İstanbul sarayları denilince akla Topkapı, Dolmabahçe, Yıldız, Beylerbeyi geliyor ama bunlardan çok daha esi bir saray daha var: Tekfur Sarayı.
Bizans döneminde kalma bu saray, geçtiğimiz haziran ayında müzeye dönüştürüldü ve hizmete açıldı. Tekfur kelime anlamı olarak Bizans İmparatorluğu döneminde Anadolu’daki ve Rumeli’deki Hıristiyan beylerine verilen ad imiş.
Bizans İmparatorları tarafından ta 12’inci yüzyıldan beri kullanılan Blakhernai Sarayı kompleksinin günümüze kadar ayakta kalan tek parçası olan Tekfur Sarayı çok büyük değil. Bir yanı İstanbul Surlarına dayanıyor. Ancak ilginç yanı, içinde tek kişilik bir de kilise olması. Muhtemelen Bizans İmparatorları bu tek kişilik kilisede dua ediyorlardı.
1500 yıllık Ayasofya’ya sahip İstanbul’da 9 asırlık bir saray o kadar da eski değil diye düşünebilirsiniz ancak işin gerçeği, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu tür eski kurumlar çok korunamıyor.
Binalar bile korunamazken, bina olmayan yapıların uzun süreler korunması ise daha zor. Sözü Taksim Toplantıları’na getireceğim. Taksim Toplantıları 1977 yılında başlamış, 42 yılda 177 toplantı düzenlemiş bir marka. Bu süre içinde, 5 cumhurbaşkanına, 8 meclis başkanına, 9 başbakana, 14 genel başkana, 96 bakana, 9 büyükelçiye ve 65 uzmana konuşma platformu sağlamış. Taksim toplantıları Avukat Osman Ataman başkanlığında yeni bir düzenleme kurulu ile yeni dönemini başlattı.
Geçen hafta 178’inci toplantıda da CHP Genel Başkan Yardımcı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak konuştu. Öztrak ekonomi ile ilgili ayrıntılı bir konuşma yaptı. Türkiye ekonomisi ile ilgili kendisinin ve partisinin görüşlerini iki saate yakın bir süre anlattı. Sonra da yöneltilen soruları yanıtladı. Bazı konuklar Öztrak’ı ve partisini de eleştirdiler.
Gerek Taksim Toplantıları gerek buna benzer Babıali Toplantıları ve gerekse iletişim amaçlı benzer öteki buluşmalar, toplumların gelişmesini yansıtıyor. Toplum ne kadar gelişmişse, bu tür toplantılar da o kadar uygar havada geçiyor.
10 gün kadar önce, Avrupa Parlamentosu’nda ırkçı bir İtalyan Milletvekili Angelo Ciocca’nın Türkiye aleyhtarı bir şovu vardı. Türk milletvekilleri kendisine bir kutu çikolatayı armağan olarak götürmüşler. Ancak Ciocca, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesini protesto bahanesiyle bu çikolatayı alıp, parlamentonun ortasına koşturdu ve sonra da yere fırlattı.
İtalyan milletvekiline en büyük dersi, oturumu yöneten kadın milletvekili verdi. (Ne yazık ki ismini hiçbir yerde bulamadım.) Bu kadın milletvekili oturduğu yerden sakin sakin İtalyan Milletvekili koştururken, “Lütfen yerinize oturun. Burası bir tartışma meclisi, burada etrafa bir şeyler atmayız ve şiddete başvurmayız. Bu yakışıksız bir davranış ve kesinlikle kabul edilemez” dedi ve yapılanı en sert şekilde eleştirdi. Sonra da İtalyan milletvekiline 5 oturuma katılmama cezası verildi. Umarım bu heyecanlı İtalyan, kutuları sağa sola fırlatmadan eleştiri hakkını kullanabileceğini öğrenmiştir.