Çokçetin, AA muhabirine, yaban hayatını koruma faaliyetlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Söz konusu faaliyetlere kanuni yükümlülüklerin yanında daha çok insani hassasiyetle yaklaşıldığını ifade eden Çokçetin, bu bilinçle, alanların türlerden bağımsız korunamayacağı yaklaşımıyla hareket ettiklerini belirtti.
Çokçetin, bu yaklaşımın, temel hedefleri arasında olduğunu vurgulayarak, "Yaban hayvanı türleri içinde yer alan memelilerden 123, kuşlardan 386 ve sürüngenlerden 141 olmak üzere toplam 650 tür Genel Müdürlüğümüzce koruma altında." diye konuştu.
Nesli tehlike altında olan türlerin korunmasına yönelik olarak tür eylem planları yaptıklarını söyleyen Çokçetin, bu kapsamda 2013-2019 yıllarında 100 türün eylem planını tamamladıklarını ve bu planların 65'inin bitki, 35'inin ise hayvan türü olduğunu dile getirdi.
Çokçetin, tamamlanan eylem planlarıyla türleri beşer yıllık süreyle izlediklerini dile getirerek şöyle devam etti:
"Genel Müdürlük olarak memeli ve kanatlı yaban hayvanları ile alabalık üretimi maksadıyla kurulmuş 24 yaban hayvanı üretim istasyonumuz mevcut. Bunlardan 12'sinde memeli, 9'unda kanatlı, 3'ünde alabalık üretimi yapılıyor. Bu üretim merkezleri yaban hayatı popülasyonlarını destekliyor. 2002-2023 yıllarında üretim istasyonlarından 2 bin 41 memeli yaban hayvanı, 42 milyon alabalık ile 1,4 milyon kanatlı hayvan (keklik-sülün) doğal ortamlarına salındı. Ayrıca yürütülen bu üretim çalışmaları sayesinde 2003'te yalnızca 65 birey olan kelaynak sayısı günümüzde 300'e ulaştı."
Üretme istasyonlarında korumaya alınan birçok yaban hayvanının yok olmasının önüne geçildiğini belirten Çokçetin, örnek olarak Anadolu yaban koyunu, alageyik, ceylan, kınalı keklik, çil keklik, sülün ve kelaynakları gösterdi.
Çokçetin, ayrıca 85 yaban hayatı geliştirme sahası ilan ettiklerine ve bu alanlarda da hedef türleri korumak için özenle çalıştıklarına dikkati çekerek, "Bu sahalardaki korunan hedef türlerimizin arasında su kuşları, kızıl geyik, yaban keçisi, karaca, Anadolu yaban koyunu, ceylan, dağ ceylanı, çengel boynuzlu dağ keçisi, çizgili sırtlan, alageyik, dağ horozu, sülün, toy, kara akbaba, çöl varanı, karakulak, Fırat kaplumbağası gibi türler var." dedi.
Popülasyon büyüklüğünün tespiti amacıyla hedef türü büyük memeli olan 62 yaban hayatı geliştirme sahasında her yılın eylül-şubat aylarında envanter çalışmaları yapıldığını dile getiren Çokçetin, bu sahalarda yaban hayvanı türlerini yaşam alanlarıyla koruduklarını söyledi.
66 bin yaban hayvanı tedavi edilerek doğaya salındı
Çokçetin, fotokapan, halkalama, GPS ve GSM'li tasmalarla türler izlenerek koruma stratejileri belirlendiğini ve yeni alanlara yönelik etüt çalışmaları yürüttüklerini belirterek, "Ülke genelinde doğaya yerleştirdiğimiz yaklaşık 3 bin fotokapan ile yaban hayvanlarını takip etmekteyiz. Son 2 yılda 8 türden 32 yaban hayvanına GPS vericili tasma takılarak izleme çalışmaları yaptık." ifadesini kullandı.
Genel Müdürlükçe doğada yaralı bulunan yaban hayvanları için de tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları yapıldığına işaret eden Çokçetin, "Bölge düzeyinde 11 yaban hayvanı kurtarma ve rehabilitasyon merkezi inşa edildi ve 2012 yılından itibaren yaklaşık 66 bin yaban hayvanı rehabilitasyon merkezlerinde tedavi edilerek yeniden doğaya kazandırıldı." diye konuştu.
Yemleme çalışmalarına da değinen Çokçetin, şunları kaydetti:
"Ağır kış şartları sebebiyle yiyecek bulmakta güçlük çeken yaban hayvanları için uygun yerlere 2012'den bu yana yaklaşık 7 bin 600 ton besin desteği sağladık. Mevsim ve arazi şartları nedeniyle suya erişimi olmayan yaban hayvanlarına su temini maksadıyla gölet ve sondaj yapılarak çıkarılan suyu, yalak gibi yapılarla yaban hayvanlarıyla buluşturuyoruz."
Geçen yıl 589 bin 112 deniz kaplumbağasını denizlerle buluşturduk
Çokçetin, tür koruma çalışmaları kapsamında deniz kaplumbağalarına yönelik 20 önemli yuvalama alanı belirlediklerine dikkati çekerek, bu alanların 14'ünün Genel Müdürlük tarafından korunduğunu ve geçen yıl toplam 589 bin 112 kaplumbağayı denizlerle buluşturduklarını ifade etti.
Bu çalışmaların türlerin takibi ve ileride yapılacak koruma çalışmalarına veri sağlaması bakımından çok kıymetli olduğunu vurgulayan Çokçetin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yapılan çalışmaların meyvesini almak da ayrıca mutluluk verici. Örneğin, yapmış olduğumuz bu koruma ve izleme çalışmalarının sevindirici bir gelişmesi olarak en son Ankara ili Beypazarı ilçesinde 1974 yılında görüntülenen Anadolu Parsı'nın ülkemizde yaşadığı ve doğada yaşam alanı oluşturduğuna yönelik 25 Ağustos 2019'da tespitimiz oldu. Binlerce yıllık topraklarımızın tarihinde varlığı tarihi eserlerle dahi çok kez kanıtlanmış olan bu türü yeniden coğrafyamızda görmek yaptığımız işe olan sevgimizi daha da artırıyor."