Şentop, AB tarafından finanse edilen ve Kamu Denetçiliği Kurumunca Sheraton Otel'de düzenlenen "21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği" konulu uluslararası konferansında konuşma yaptı.
İnsan hakları ihlalleri ve sorunlarının dünyada en çok konuşulan mesele halinde devam ettiğini dile getiren Şentop, o nedenle böyle bir başlıkta yapılacak çalışmaların, karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşımının çok faydalı olacağına inandığını söyledi.
Ombudsmanlığın, 12 Eylül 2010'da referandumla kabul edilen anayasa değişikliğiyle kurulduğunu hatırlatan Şentop, şöyle konuştu:
"Bu anayasa değişikliği Anayasa'nın 74'üncü maddesindeki 'dilekçe hakkı' başlıklı bölümde düzenlenmiştir. Dilekçe hakkı, parlamento tarihinin, insan hakları tarihinin en erken dönemlerinde benimsenmiş, kabul edilmiş haklardan birisidir. Parlamentolar öncesinde de aslında krallara, devlet yöneticilerine, taleplerin ve şikayetlerin sunulması, yani dilekçe hakkı tanınmış bir haktı. Zaman içerisinde hem bu hakkın kullanımını kolaylaştıracak düzenlemeler yapılmış hem de bu hakkın kullanımıyla ilgili yeni mekanizmalar geliştirilmiş. Birçok ülkede bilgi edinme ve bilgi edinmeye dair kurullar, kurumlar, yine birçok ülkede kamu denetçiliği kurumu, ombudsmanlık kurumu gibi kurumlar geliştirilmiş, daha etkili bir şekilde dilekçe hakkının kullanımını ve etkili sonuçlar vermesini sağlayacak mekanizmalar kurulmuş. Türkiye'de de bu anlamda TBMM'ye bağlı olarak Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturuldu. O tarihten bu yana çok faydalı, etkili çalışmalar yaptığını yakından takip ediyoruz."
Kamu Denetçiliği Kurumu kararlarının esasen bağlayıcı olmadığını belirten Şentop, buna rağmen yüzde 80 civarında kararlara uyulmasının sağlanmasının çok önemli olduğunu ifade etti.
Avrupa'nın kuzeyindeki ülkelerde ombudsmanlık, güneyindeki ülkelerde ise idari yargı kurumlarının geliştiğine dikkati çeken Şentop, "Tabii bu ayrımın önceki dönemlerde yapılmış bir ayrım olduğunu görüyoruz. Hem ombudsmanlığın yaygınlaşması dolayısıyla hem de idari yargının da bulunduğu ülkelerde ombudsmanlığın daha kısa sürede, daha kolay, daha masrafsız bir şekilde sonuca ulaşması sebebiyle bir ihtiyaca cevap verdiğini hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla bu ayrımın da artık çok anlamlı olmadığını söylemek isterim." dedi.
"Yargının işlemesinin hızlı ve masrafsız olması önemli"
Modern zamanlarda yargı teşkilatlarının çok genişlemesinin, görevli sayısının çok artması ve çok büyük mekanlarda görev yapmalarının bir gelişme gibi değerlendirildiğini aktaran Şentop, bunun böyle olmadığına dair bazı yazılar da bulunduğunu söyledi. Şentop, şöyle konuştu:
"Bir ülkede yargı binalarının çok büyük olması, yargıya çok para bütçe ayrılması, çok kişinin yargıda çalışması, yargı sistemi içerisinde aslında o ülkede hukukun iyi çalıştığına değil de biraz çalışmadığına işaret eder diye değerlendirme yapanlar da var. Dolayısıyla yargının işleyişinin çok basit, çok kolay, çok pratik ve hızlı, çok masrafsız bir şekilde olması önemli. Bu tabii daha çok kurumsal anlamda organizasyonla ilgili bir husus. Bir de esasen hukuk sisteminin ürettiği kararların, yani ihtilafları, anlaşmazlıkları çözme yolunda ürettiği kararların tatmin edici olması önemli. Şimdi bakıyoruz Avrupa'da var, Türkiye'de de benimsendi, ilk derece mahkemeleri var. Bunların kararlarını ikinci derece mahkemelere, yani istinaf mahkemelerine götürebiliyorsunuz. Sonra razı olmazsanız bir üst mahkemeye, temyiz mahkemesine götürebiliyorsunuz. Razı olmadığınız takdirde bireysel başvuru yolu diye bir yol var. Biraz daha sistemin içinde değil, temyiz sisteminin içerisinde, kanunların içerisinde değil ama sonuç itibarıyla o da benzer bir sonuç üretiyor. Bireysel başvuruya, yani Anayasa Mahkemeleri bağlamında gidebiliyorsunuz. Oradan da sonuç alamadığınızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyorsunuz. Bir uyuşmazlığın bu kadar adımdan geçtikten sonra çözümleniyor olması birkaç senelik asgari bir süre demektir. Bu ise çoğu zaman verilen kararı anlamsız hale getiriyor. Dolayısıyla yargının işleyişinde bir taraftan masrafsız, hızlı, kısa sürede karar üretmek önemliyken, bir taraftan da tabii ihtilaflı olan tarafların her ikisini de sadece şekli anlamda değil, maddi anlamda da içerik olarak da kalben tatmin edecek kararlar üretebilmek önemli."
