Teknemiz ve Ben

Çidem Ayözger Ergüvenç

Yazlığımızı aldıktan hemen sonra bir şişme bot edindik. Normalde altı kişilik ama bizlerin çoluk çocuk on, on iki kişi olarak doluştuğumuz, çok işimize yarayan bir deniz aracı. Bir iki sene sefasını sürdükten sonra satıp yine şişme bir bot olarak bir sürat motoru aldık ve tabii yine aşiret halinde içine doluştuk. Bu durumdan biz de yakın dostlarımız da çok memnunken eşim şişme botlardan vaz geçip bir fiber tekneye dönmemizi önerince pek sevinmek gafletinde bulundum. Sevincimin nedeni artık oraya buraya vurup patlatacağımdan korktuğum botlar yerine gelen tekneyi ben de rahatlıkla kullanabilecek olmamdı. Gerçekten de eşim teknemiz gelir gelmez beni kullanmaya teşvik etti. Gafletinde bulundum dememin nedeni ise alındığı günden sattığımız güne kadar her hizmetinin benim başıma kalmış olmasıdır. Tekneye benzin alınacak ya da bizler kullandıktan sonra temizlenecek, bunlar için bir miço ayarlamak zorunda kaldım; yoksa ben yapacaktım. Nitekim miçomuza rağmen yüzlerce kez yıkadığımı bilirim. Kışlayacak, yazın denize indirilip gerekli onarım yapılarak ihtiyaçları karşılanacak hepsi biraz benim işgüzarlığım biraz da sağ olasıca eşimin bana yıkılma alışkanlığı yüzünden başıma kaldı.
Bütün bu işleri tam bir güven duygusu ile bana yıkmıştı, ama ben de zevkle yapıyordum. Yazın büyük bölümünü şantiyelerde geçirmek zorunda olduğu için tekneyi kullanmak zevki de genellikle bana kalıyordu. Oğlum ise o yaşlarda Anne babası ile tatil yapmaktan hoşlanmıyordu, tekneye rağmen.
En büyük zevklerimden biri akşamüstleri hanım arkadaşlarımı toplayıp güneşi batırmak için açılmaktı; beyler genellikle kendi farklı tercihlerine yönelirdi. Her çıkışımızda da yanıma içki, atıştırmalıklar falan alır hep birlikte keyif yapardık.
Böyle günlerden birinde, biz açıklarda alargada (demir atmadan) dururken biraz ötemizdeki iskeleden bir yat hareket etti. Dümende eski Sayın Cumhurbaşkanı Turgut Özal, etrafında kanduraları (erkek Arapların giydiği giysiler) içinde Arap konukları. Özal pek keyifli, gülerek ve tam gaz üstümüze geliyor. Teknemizin koca yatın çıkaracağı dalgalara direnmesinin neredeyse olanaksız olacağını bildiğim için elimle git işareti yaparak uzaklaşmasını istiyor ve bizi batırıyor musun işaretleri yapıyorum. Yanımdaki hanımlardan biri kendisi ile eşinin görevi nedeniyle önceden tanışıyor olmasına güvenerek ve her nedense yarı İngilizce yarı Türkçe haykırıyor, “Mr. Özal ben Mrs. … (kendi soyadını söylüyor) Hello!” Tabii duyan yok.
Tekne aynı hızla yanımızdan uzaklaştı. Neredeyse alabora olacaktık. Motoru çalıştırıp elimden geldiğince kaçmaya çalıştım ama öyle hızlı geliyordu ki pek de kaçacak yer kalmamıştı.
Denize girmeye niyetimiz olmadığı için kimsede mayo yoktu. Hepimiz iç çamaşırlarımıza kadar sırılsıklam olduk; teknenin içine dolan sular yiyeceklerimizi harap etmişti. Elimizde sünger ve teknede bulunan her şeyle suları boşaltmaya çalıştık. Yorum eklemek istemiyorum.
