormak istiyorum:
Mustafa Kemal "birilerinin adamı olacak yapıda" bir adam olsa idi, önce "Almanlar'ın adamı" olmaz mıydı?!
Kendi adamları tarihçi İlber Ortaylı'ya da sorabilirler.
Mustafa Kemal ile Enver Paşa arasında yaşam, mücadele, kalite farkı var.
Onun için Almanlar gibi duygusallıktan uzak bir kavmin tarihe "kendi adam" tercihleri üzerinden yanlı bakmaktan vazgeçmesi lazım, ki gerçeklerle hızla yüzleşebilsinler.
Mustafa Kemal'in duruşunda sorun yok!
Sorun, Almanlar'ın hatalı planlamalarında, devlet içinden kendilerine adam seçmelerinde!
Neden, niçin, niye?!
Cevap:
"Ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!"
...
"Devletler oyunu" bağlamında, Türk Devleti içindeki "İngiliz noktaları"na karşı örgütlenebilmek için 12 Eylül İhtilali sonrasında Fetullah Gülen'in önünü ABD üzerinden açan da Almanlar'dır.
12 Eylül İhtilali sonrasında bir PKK bir de Gülen Cemaati ayağa kalktı.
Her ikisinin de ortak özelliği, NATO ve İngiliz statükosunu tehdit ediyor oluşu idi.
Gülen Cemaati'nin perde arkasında sahibi olduğu yayınevlerinden çıkan kitaplarda, Enver Paşa yüceltilir, Çerkez Ethem'in hakkı dahi teslim edilir ama Atatürk hariç?!
PKK'da ise Karayılan'ı MİT üzerinden İngilizler, Apo'yu ise yine MİT üzerinden Almanlar konuşturur.
Neyse şimdi bunlar geride kaldı.
İngilizler, AKP’nin II. iktidar döneminde ulusalcıları, millicileri satıp, siyasal İslamcılara, Fetullah Gülen'e, İsmailağa Cemaati'ne vb kucak açtı.
Almanlar da Atatürkçüler'in yanına yaklaştı.
Tarihte olması gereken oldu.
Fethullah Hoca, Gazze ayrımı sonrasında İngiliz ekseninden çıktı, Almanlar'ın olduğu alana doğru kaydı.
İngiliz ve Fransızlar'ın "Atatürk" üzerinden kendilerini ifade etmeye çalışmaları konusuna gelince...
Devlet ve devletler katında bitmek tükenmek bilmez "İngiliz & Alman rekabeti" üzerinden hadiseye bakacak olursak:
Almanlar "Yüksek siyaset" liginde Atatürk'ün arka planında, "İngiliz & Fransız statükosu" olduğunu iddia ederler.
"Yüksek siyaset ligi"nde "kafa karışıklığı"na yol açmamak için de Enver Paşa üzerinden kendilerini ifade ederler.
Yalnız bu iddiaları da öncekiler gibi doğru değil, kasıtlı.
Çünkü, Atatürk hayatta iken böylesi bir şehir efsanesi yok idi.
İngiliz & Fransız statükosu "Atatürk" adını II. Dünya Savaşı sonrasında sahiplendi.
Almanlar'ın Hitler üzerinden Avrupa'da yaptığı öküzce katliamların ardından Anadolu'da "Atatürk" adı özellikle öne çıkarıldı.
Menderes Hükümetleri döneminde, bugün ne yaşandı ise benzeri yaşandı.
Türk Devleti içinde, ordu içinde ne kadar Osmanlı & Türk ya da Alman & Türk arka planlı bürokrat var ise hepsi değişik bahaneler öne sürülerek tasfiye edildi.
DP iktidarı döneminde de, asker darbe yapacak iddiası üzerinden birçok Türk & Alman arka planlı subay tasfiye edildi.
Atatürk hayatta iken Alman arka planlı "ve arkadaşları" diye adları tarih kitaplarında geçen "milli mücadele"nin lider kadrosu zaten tasfiye edilmişti.
(Devamı Yarın)