Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında çok keskin kutuplaşma yaşanan bir dönemden geçerken, Yanna Krupnikov ve John Barry Ryan'ın, siyaseti çok yakından takip edenlerle etmeyenler arasındaki uçuruma dikkat çeken tespitleri kafaları karıştırdı. Adı geçenlerin bu yılın ilk aylarında yaptıkları bir araştırmada, Amerikalıların yüzde 80 ile yüzde 85'nin siyasetle ya hiç ilgilenmediğini ya da üstün körü takip ettiğini, Amerikalıların aslında sadece yüzde 15 ile yüzde 20'sinin siyaseti yakından izlediğini gösteren sonuçların bu seçimler bakımından ne anlama geldiği çeşitli yorumlara yol açtı. Amerikalıların seçimlere katılım oranı düşüklüğünü dikkate alanlar, "Bu araştırma gerçeği yansıtıyor" derken, araştırmanın Korona ve George Floyd'un öldürülmesi öncesinde olduğunu hatırlatanlar "Araştırma Trump'ın kutuplaştırıcı etkisini hesaplayamamış. Trump'a kayıtsız kalmak mümkün değil. Trump, ‘aşk ya da nefret' demek. Bu sebeple genelde siyasete ilgisiz olan Amerikalılar dahi büyük bir heyecanla 2020 seçimlerine katılıyor" sözleriyle araştırmanın sonuçlarına itiraz ettiler.
Los Angeles Times yazarı Janet Hook, seçimlere katılımı "Bu sefer tsunamiye benziyor" diye tarif etti. Florida Üniversitesi'nden Prof. Michael McDonald, seçmenlerin bu defa 2020 seçimlerine çok daha fazla angaje olduğunu söyledi. Seçimlere dört gün kala 82 milyondan fazla Amerikalı erken oy kullandı. Bu rakam 2016 seçimlerinde verilmiş 137 milyon oyun yarısından fazla. Katılımın yüksekliğinin yanısıra Georgia, Florida gibi eyaletlerde oy vermek için bazen şiddetli yağmur yağarken dahi kuyruklarda 11-12 saat büyük bir sabırla bekleyen seçmenleri görenler, "Seçimlere katılım heyecanı çok yüksek" diye yorumlar yaptı. Seçim kuyruklarında bekleyen Amerikalıların Spotify'dan dinledikleri şarkılar arasında Beatles'ın "Revolution" şarkısı listenin en üst sırasına yerleşti. Beatles'ın yıllar önce yazılmış şarkısı o zaman olduğu gibi bugün de Amerikalıların ruhuna erişerek kuyruklarda onlara eşlik etti.
Obama bu seçimleri de kazanabilir mi?
Siyahi seçmenlerin katılım oranı seçim sonuçları bakımından önem taşıyor. Bu oran 2012'de Obama'nın başkanlık seçimlerinde yüzde 66.6 gibi rekor bir seviyeye ulaşmış iken, 2016'da yüzde 59.9'a düşmüştü. 3 Kasım seçimlerinde 2016 senaryosunun tekrarlanmasının Trump'ın seçilme şansını artırabileceği düşünüldüğü için Obama salıncak eyaletlerde kampanya yapmaya başladı. Obama'nın siyahi erkekleri ve özellikle gençleri mobilize etmesi ve Demokrat Parti'ye çekmesi bekleniyor.
Siyahi kadınlar Demokrat Partinin seçmenlerinin omurgasını oluştururken siyahi erkekler bakımından durum aynı değil. 2016 seçimlerinde siyahi erkek seçmenlerin yüzde 14'ü Trump'a oy vermişti. Geçen ay yapılan bir araştırmada, siyahi erkeklerin yüzde 17'sinin Trump'a oy verebileceğinin anlaşılmış olması Demokratları endişeye sevketti. Siyahilerin Obama'ya desteğinin yüzde 95 olduğunu hatırlatan uzmanlar, "Yeterli sayıda siyahi seçmenin oy vermesi Biden'ı zafere taşıyabilir. Bu nedenle Obama'ya ihtiyaç var" diyorlar. Trump'ın Michigan'ı sadece 10 bin 704 oyla kazanmış olduğunun altını çizen Demokrat Parti yetkilileri, "Bu defa sadece 11 bin siyahi erkeğin Biden'a oy vermesiyle Michigan'ı kazanabiliriz" diye iddia ediyorlar.
Ben, George Floyd'un, bu seçimlerde ırklar arası eşitlik ve herkese eşit adalet ilkesini savunanların kulaklarına "Oy verin" diye üflediğini düşündüğüm için özellikle gençlerin seçimlere katılımında anlamlı bir artış olacağına inanıyorum.
Seçimlere günler kala Biden'ın haftada en fazla iki kere olmak üzere sanal toplantılar, Trump'ın ise günde 5 defa kalabalık mitingler yaptığını görenler, "Bu seçimler sanki Trump'ın Trump'a karşı seçimleri gibi" diyor. Biden'ın Korona'ya yakalanmasını en büyük tehdit olarak değerlendiren Demokrat Parti yetkililer ise, "Biden'ın Korona'ya yakalanması seçimleri kazanma şansımızı sıfırlar" sözleriyle sessiz ve çok seyrek seçim kampanyasını savunuyorlar. Hillary Clinton'ın hiç ziyaret etmemiş olduğu Wisconsin'i 23 bin oydan düşük bir oyla kaybettiğine dikkat çekenler, Trump'ı sürekli Wisconsin'de gördüklerinde, " Umarız, 2016 yılındaki hata tekrarlanmaz" diye uyarıyorlar.