"Birimizin güvenliği hepimizin güvenliği için, huzuru için önemli hale geldi"
İnsan haklarıyla ilgili sorunların çok fazla olduğuna dikkati çeken Mustafa Şentop, dünyada birçok insanın, çocuğun açlıktan öldüğünü dile getirdi. Göçün de bugün çok ciddi bir sorun olduğunu aktaran Şentop, "Bugün Akdeniz'i bir göçmen kabristanına çevirmek için harcanan paraların çok büyük meblağlar tutuğunu biliyoruz. Yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı dünyada birçok ülkede ciddi sorunlar üretecek noktaya geldi.” ifadelerini kullandı.
Şentop, şöyle devam etti:
"Bütünüyle küreselleşmiş bir dünyadayız. Böyle küresel dünyada artık bir insanın güven içerisinde yaşaması, asgari insani şartlarda yaşaması bütün insanların tek tek güvenliği için çok önemli hale geldi. Birimizin güvenliği hepimizin güvenliği için, huzuru için çok önemli hale geldi. Bunun gittikçe daha arttığını, bunun böyle olduğunu daha fazla hissedeceğimizi söylemek isterim. Artık tam eşitliğe dayanan ve gerçek manada adalete dayanan bir insan hakları doktrini üzerinde anlaşmamız gerekir. İnsan dediğimiz zaman dünyada yaşayan bütün insanları anlayan, bu anlamda bir eşit insan hakları kavramına somut olarak sahip miyiz? Mesela Berlin’de yaşayan bir insanla Paris’teki bir beyaz insanı eşit olarak düşünebiliyoruz ama Paris’teki beyaz bir akademisyenle Uganda’daki bir ten rengi farklı kişiyi aynen hukuk önünde, insan hakları bağlamında eşit olarak zihnimizde canlandırabiliyor muyuz?
Yakın zamanda takip etmişsinizdir İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılan prensin otobiyografik bir kitabı çıkıyor. O kitaptan bazı bölümler basına sızdı. Orada bir yerde diyor ki, 'Afganistan'da görev yaptım. 25 kişiyi öldürdüm. Onları insan olarak görmüyordum. Eğer insan olarak görsem zaten öldüremezdim. Onları insan olarak görmememiz konusunda eğitim aldık.' diyor. Bu; genç, beyaz Avrupalının bir görüşü değil sadece, keşke öyle olsa. Bu bir kültürü, bir yaklaşımı, bir anlayışı ifade ediyor. Yani Avrupalı beyaz bir insan, Afganistan'da yaşayan 25 insanın insan olmadığına karar veriyor, kendisini ikna ediyor ama onları öldürebiliyor ve bundan hiç utanç duymadığını ifade ediyor. Dolayısıyla temel meselemiz bir paradigma meselesi. Biz, dünyada yaşayan 8 milyar insanın her birinin, hangi ten rengine, hangi inanca, hangi ırka, hangi dile sahip olursa olsun her birinin diğeriyle tam anlamıyla, gerçek anlamda hukuk konusunda eşit olduğunu kabul etmek ve zihnimizi de kültürümüzü de paradigmamızı da bunun üzerine oturtmak mecburiyetindeyiz. Bunu yapmadığımız takdirde küreselleşen bir dünyada gerçek manada insan hakları uygulamasını yerleştirebilmek mümkün olmaz."
Konferansta daha sonra Türkiye-Moğalistan ombudsmanları ile Türkiye-Sri Lanka ombudsmanları arasında işbirliği protokolleri imzalandı.
Rusya ve Ukrayna ombudsmanları ile görüştü
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, konferansa gelişinde Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Ukrayna Ombudsmanı Dmytro Lubinets ve Rusya Ombudsmanı Tatiana Moskalkova ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi.
Şentop'un her iki ülke ombudsmanına da kendilerini konferans vesilesiyle Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdiği belirtildi. Şentop'un görüşmede "Türkiye, Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde Rusya ve Ukrayna Savaşı'nın sona ermesi için büyük gayret gösteriyor. Bu savaşın dinamikleri çoktur ama en önemli mesele sivillerin ölmesi, zarar görmesi." dediği bildirildi.
Şentop'un ilk etapta insani ateşkesin sağlanmasının önemini belirttiği ve savaş devam ederken önemli adımların atıldığını vurgulayarak "Tahıl koridoru, esir mübadelesi sağlandı. İnsani ateşkesin sağlanması için gayretimiz devam edecektir. Siviller için yapabileceğimiz bir şey olduğunda desteğimiz olacağını ifade etmek isterim." dediği aktarıldı.
Ukrayna Ombudsmanı Lubinets'in, tahıl koridoru başta olmak üzere yaralılar ve çocuklar konusunda yaptıklarından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye teşekkür ederken, Rusya Ombudsmanı Moskalkova da temel hakkın insan hayatı olduğunu belirttiği ve Türkiye’nin yaralı ve sivillere yardımı için teşekkürlerini dile getirdiği kaydedildi.