Yazımın başlığının çok ağır olduğunun farkındayım. Umarım siyaset ve siyasetçilerimizin bu konuda kendine gelmesine vesile olur.
Zira son zamanlarda; hem bir çok değerimiz, hem de bir çok acımız , yazık ki siyasete kurban ediliyor ve siyaseten hiç ediliyor.
13 şehidimiz konusunda söylenecek bir söz yok. Acımız çok büyük. 30 binden fazla insanını teröre kurban vermiş bir ülkede, PKK’nın terör örgütü olup olmadığı tartışmaya da kapalıdır.
PKK bir terör örgütüdür!
Bundan siyaset üretmek de, siyaseten tartışmak da mümkün değildir!
PKK ile bağları olanların hala TBMM çatısı altında olması da kabul edilebilir bir durum değildir!
Demokrasiye en çok inanan ve daha fazla olması gerektiğini düşünen birisi olarak söylemeliyim ki; Gara şehitlerimiz sonrasındaki tartışmalara bakınca , siyasi partilerin terörle aralarına mesafe koymamaları halinde, o siyasi partinin TBMM’de olması da kabul edilebilir bir durum değildir.
Neden mi böyle düşünüyorum?
Anlatayım:
Bir parlamento düşünün ki, o parlamentodaki iktidar partisinin hanım bir milletvekili, terörle bağlantısı olduğu ileri sürülen TBMM’deki diğer bir partinin hanım milletvekili için (13 şehidimizin arkasından) şunları anlatıyor:
Terör örgütü PKK tarafından 2015 yılında kaçırılan Malatyalı Semih Özbey’in annesi kanser hastasıydı ve diğer annelerimiz gibi yüreği yanıyordu, evladından haber almak istiyordu. Kimin kaçırdığını ve durumunu öğrenmek için o dönem HDP Grup Başkanvekili ………'ı aradım, annenin, ailenin durumunu konuştum. Bana, 'Kim kaçırmış bakalım size döneceğim' dedi. Sonra tekrar bana dönerek, 'Sağlık durumu iyi. Bir süre misafir edilir, bırakılır' dedi. Ben de ailemize bu bilgileri verdim.
Aynı milletvekili , o dönem o milletvekilinin kimlerden bilgi aldığını, kimlerle konuştuğunu şimdi açıklamasını istiyor ve PKK ile dirsek temaslarına da tepki gösteriyor:
"PKK ile aranıza neden mesafe koyamıyorsunuz? Size iradelerini emanet eden 6 milyon seçmen, kundaktaki bebekleri öldüren, 13 vatan evladının kafasına bir mağarada kurşun sıkan, askere, polise saldıran PKK’nın sözcüsü olmanız için oy vermedi. Aziz milletimiz ihanetlerinizin farkında, yalanlarınızın farkında. Teröre karşı amasız, fakatsız, lakinsiz ya tavır alacaksınız ya da bu eli kanlı terör örgütünün her cinayetinin ortağı olarak hesap vereceksiniz."
Bunları uzun uzun kelimesine dokunmadan yazdım. İsimleri dışında . Zira isimler ile işim yok. Olay ve söylenenler başlı başına vahim!
Sonra bu tartışmaya bakanlar da dahil oluyor!
Siz şaka mısınız!
Ben anlayamıyorum, tüm bunlar yaşanırken neden ‘devlet’ ve ‘devlet aklı’ devrede değil!
O iki kadın milletvekili ne yapmaya çalışıyor?
Bugün bize neyi alıştırmaya çalışıyorlar?
Ya da neyi tartıştıklarını düşünüyorlar mı, biliyorlar mı?
Bir bilen anlayan varsa hepimize anlatsın….
TBMM’de herkes, herkesi terörle iş tutmakla suçluyor?
Oysa:
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1.maddesinde , ‘Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.’ Şeklinde tanımlanıyor.
Bu tanımdan yola çıkarak ‘devlet aklı’nı TBMM’yi terörden ayıklamaya davet ediyorum.
Ya da ; ithamları ve terimleri , -terör söz konusu olduğunda- bunun siyasetinin yapılmasının men edilmesine…
Çünkü terörün her türü ve her türlüsü tehlikelidir…
Bu arada 13 şehidimizin olduğu gün , HDP’ ye tahsis edilen salonla terörü desteklediği iddia edilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e de bir İzmirli olarak bu durumu sordum.
Soyer, söz konusu salonu her siyasi partinin değişik zamanlarda kullandığını ve kiralayabildiğini söyledi. MHP’den Ak Parti’ye. İYİ Parti’den farklı dernek ve vakıflara kadar.
Bu partilerin hangi tarihlerde bu salonu kiraladığına dair liste ve kiralama evraklarını da gönderdi. Yine önemli bir detayı da hatırlatıp, söz konusu toplantı salonunun kiralanma onayından önce Emniyet ve Valilik olurlarının da alınmasının mecburi olduğunu da hatırlattı.
Yani?
Yani bu salonu kiraladığı kişileri ve kurumları , burayı kiraya vereyim mi diye Emniyet ve Valiliğe sorup olur alıyor. (Ki tarafıma gönderilen o belgeler de yazımın sonunda )
Yani?
Yani bu olur ile merkezi hükümet ve bir nevi de devlet de bu toplantılara ‘olur’ veriyor.
Terörü desteklediği ileri sürülen bu toplantı da öyle gerçekleşiyor…
Dedim ya; terörün her türlüsü ve her türlü propagandası için yapılan toplantılar için de acil ‘devlet aklı’ devreye girmeli !
Ve artık bunun siyasetine veda edilmeli!!!
İŞTE O EVRAKLAR