1 Mart tezkeresinin TBMM'nden geçmeyişinin yıldönümü...Tezkere hakkında herkes birşeyler söylüyor, demeçler, yazılar gırla.
Herkes 1 Mart tezkeresinin geçmeyişi ile ilgili kendisine bir kahramanlık hikayesi anlatmakta...
Halbuki 1 Mart'ta tezkerenin oylanması ve reddi olayına sadece OYLAMANIN YAPILDIĞI GÜN İTİBARIYLA BAKIP, buna göre bir değerlendirme yapamayız.
1 Mart oylamasına kadar gelinen surecin uzun bir geçmişi olduğunu unutmamak lazımdır. Bu geçmişin evvelinde ,ilk önce adına "çekiç güç" denilen ( öncelerde böyle vasıflandırılmlştı) , sonraları sanki kibarlaştırılırcasına "keşif güç " diye isim konulan ; uluslararası hukuktaki adı da "Kuzeyden Keşif Harekatı" olan bir olayın varlığı tartışmasızdır.
Saddam'ın yaşamakta olduğu, Barzani, Talabani peşmerge yapılanmaları ile, sünni ve şii araplararsı güçuc kavgasının sürdüğü yıllarda Irak topraklarının cok yönlü kontrolünü amaçlayan iki "harekat" hayata geçirilmişti. Birisinin adı Güneyden Keşif Harekatı idi ve Irak'ın güney bolgesi kontrolü amaçlıydı. Diğeri ise ABD ve İngiltere hava güçlerinin görev aldığı Türkiye'nin de yer aldığı Kuzeyden Keşif Harekati idi...
Basladığı günden GEREĞİ KALMADIGI İÇİN VAZGEÇİLEĞİ güne kadar TBMM her altı ayda bir bu konuyu görüşüp, artık rutine bağlanmış bir ritueli yerine getirircesine ve sözümona denilecek oylamalarla "kabul ve uzatma" kararları verdi. Harekatın uzatılması ve Ülkeye yüklediği görev ve sorumlulukların kabulü konusunda Türkiye Parlementosu her sene iki defa karar aldı, uzun müzakereler yaptı. Saatlerce bu konu Meclis'i meşgul etti. Hükümetler sunum yaptı, dışisleri ya da savunma bakanları konuyu savundular, iktidar ya da muhalefet partileri, şahısları adına milletvekilleri saatlerce konuştular. Meclis, saatler, günler boyu bu konuyla meşgul oldu...İktidar partisi, koalisyon ise ortaklar "çekiç güç iyidir, faydalıdır" dediler; o an kim muhalefette ise de "çekiç güç kötüdür, emperyalizmin oyunudur, Türkiye'ye dayatmadır" filan yollu konuşmalar yaptılar.Belki 25-26 kere bu tiyatro oynandı.
Sayın Gül'ün bakan, başbakan olarak Harekatın elzemliğini savunduğu; partisi muhalefetteyse de Harekat aleyhine sözler ettiği konuşmalar tutanaklarda...Kimse, hiçbir parti ve siyasetçi bu konuda kendisini ve topu taca atamaz. Bahis konusu Harekatin devam ettiği 12-13 yıl içinde hemen herkes iktidar, iktidar ortağı, ya da muhalefet oldu. Bu süreçte herkesin, bütün partilerin, milletvekillerinin müspet oy kullanmışlığı söz konusudur.
1MART TEZKERESİ BÖYLE BİR SÜRECİN GETİRDİĞİ BİR NETİCEDİR.
Bu süreç yaşanırken niye aleyhte, neden kabul ve uzatma yönünde oy vermekte olduğunu sorgulamayan; bu Harekatı neden desteklemekte olduğunun farkında olmayan; bu destek karşılığında birşeyler istemeyi beceremeyen bir gerçeklik maalesef bu Ülkenin büyük zaafı idi...Bu zaafiyetin eşliğinde gelinen ve 1 Mart'ta tezkerenin geçmesinin bizden istendiği noktada KAHRAMANLIK ETMENIN FAYDASI NE OLACAKTI?
İslamcıyız ,tezkereye karşıyız; sosyal demokratız, kuvayi milliyeciyiz tezkereye karşıyız, nasyonalistiz tezkereye karşıyız vs., vb. ...İyi de 25-26 her ne ise, kaç kareler gözünüz kapalı HAREKATA "çekiç güç" kayıtsız, şartsız destek verirken aklınız neredeydi?..
Tezkere geldiğinde kafalar karışıktı...Benim yıllar boyu yöneticiliğini yaptığım Parti, Meclis dışında kalmıştı.İçerde olsaydı ne yönde oy vereceğimizi ( ya da verirdik) inanın kestiremiyorum. Partinin ikisi de rahmetli olan iki hariciye kaynaklı milletvekilinin aynı gün çıktıkları iki televizyon programında birinin tezkere aleyhinde diğerinin tezkere lehinde konuştuklarını gün gibi, dün gibi hatırlıyorum...
İslamcılar tezkerenin geçmemesinin sebebini kendileri saydılar övündüler, aynı şekilde CHP bu işi bir "dik duruş" övünmesi yaptı. (İnancım aynı konu CHP iktidarında gelseydi oylarının müspet olacagi yönündedir.) Bölücüler, (hem solda görünenlerin, hem de islami cenah içindekiler) sevindiler. Bu konuda MHP'nin bilinen net bir tavrı olmadı, bir beyan da yok...
Netice,el ve sözbirliğiyle tezkereyi reddettik; bu tavrı övünme vesilesi yaptık...KAHRAMANLIK hikayesi gibi anlatıyoruz.
TEZKERENİN REDDİ : BİR...
"ONE MINUTE" : İKİ..
RUS UÇAĞI : ÜÇ...
Bazen benzer kahramanlıklar kahramanlık yaptığını zannedenlere ağır bedel ödettiriyor...
Bu anlamda söylüyorum "kahramanlık yapmak", "kahramanlık oynamak" kolaydır ve de serbesttir. Ancak, yapmaya çalıştığınız kahramanlık, attığınız hava, vurduğunuz kuş, yarınlarda size bedel ödettirecekse bunu da o günden hesap etmeniz gerekir. Ne ABD, ne Rusya, ne de İsrail bunca zaman geçmesine rağmen bazı şeyleri, özellikle de, bunları unutmadı, unutmuyorlar unutmayacaklardır da... Efendim, bunları yapmasa idik de, tezkereyi geçirsek, "one minute" dememiş olsaydık, ya da uçağı vurmasa mıydık? Bu soruları sormak mümkündür, mümkündür de biz bunları böylece yaptık.
Öyle olunca da el altından Biden'e haberler gönderip "hala müttefik değil miyiz?" diye çırpınıyorsak; ABD meclisleri "sözde soykırım" ve "yaptırım" kararları ( hasmı olduğumuz kabulüyle) alıyorsa; F-35 işi iptal ediliyor, ABD'de Türkiye aleyhtarı bir kamuoyu ve hukuk işlemekteyse; İsrail ve uluslararası musevi camiasi nezdinde vaziyetler kötüyse; Rusya ile de bir türlü dikiş tutturamıyorsak sebepler açıktır, ortadadır.
Şucu, bucu olduğum için, şundan bundan yana olduğumdan değil; akıl, mantık böyle dedirttiği için bunları yazıyorum.
Dış politika şaka götürmüyor. Yanlış yapmanın serbest olduğu, ama bedelini ödemek şartıyla yapılabileceği bir alandır, dış politika...
Kahramanlığınızla övünmek ise, her daim serbesttir.