ABD'de tekrar başkan seçilen Donald Trump, Beyaz Saray'da görevi devralmadan Panama Kanalı'nı ve Grönland'ı ele geçirmek istediğine yönelik açıklamalarıyla kaygı uyandırdı.
Bu bölgelere askeri operasyon ihtimalini yadsımayan Trump, Panama Kanalı'nın da Grönland'ın da ABD'nin ekonomik güvenliği için gerekli olduğunu söyledi.
Aynı zamanda Kanada'ya da ABD'nin bir parçası haline gelmesi için ekonomik baskı uygulayacağını aktardı.
Bu açıklamalara Panama'dan, Grönland'dan, Grönland'ın otonom bir bölge olarak bağlı olduğu Danimarka'dan ve Kanada'dan sert tepkiler geldi.
ABD'de tekrar başkan seçilen Donald Trump, Beyaz Saray'da görevi devralmadan Panama Kanalı'nı ve Grönland'ı ele geçirmek istediğine yönelik açıklamalarıyla kaygı uyandırdı.
Bu bölgelere askeri operasyon ihtimalini yadsımayan Trump, Panama Kanalı'nın da Grönland'ın da ABD'nin ekonomik güvenliği için gerekli olduğunu söyledi.
Aynı zamanda Kanada'ya da ABD'nin bir parçası haline gelmesi için ekonomik baskı uygulayacağını aktardı.
Bu açıklamalara Panama'dan, Grönland'dan, Grönland'ın otonom bir bölge olarak bağlı olduğu Danimarka'dan ve Kanada'dan sert tepkiler geldi.
Peki, Trump'ın bu açıklamalarının arkasında ne var?
Panama Kanalı
ABD, 20. yüzyılın başında Panama Kanalı'nı elinde bulunduruyordu.
Yıllarca süren müzakerelerin ardından buranın kontrolünü 1999'da Panama'ya devretti.
Trump ise kanalın Çin kontrolünde olduğunu öne sürerek, "Panama Kanalı bizim ülkemiz için hayati. Çin tarafından kontrol ediliyor ancak biz burayı Panama'ya verdik, Çin'e vermedik. Bu hediyemiz istismar edildi" dedi.
Resmi veriler bu tespitin aksini gösteriyor.
Kanal trafiğinin yüzde 72'sini Amerikan kargo gemileri oluşturuyor. Böylece ABD kanal trafiğinde birinci sırada yer alıyor.
Çin kargo gemileri ise trafiğin yüzde 22'sini işgal ederek ikinci sırada yer alıyor.
Çin'in Panama'da büyük ekonomik yatırımları var.
Uzmanlara göre sadece ticaret için değil, ABD'nin Çin ile olası bir askeri çatışması için de Panama Kanalı kritik önemde.
Panama Dışişleri Bakanı Javier Martinez- Acha ise Panama Kanalı'nın egemenliğinin tartışılır bir yanı olmadığını vurguladı.
Grönland
Danimarka'nın çatısı altında otonom bir bölge olan Grönland, dünyanın nüfus oranı en az yerlerinden biri.
Trump, Grönland'ı satın alma fikrini ilk kez 2019 yılında başkanlığının birinci döneminde dile getirmişti.
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, göreve gelecek olan Trump yönetimi ile işbirliği yapmak istediklerini ancak Grönland'ın insanlarına ait olduğunu söyledi.
Frederiksen, "Grönland'ın insanları dilleri ve kültürleriyle gurur duyuyor. Daha önce de söylediğimiz gibi Grönland satılık değil" dedi.
Bölge değerli mineraller ve enerji kaynaklarıyla doğal kaynaklar açısından çok zengin.
Dünyanın en büyük adası olan Grönland'da altın ve platinum gibi değerli metallerin yanı sıra lityum, titanyum ve başka nadir elementler de bulunuyor. Kömür, uranyum, elmas ve yakut da önemli doğal kaynakları arasında.
Adada ayrıca geniş petrol ve gaz rezervleri olabileceği düşünülüyor; büyük buz kitlelerinin iklim değişikliği sebebiyle erimesi sebebiyle bu kaynaklar da ortaya çıkabilir.
Ayrıca batarya üretiminde kullanılan nadir metallerin varlığı da adanın kaynaklarını değerli kılıyor.
Dünya Bankası'na göre dünyanın bu alandaki ihtiyacını karşılamak için 2050'da bu minerallerin işlenmesinin beş katına çıkması gerekebilir.
Rusya da coğrafi açıdan ABD ile arasında olması dolayısıyla Grönland'ı stratejik olarak önemli buluyor.
Adada ABD'nin bir askeri üssü var.
Grönland'ın başında şu an bağımsızlık yanlısı başbakan Múte Bourup Egede var. Egede, adanın satılık olmadığını vurguladığı gibi Nisan ayında parlamento seçimlerinin yanı sıra bağımsızlık oylamasının da yapılabileceğini söyledi.
Kanada
Trump, ABD'nin en büyük sınır komşusu olan Kanada'nın 51. eyalet olması gerektiği ve sınırın yapay olduğu iddiasında bulunuyor.
Trump, ABD'nin Kanada'yı korumak için milyarlarca dolar harcadığını öne sürerek Kanada'dan ithalatı yapılan arabalara, kereste ve süt ürünlerine dikkati çekiyor.
Meksika gibi Kanada da Trump yönetiminde yüzde 25 gümrük vergisiyle yüz yüze gelmeye hazırlanıyor.
Malikanesinin bulunduğu Mar-a-Lago'daki basın toplantısında ise Trump, Meksika ve Kanada sınırlarından geçen uyuşturucuya vurgu yaptı.
Ancak ABD verilerine göre Kanada sınırında ele geçirilen fetanil miktarı güneydekinden çok daha düşük bir oranda.
Kanada ise sınırında güvenlik önlemlerini artırmayı vaat ediyor.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, iki ülkenin birleşmesi olasılığının hiçbir şekilde olmadığını söyledi.
Söylem mi yoksa gerçekleşebilir mi?
ABD'nin eski ulusal güvenlik danışmanı James Jeffrey, BBC'ye Trump'ın uluslararası müttefiklerine ve ülkesinde kendisini destekleyenlere mesaj gönderdiğini söylüyor.
ABD'nin, zengin Avrupalı müttefiklerinin uluslararası güvenliği korumak için yeteri kadar aktif olmadığı için yılgın olduğunu dile getiriyor.
Bir askeri müdahalenin olmayacağını düşünen Jeffrey, "Nasıl bir kargaşa yaratacağı ise ayrı bir soru işareti" diyor.
Jeffrey ayrıca, "Uluslararası düzene tehdit olan Trump değil, Rusya ve Çin'dir" yorumunda bulunuyor.
The Independent gazetesinin siyasi editörü David Maddox ise Trump'ın ciddeye alınması gerektiği görüşünde.
BBC'ye konuşan Maddox, "Trump'ın yayılmacı bir duruşu var. ABD'nin dünyadaki ayak izini ciddi olarak artırmak istiyor, bunlar ciddi tehditler" diyor.
Maddox, "Trump'ın ilk döneminkinden farklı bir tavır göreceğiz, bu da dünyanın istikrarını bozan bir unsur olacak" diye de ekliyor.