WASHINGTON (AA) - ABD'de 3 Kasım seçimlerinde başkanlık koltuğuna oturmak için yarışan Cumhuriyetçi Donald Trump ile Demokrat Joe Biden'ın Türkiye'ye ilişkin yaklaşımlarında kayda değer farklılıklar öne çıkıyor.
ABD'de 3 Kasım Salı günü yapılacak başkanlık seçimleri, sadece Amerikan iç ve dış politikası açısından değil, aynı zamanda Türk-Amerikan ilişkileri açısından da büyük önem arz ediyor.
2016 yılından bu yana başkanlık koltuğunda oturan Trump'ın Türkiye'ye bakışına ilişkin pek çok veri, halihazırda Türk kamuoyunun önünde bulunuyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinin oldukça dalgalı seyrettiği bir dönemde Trump, gerek kriz anlarındaki olumlu-olumsuz açıklamaları gerek ikili ilişkilerin seyrine etki eden kararlarıyla Ankara'nın tanıdığı bir başkan konumunda. Bu bakımdan ikili ilişkilerin Trump'la 4 yıl daha nasıl seyredebileceğini öngörmek daha mümkün gözüküyor.
Öte yandan, 2008-2016 yıllarında Barack Obama'nın başkan yardımcılığını yapan Biden'ın Türkiye'yi ve Türk-Amerikan ilişkilerini yakından bilen bir isim olduğu da bir gerçek.
Buna karşılık Biden'ın, başkan seçilmesi halinde Türk-Amerikan ilişkilerine negatif yansıyacak bazı güncel açıklamaları Ankara'da soru işaretleri ve hatta tepkiyle karşılandı.
Yine de Biden'ın seçimleri kazanması halinde oluşturacağı kabine ve özellikle belirleyeceği ulusal güvenlik danışmanı ile dışişleri ve savunma bakanları, onun nasıl bir Türkiye politikası izlemek istediğine ilişkin en önemli ipuçları olacak.
Trump'ın Türkiye karnesinden notlar
Başkanlık koltuğuna 20 Ocak 2017'de oturan Trump'ın Türkiye'ye ilişkin yaklaşımlarında son 4 yıldır sarf ettiği sözler ve kritik anlardaki açıklamaları, onun Türkiye'ye bakış açısını anlamada önemli ipuçları veriyor.
Suriye'den asker çekme ve "Rahip Brunson olayı" dışında genel olarak Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkileri olduğunu vurgulayan Trump, Kongre'deki Türkiye karşıtı havaya rağmen büyük oranda bu çizgisini korudu.
Başkanlık dönemi S-400 ve YPG/PKK sorunlarının gölgesinde geçen Trump, her iki konuda da Erdoğan ile yakın temas halinde oldu ve zaman zaman Türkiye'ye hak veren önemli açıklamalarıyla Washington'daki Türkiye karşıtı korodan ayrıldı.
Geçen yıl kasım ayında Beyaz Saray'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Trump, buradaki açıklamalarıyla Ankara'nın haklılığını teyit etti.
Suriye konusu en önemli çıpa oldu
Başkan olduğunda dış politika açısından Suriye'deki DEAŞ konusunu kucağında bulan Trump, Obama döneminden "YPG/PKK ittifakını" da bir miras olarak aldı.
Seçim vaatlerinden biri "DEAŞ'ı en kısa sürede bitirmek" olan Trump, Pentagon ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) Suriye'de terör örgütü YPG/PKK ile kurmuş olduğu yakın iş birliğini sürdürme kararı aldı.
2017 yılının mayıs ayında Pentagon'a "YPG'ye doğrudan silah yardımı yapılması" konusunda resmen izin veren Trump, Suriye'nin kuzeyinden Amerikan askerlerini çekene kadar örgüte yaptığı yardımları sürdürdü.
Ankara, Obama yönetimine olduğu gibi Trump yönetimine de YPG/PKK iş birliği dolayısıyla büyük tepki gösterirken, Washington'ın terör örgütüne yapmış olduğu tırlar dolusu silah yardımı ikili ilişkilerdeki en büyük krizlerden biri oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 6 Ekim 2019'da bir telefon görüşmesi yapan Trump, bu görüşmenin ardından Türkiye'nin operasyon alanında bulunan Suriye'nin kuzeyindeki Amerikan askerlerini çekeceğini açıkladı.
Washington'daki kurumsal yapı içerisinde ve Kongre'de memnuniyetsizlikle karşılanan bu karar, çok sayıda uzman tarafından "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaferi" olarak yorumlandı.
Bu açıklaması Washington'da şok etkisi yaratan Trump, sonraki gün "Türkiye'nin sınırlara uymaması durumunda" ekonomisini hedef alacağını ifade eden sert bir açıklama yaptı.
Birkaç gün sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir Suriye mektubu gönderen Trump'ın buradaki sözleri, muhtemelen 4 yıllık başkanlık döneminde Türkiye aleyhindeki en ağır ifadeleri olarak kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise söz konusu mektubu iade etti.
Trump'ın hemen ardından "PKK DEAŞ'tan daha kötü" ve "YPG'liler melek değil" şeklindeki açıklamaları ise önemli itiraflar olarak kayıtlara geçti.
