Türkiye Cuma akşamı açıklanan iki günlük sokağa çıkma yasağı ile garip bir durum yaşadı. İnsanlarımız gecenin 22.00’sinde bir anda market alışverişi ve ekmek kuyruklarına akın etti. Oysa bu yasak hafta sonu insanlar dayanamayıp parklara bahçelere alanlara çıkıp koronavirüsü daha fazla yayılmasını önlemek için alınmıştı. Bu karar tam tersi bir etkiye neden oldu.
Bu durum sonrası artık elimizde duadan başka bir şeyimiz kalmadı. Tam bir aydır bütün gücümüzle aldığımız tedbirlerin ne kadarının heba olduğunu önümüzdeki günlerde ki vaka artışları gösterecek. Duamız odur ki inşallah korktuğumuz başımıza gelmez.
Cuma akşamı yaşananları nasıl okuyacağız? İşte burası çok önemli. Başta İçişleri Bürokrasisi olmak üzere toplumsal yapıdan kopuk yaşayan yetkililer olup bitenlerden ne kadar ders çıkarır bilmiyorum. Ama Cuma akşamı yaşananlar laboratuar gibi ele alınmak zorundadır.
Bu ülkede insanımız bir aydır korona salgını yüzünden her geçen gün gerginleşiyor. Özellikle medya organlarında uzman olarak çıkarılan tipler ve sosyal medya üzerinden yayılan korku yumağı ile toplumsal yapının zihni allak bullak edildi. Hangi bilginin doğru, hangi bilginin yanlış olduğu adeta bir birine karıştı. Çoğu bilim adamını tenzih ederim ama uzman diye ve önlerinde Prof. Dr. unvanı yazan bazı isimlerin ekranlarda çelişen bilgileri toplumsal korku psikolojisini adeta pompalıyor. İlaçların bulunduğu, aşıların hazırlandığı iddiaları ve sonrasında belirsizliklerin yaşandığı durumlar..
Reyting kaygısına döşen TV ekranları bilgileri literatür taramasından öteye gitmeyen fakat en çok korkutan, en çok kuşkulandıran uzman yarışına girdiler. Sunucuların o garip tavır ve davranışlarını yazmıyorum bile.
Bizler uzman değiliz. İsmimizin başında da unvan yok. Kimliğimiz sadece gazeteci. Ama korona salgının başından bu yana uyarıyoruz. Son yazımızda da veba ile ilgili bir tarihi hikâye ile izaha çalıştım. Salgından çok oluşturulan korkular topluma zarar verecektir. Bilim adamının, siyasetçinin veya uzmanın ne kadar bildiği, doğru bilgisi değil halka nasıl anlatıldığı ve halkın nasıl anladığı derecede bu salgın önlenecektir. Halkın kafasını karıştıracak şekilde bilgi kirliğinin yayılması önlenemediği müddetçe Cuma akşamı yaşananlar engellenemez.
Zaten dünya da bir el korona salgını üzerinden korku imparatorluğunun peşindedir. Her fırsatı kullanmak istemektedir.
Türkiye’nin salgının başından bu yana yürüttüğü tedbirler bütün dünyada takdire şayan bir çizgide iken Cuma akşamı yaşananlar bu duruma büyük zarar vermiştir.
Bir süredir salgın bahane edilerek ülke genelinde OHAL ve daha da ileri gidilerek sıkıyönetim uygulamasına geçilmesi için bastıran çevreler var. Şimdi merak ediyorum bu çevreler Cuma akşamı yaşananları OHAL ve sıkıyönetime yönlendirmek için nasıl bir hamle yapacaklar?
Şu notu düşmekte yarar vardır. Cuma akşamı yaşananlar toplumsal psikoloji analiz edilmeden hiçbir kararın uygulamaya konulmaması gerektiğini ortaya koymuştur. Yaşananlar toplumun bilinçsizliği veya zekâsına hararet edilerek açıklanamaz. Eğer ortada bir hata varsa bu toplum psikolojisini okuyamamaktan kaynaklanır.
Bu ülkenin en büyük eksikliği alınan kararların, hayat geçirilen uygulamaların çıkarılan yasaların etki analizlerinin önceden yapılamamasıdır. Çok masum bir karar, çok masum bir uygulamanın ucunun nereye gideceği mutlaka alternatifleri ile hesaplanmak zorundadır.
Cuma akşamı yaşananların faturası kime ve nasıl kesilir bilmem. Ama bu faturanın kesilmeyeceği tek yer halktır.
Bir daha benzeri durumların yaşanmasını önlemek için toplumsal psikolojinin iyi okunmasını sağlayacak yöntemler belirlenmelidir. Aksi halde çok güzel yapılan işler umulmayan bir hamle ile heba olup gitmeye devam eder.
İnşallah yaşananlar birileri tarafından daha kötü senaryoları uygulamaya koymak için zemin oluşturmaz
Kalın sağlıcakla..