En sevdiğim ve saygı duyduğum film oyuncularından biri, Türkân Şoray köyümüze geldi. Uygun tekne bizimki olduğu için ev sahibi arkadaşlarım kendisini denize götürmemi rica etti. Hep birlikte güzel vakit geçirdikten sonra konuğumuz ertesi gün de birlikte çıkmamızı rica edince sevinerek kabul ettim.
Hem çok zarif, hem çok sevecen ve bir o kadar da çekingen, hem çok güzel Sn. Şoray, kızı, ev sahibesi hanım, onun da kızı ve ben birlikte çıktık. Güzelim Gökova Körfezinde dolaştıktan sonra demirleyip denize girdik. Kızlar sürekli yağlanarak denize atlıyor; sonra çıkıp tekrar yağlandıktan sonra yine atlıyor. Kendilerinden yağlandıktan sonra tekneye girmeden önce kurulanmalarını rica ettim; yoksa üstlerinden akan yağlarla yerin çok kaygan olacağını, bir kazanın çıkabileceğini ekledim. Dinleyen olmadı.
Kızlar kafalarına göre takılırken biz de uzun uzun yüzdük. Hâlâ aklımda olan çok güzel, sıcacık bir sohbetten sonra artık yeterince yüzdüğümüze karar vermiştik. Çıkışta önden ben çıktım ve Türkân Hanımın elini tutup yardımcı olabilmek istedim. Elimi tutuyor olduğu halde korktuğum başıma geldi ve ne yazık ki ayağı kayıp düşerken belini bastığı yere feci şekilde vurdu. Ne kadar üzüldüğümü tahmin edersiniz.
Hemen sonra köyden ayrıldı. İzleyen gün nasıl olduğunu sormak için telefon ettiğimde maalesef belini kırmış olduğunu öğrendim. Böyle bir şey benim teknemde olmuştu! Türkiye’nin Sultanı, gözünün bebeği Türkân Şoray sanki benim yüzümden yaralanmıştı. Suçluluk duygumu anlatmakta zorlanıyordum…
Bir ara koyumuzu denizanaları basmıştı. O kadar ki yüzebilmek için neredeyse bütün Gökova’yı gezip, bizi çok tiksindiren bu yaratıklardan arınmış koylar bularak oralarda denize giriyorduk. Bir arkadaşımla birlikte bir koy bulduk, demir attım. Ben de o da uzun yüzeriz. Epey sonra tekneye çıkıp demir almaya kalkınca çapanın kayaların içine sıkışmış olduğunu anladım. Demirlediğimiz koy çok yüksek bir kayalığın hemen dibindeydi. Çapanın ip uzunluğunun izin verdiği kadar kullanabilmemiz nedeniyle kayalara epey yakın demirlemiş olduğum için kıpırdayacak yer kalmamıştı. O günlerde cep telefonu yok. Neyse ki bir süre sonra iki, üç delikanlı tekneleriyle uzaktan belirdi. El kol işaretleri yanımıza çağırdık, dalıp çapamızı kurtardılar.
Sanmayın ki macera burada bitti. Koydan bir çıktık ki bir dalga, bir fırtınadır kopmuş, bu sefer kendi iskelemize yanaşmak bir sorun. Övünmek gibi olmasın bunca senenin kazandırmış olduğu deneyimle çok şükür kazasız belâsız karaya adım atabildik.
Yakın geçmişte artık hevesimizi almış olduğumuz ve de yaşlar ilerlediği için teknemizi sattık. Keşke satmasaydık. Gökova körfezinin belli nedenler yüzünden en çok rağbet gören koylarından biri kamuya kapatılınca orada demirlemekte olan yatlar bizim güzelim Karacasöğüt koyumuza dadandı. Deniz kirlendi, eski bâkir halinden eser kalmadı ve bizim diğer koylara gidecek aracımız artık yoktu.
Şimdilerde güzelim koyumuza bir marina yapmaya çalışanlara karşı büyük bir mücadele veriyoruz. Başarılı olmazsak benim rahmetliler listeme bir de Karacasöğüt eklenecek; rahmetli Istanbul, rahmetli Ankara, Gökova Körfezinin yangınlardan ve diğer etkenlerden sonra rahmetli olan birçok koyu gibi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.