Sonraki günlerde ABD askerlerinin sadece 30 günlüğüne Suriye'ye gidip sonra uzun yıllar orada kaldıklarına vurgu yapan Trump, Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkelerdeki Amerikan askerlerinin en kısa zamanda ülkelerine döneceklerini belirtti.
Trump'ın S-400'ler ve CAATSA yaptırımlarına yaklaşımı
Kuşkusuz Trump dönemindeki bir diğer kriz alanı da Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemleri oldu.
ABD Kongresi, 2 Ağustos 2017'de Trump'ın imzasıyla yürürlüğe giren CAATSA'nın (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) Türkiye'ye karşı uygulanmasını talep etti.
Ancak hem CAATSA Yasası'nın uygulanmasını hem de Türkiye'ye karşı ayrıca yaptırımlar getirilmesini isteyen ve buna yönelik çok sayıda tasarıyı kabul eden Kongre'nin adımlarına Trump destek vermedi.
2019 yılının haziran ayında Japonya'daki G-20 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelen Trump, S-400'ler konusunda Türkiye'ye hak veren ve Patriot'ların Ankara'ya satılmaması konusunda Obama'yı suçlayan açıklamalarıyla gündemi belirledi.
Halen Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımlarını askıda tutan Trump'ın Kongre'den geçen Türkiye aleyhindeki tasarıları da gündemine almadığı görülüyor.
Seçim sürecinde Trump'ın Türkiye açıklamaları
ABD'nin seçim sathı mahalline girdiği son bir yıldır Türkiye ile ilgili pek çok açıklama yapan Trump, genellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok iyi ilişkilere sahip olduğunu vurguladı.
Rakibi Biden'ın dünya liderleriyle baş edemeyecek bir isim olduğunu savunan Trump, en çok Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı örnek gösterdi.
Ankara ile en gergin günlerini Rahip Andrew Brunson konusunda yaşayan Trump, son dönemdeki açıklamalarında "Brunson'ın serbest bırakılmasının kendisi için çok önemli olduğunu" ifade etti.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve buna bağlı olarak ekonomik sıkıntılarla uğraşan Trump'ın yeniden seçilmesi halinde en önemli önceliğinin salgınla mücadele ve ekonomi olması bekleniyor.
Dış politikada salgının kaynağı olarak gösterdiği Çin'le "hesaplaşmayı" ve rekabeti öncelemesi beklenen Trump'ın, Türk-Amerikan ilişkileri bakımından son 1-2 yıldır sürdürdüğü çizgiyi devam ettireceği tahmin ediliyor.
Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurmuş olduğu diyaloğun, ikili ilişkilerdeki kriz anlarında çözümün anahtarı olmaya devam edeceği değerlendiriliyor.
Biden'lı yıllar ve bugüne yansımaları
Obama'nın özellikle 2. başkanlık döneminde Suriye özelinde bozulmaya başlayan Türk-Amerikan ilişkileri, 2014 yılından itibaren Washington'ın YPG/PKK ile iş birliği yapmaya başlamasıyla giderek ivme kaybetti.
Bu süreçte başkan yardımcısı olarak Ankara ile birçok temasta bulunan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşen Biden, büyük oranda Obama'nın gölgesindeki isim olarak hatırlandı.
15 Temmuz 2016 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından ağustos ayında Ankara'ya gelen Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede, "Darbe girişimine ilişkin ABD'nin önceden haberinin olduğu yönündeki iddiaları reddediyoruz" açıklamasını yaptı ancak bu açıklama Türkiye'de kimseyi tatmin etmedi.
Biden'ın NYT açıklaması
Biden'ın 8 yıllık başkan yardımcılığının ardından Türkiye'ye ilişkin en çok konuşulan açıklamaları, ocak ayında New York Times (NYT) gazetesinin yayın kuruluyla yaptığı bir röportajda ortaya çıktı.
Bu röportajında, "Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında seçim yoluyla muhalefeti iktidara taşıma" niyetinden söz eden Biden, Ankara'nın büyük tepkisini çekti.
Ayrıca "S-400'ler konusunda Türkiye'ye bedel ödetmekten" bahseden Biden'ın bu açıklaması da başkan seçilmesi halinde bu konuda daha sıcak bir krizin habercisi olabilir.
Diğer yandan, Biden, başkan yardımcısı adayı Kamala Harris ile yaptıkları ortak açıklamalarda, Dağlık Karabağ konusunda Türkiye'yi "Azerbaycan'a silah göndererek çatışmaları körüklemekle" suçladı.
Benzer şekilde, Doğu Akdeniz'deki Türkiye-Yunanistan gerginliğine ilişkin yine Türkiye'yi suçlayan Biden'ın "Ayasofya yeniden müzeye çevrilmeli" şeklindeki açıklaması da öne çıktı.
Tüm bu söylemlere rağmen, Biden'ın seçim öncesindeki Türkiye'ye yönelik negatif açıklamalarının başkan seçilmesi durumunda politikaya ne şekilde dönüşeceğini görmek için beklemek gerekiyor.
Muhabir: Hakan Çopur