NATO sonrası Ordu tamamı ile İngiliz & Fransız yörüngesine girdi!
Yani?!
Londra tarafından yönlendirilir oldu.
Oyak & Renault üzerinden Fransız derin devleti Türkiye içine yerleşti.
MİT üzerinden İngiliz & Fransız statükosu, "Yüksek Yargı" ve "Medya"ya hakim oldu.
İngiliz ve Fransızlar, Türkiye içinde varlıklarını kalıcı kılmak amacı ile başta okul, sermaye ve medya, yayınevi yatırımlarına hız verdi.
Türk & Alman ortaklığı "Fethullah Gülen okulları" üzerinden nasıl yeni bir nesil üretti ise İngiliz ve Fransızlar da kendi otoritelerini sorgulamayan
"Atatürkçü" adı altında, beyaz yakalı "Frankofon" bir nesil yaratmayı başardı.
Almanlar, işte bu kuşatmayı yarmamızda bize yardımcı olan Avrupa'daki dostumuzdu.
"Derin devlet" efsanesi, işte böylesi bir ortamda seslendirilmeye başlandı.
Sözün özü:
Başkenti "Yönlendirilen" Türkiye'nin tarihindeki çalkantılara, bir de "Neo Roma"nın çekirdeğinde yer alan İngiliz & Alman rekabeti üzerinden bakmanızı tavsiye ederim.
Nüans?!
"Sadece ter akıtmak yetmez, neyi neden yaptığını da bileceksin"!
Demem o ki:
Kıblesini şaşırmış olanlar, doğru yön, yol tercihini yapana kadar bu çalkantı dinmez!
Demem şu ki:
Devlet olmak için sadece kurumların olması yetmez, bir de o devleti ayakta tutacak "milli yazılım"ın olması şart.
Hasılı:
Yönlendiren devlet, kendi "ortak aklı" ile hareket eden devlettir.
Ve..
Son olarak...
AKP üzerinden Türkiye'nin mecburiyetleri haline getirilmeye çalışılan kaotik süreçte cevabı aranan soru şu:
Türkler, vatanlarının bölünmez bütünlüğünü korumak için kaç kişiyi feda edebilir?!
Bir, beş, on, yüz, bin, on bin, yüz bin, milyon, on milyon?!
Şanlı mazimiz orta yerde dururken, bu soruya cevap vermeyi zul addederim.
Aynı zamanda bu soruyu soranlara şu hatırlatmada bulunmak isterim:
AKP'nin mecburiyetleri bir kenara, peki sizler kendi ülkelerinizin huzuru ve güvenliği için kaç vatandaşınızı feda etmeye hazırsınız?!
Sözün özü:
İsrail & İran gerilimi bir "derin Avrupa" ya da "Neo Roma" kurmacasıdır.
Bu kurmaca bitene kadar, İngiliz ve Alman büyükelçiler başta olmak üzere, tüm Avrupalı dostlarımız 7 gün 24 saat üzerinden gözetim altında olup, devşirilmiş yandaşları ile birlikte misafirimizdir.
"Filistin'e dönen, Iraklaşan AKP Türkiyesi"nde ilk huzuru kaçan İngiliz, Alman dostlarımız olacağından kimsenin şüphesi olmasın!
"Yeni dünya"nın patronunun belirlenme düzleminde "Kılıç çeken kılıç ile ölür!"
Milli rotamız; vicdanı hür, iradesi hür bir Türkiye için "Mustafa Kemal" & "Mehmed Akif" bileşkesi!
Hal böyleyken...
Halifelik ordusu, Kuvâ-i İnzibâtiyye bile kuruldu.
O zaman Saray, Kuvâ-i İnzibâtiyye için 1 milyon 250 bin 836 Lira ayırmıştı (Sinan Meydan).
Yenisine örtülü ödenekten ne kadar verildi bilmiyoruz.
Günceli de, Kuva-yi Milliye ruhuna düşman.
Türk Ordusu'ndan geri kalanlara paralel kurulan Kuvâ-i İnzibâtiyye, yine Türklüğümüze, kimliğimize, kültürümüze, dilimize düşmandır.
