Ahlâk, toplumların temelidir, Ahlâk olmayan yerde, kanunlar da anlamsızlaşır. Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelere, modern binalara ve milli gelirine değil, o ülkede yaşayan insanların ahlaki değerlerine bağlıdır. Ahlak dürüst davranışlar manzumesidir ve toplumların daha sistemli ve objektif davranışlarını gerektirir, kişisel çıkardan ziyade toplumsal çıkarları ön planda tutar.
Japonya ikinci dünya savaşında yerle bir edildi, tüm sanayisi, tarımı ve endüstrisi yok edildi ancak Japonlar toplumsal ahlakları nedeniyle bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip. Almanya birinci ve ikinci dünya savaşında yerle bir edildi, yine ekonomisi yok edildi ancak Alman toplumu disiplinleri ve ahlakları sayesinde dünyanın en gelişmişlerinden. Güney Kore ikinci dünya savaşında büyük acılar çekti, kuzey-güney savaşında dünya bu coğrafyada savaş verdi, Kuzey’in özel durumunu saymaz isek Güney Kore de bugün kalkınmış ileri toplumlar arasındaki yerini almış durumda. Tüm bu devletlerin ortak özellikleri kişisel değil, toplumsal çıkarları önde tutmasıdır, yani toplumsal ahlaka sahip olmalarıdır.
Türkiye toplumu kendini ağırlıklı olarak “milliyetçi muhafazakâr-dindar” olarak tanımlar. Oysa tanımladığı ile yaşadığı (gerçekliği) arasında çok büyük farklar olduğunu görüyoruz.
Kur’an “çalma, rüşvet alma, başkasının hakkını yeme, terazin doğru tartsın, çalışanının hakkını zamanında ve tam ver, komşunu –yakınlarını gözet” gibi çok sayıda toplumsal ahlaka vurgu yapar, ancak buna uymadığımız yapılan araştırmalarla da ortaya konmaktadır.
ABD’de bulunan George Washington üniversitesi 2010 yılında “Ülkeler, ne kadar İslami?” başlıklı bir araştırma yayımladılar, Türkiye’nin 95.inci sırada olduğu sıralamanın ilk 44'ünde Müslüman nüfusu çoğunlukta olan hiçbir ülke yok.
Ülkemizde siyasette, ticarette, hukukta, toplumsal yaşamda velhâsıl hayatın her alanında iyi insanların olduğu gibi toplumsal ahlaksızlık için fırsat kollayanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Deprem olur; dayanışmanın en beklendiği bu anlardan ahlaksızca çıkar elde etmeye çalışarak, kiralar yükseltilir, taşınma araçları zamlanır. Seyahat dönemi gelir; uçaklar, otobüsler fiyatı arttırır. Allah’ın emri olan “Kurban kesimi” için bile her bayram öncesi kurban fiyatları artar.
Bütün dünyayı tehdit eden, belki de kendi hayatını bile kaybedecek durumda olan insanların Corana Virüs tehdidinde bile “Kolonya, maske, hijyen ürünler ve gıda ürünlere” çok büyük oranda zam yapmaları ahlaksızlığın, çürümüşlüğün tavan yaptığı noktadır. Bu fırsatçıların virüsten daha hızlı yayılmaları ise dikkate değerdir. Marketlere saldırarak raflar boşaltıldı, birçok kişi ise stoklama yoluna giderek mala talebin en yüksek olduğu dönemi beklemeye başladı.
Bazı komşularımızda ise; zorunlu ürüne ulaşımı kolaylaştırmak için başta kolonya olmak üzere, birçok üründe yüzde elli indirim yapıldı. Maskeler halka devlet tarafından ücretsiz olarak sunuldu, başta kadınlar olmak üzere sıradan vatandaşlar sokaklarda ücretsiz maskeler dağıttılar.
Milliyetçilik böyle günlerde belli olur. Dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan böyle günlerde halkına, toplumuna hizmet etmeyenden, kendi çıkarını toplumun çıkarından önde tutandan ne milliyetçi olur ne de Müslüman. Bu kişiler ve guruplar, olsa olsa milliyetçiliğin ve Müslümanlığın arkasına sığınarak çıkar elde etmeye çalışan ahlaksızlar ordusu olur.