Duyduk ki, Kuva-yi Milliye vatan savaşı yaparken, iç savaş çıkarmak için kurulan Kuvâ-i İnzibâtiyye, görevine kaldığı yerden devam ediyormuş.
Yine iç savaş (kaos) çıkarma planları yapıyormuş.
...
Pontusçular rahat rahat çalışıyor.
Büyük Ermenistan hayali kuran Ermenilerle bölücü Kürtler gene işbirliği yapıyor.
Yani?!
Ermeni Boghos Nubar Paşa ile Baban Aşiretinden Şerif Paşa, güncel isimlerle gene "Ermeni-Kürt" muhtırasını imzalıyor.
İtilaf Devletleri hala düşmanımız.
Kurtuluş Savaşı'nda aldıkları yenilginin intikamına hazırlanıyor.
Yunan gene emperyalist devletlerin kıçına yapışmış, İzmir, İstanbul hayali kuruyor.
Yeni işbirlikçiler çok daha cesaretli.
"Sizi böleceğim" diyen ülkenin projesinde rol alıp, eş başkanlık görevini kabul ediyor.
TBMM, yeniden Meclis-i Mebusan oldu.
Bölücüler, gericiler, devşirmeler Türk Milleti’nin tepesinde tepiniyor.
...
Kurtuluş Savaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması ile sonlandı.
Yokluk içinde, silahsız ve dağıtılmış güçsüz bir ordu ile kazanılan Kurtuluş Savaşı ve devlet...
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk Milletine sadece bağımsız bir ülke vermedi.
Ezilen, kimliği yok edilen, aşağılanan, yoksul ve fakir bırakılan, vergiler altında inleyen Türk Milletine hakkını geri verdi.
Geri vermekle kalmadı.
Kaybettiği özgüveni geri kazandırarak ayağa da kaldırdı.
Biz işte bu muhteşem insana ihanet ettik.
Emanetini koruyamadık.
Şehitlerimize ihanet ettik.
Geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza ihanet ettik.
Geri vermekle kalmadı.
Kaybettiği özgüveni geri kazandırarak ayağa da kaldırdı.
Biz işte bu muhteşem insana ihanet ettik.
Emanetini koruyamadık.
Şehitlerimize ihanet ettik.
Geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza ihanet ettik.
Vatanı emanet ettiği gençlere bıraktığı "Gençliğe Hitabe" aslında bir vasiyetnamedir.
Ülkemizin düştüğü durum "Gençliğe Hitabe"de birebir anlatılmıştır.
Çıkış yolu da anlatılmıştır.
Bu çok kıymetli vasiyete sahip çıkmadıkça 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlamaya hakkımız yoktur!
İki yüzlülüğe ve arsızlığa devam ederek kendimizi inkar ettiğimizi ne zaman anlayacağız?!
Kurtarıcısına ihanet eden hiçbir kavim ayakta kalamadı.
Bizler de ihanet ettik.
Çıkış yolu da anlatılmıştır.
Bu çok kıymetli vasiyete sahip çıkmadıkça 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlamaya hakkımız yoktur!
İki yüzlülüğe ve arsızlığa devam ederek kendimizi inkar ettiğimizi ne zaman anlayacağız?!
Kurtarıcısına ihanet eden hiçbir kavim ayakta kalamadı.
Bizler de ihanet ettik.
Demem o ki:
"İki Mustafa Kemal vardır:
Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal...
İkinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir!
O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur.
Ben, onların rüyasını temsil ediyorum.
Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"
Demem şu ki:
Gidin Ankara'ya, Mustafa Kemal'in kaldığı kulübe'yi görün bakalım, kaç metrekare.
Nedir bu sizdeki nefis?!
Nedir bu sizdeki nefis?!
Beş vakit namaz'a, oruç'a, kurban'a, hac'ca rağmen ıslah olmuyor!
Ezcümle:
2024 Yaz’ı bağlamında, küresel aksta ortak çıkar:
Yeniden Atatürk!
Yeniden Laik Türkiye!
Yeniden Çağdaş Türkiye!
Atatürk'ün 'Gençliğe Hitabe'si, bir duvar süsü değil 'erken uyarı sistemi'dir!