Obama'nın sahaya inerek salıncak eyaletlerde gerçekleştirdiği otopark mitinglerindeki heyecanlı ve ateşli konuşmalarını dinleyenler ise, "Bu seçimler Biden ile Trump arasında değil miydi? " diye soruyorlar. Demokratlar Obama'ya kurtarıcı gibi bakıyor. Obama, son dakikada sahaya sokulan ve maçın kaderini belirlemesi beklenen yıldız bir oyuncu gibi sürekli olarak salıncak eyaletlerde dolaşıyor. Otopark mitinglerinde Obama konuştuğunda, seçmenler arabalarının kornalarını uzun uzun çalarak çoşkuyla cevap veriyorlar. Obama'nın, Biden'dan daha genç olduğunu her vesileyle dile getiren Trump'tan bugün bile 15 yaş daha genç olduğunu hatırlatanlar, "Başkan olduğunda sadece 47 yaşındaydı" diyerek iç geçiriyorlar.
Trump Korona'yı konuşmak istemiyor
Amerika'da günlük sayısı geçen Cuma 85 bine ulaştı. Korona'dan ölenlerin sayısı ise 230 bini aştı. Bir günde ölenlerin sayısı bazı günler tekrar bine çıktı. Farklı eyaletlerde hastanelerin yoğun bakım servislerinin dolduğu, Utah'da yoğun bakıma kabul için doktorların hastalar arasında tercih yapma (triyaj) aşamasına gelindiği, Beyaz Saray'da Başkan Yardımcısı Pence'in en yakınındaki ekipten 5 kişinin Korona'ya yakalanmış olduğu günlerde Trump, Pennsylvania'da, Florida'da (Trump'ın Pennsylvania'yı kaybetmesi halinde seçimleri kazanma şansının çok azalacağını, Florida'yı kaybetmesi durumunda ise seçimleri kesin kaybedeceğini gösteren anketler yayınlandı) günde üçten fazla farklı yerde 50 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği mitinglerde, Korona'yı duymaktan artık bıkmış olduğunu ilan etti. "Televizyonu açtığımda, gazeteyi okuduğumda sadece Korona'dan bahsediyorlar. Korona, Korona, Korona. Düşen bir uçakta 500 kişi ölüyor, bundan kimse söz etmiyor. Korona Korona Korona…Seçimlerden sonra Korona'dan bahsedilmeyecek. Tamam hasta sayısı artıyor ancak ölüm yok. Çok test yapıyoruz. Bu bazı bakımlardan iyi bazı bakımlardan aptalca" dedi. Doktorlar, "Bu doğru değil. Geçtiğimiz hafta hasta sayısı yüzde 23 artarken, test oranı sadece yüzde 2 civarında arttı." diyerek itiraz etti. Obama ise, "Trump, medyanın Korona'ya ilgisini kıskanıyor" diye cevap verdi.
Trump'ın Genel Sekreteri Mark Meadows'un, Amerika'nın salgını kontrol etmeyeceği, bunun grip gibi bulaşıcı bir hastalık olduğu, Beyaz Saray'ın çabalarını aşı ve tedaviye yoğunlaştıracağı yönündeki ifadeleri Demokratlar tarafından Yönetimin başarısızlığının kabulü şeklinde, Cumhuriyetçiler tarafından ise değiştirilmesi mümkün olmayan kaçınılmaz gerçeğin dile getirilmesi olarak yorumlandı.
Örneği görülmemiş bir seçim dönemi
Amerikalılar hiç böyle bir seçim dönemi yaşamadı. Hiç kimse anketlere güvenmedi. Herkesi şaşırtan 2106 seçimlerinin beklenmeyen sonuçları, Demokratları, anket şirketlerini, siyaset bilimcilerini hala rehin etkisi altında tuttuğu için büyük bir çoğunluk kesin bir tahminde bulunmaktan kaçındı. Demokratlar büyük oranda postayla oy verirken, Cumhuriyetçiler sandıklara gitti. Amerikan tarihinde hiç görülmemiş şekilde önceden oy verenlerin sayısı 82 milyonu geçti. Biden büyük ölçüde evinin bodrum katında oturdu. Sahneyi tamamiyle Trump'a terk etti. Bunu görenler, "Biden seçimleri kazanacağından çok emin, bu yüzden sadece maçı kaybetmemek üzerine mi oynuyor acaba?" diye sordu. Seçimler, iki lider arasındaki yarış yerine Trump'ın referandumuna dönüştü. Demokratlar, "Trump'a karşı duyulan nefret Biden'ın seçimleri kazanmasına yetecek mi?" diye endişeyle bekledi. Cumhuriyetçiler ise "Trump'ın utangaç taraftarlarının gücünün ne kadar olduğunu bilmiyorlar. Trump ilk seçimleri nasıl kazandıysa bu seçimlerde de bir mucize yaratacak" diyerek kendilerini avuttu. Biden, seçim sonuçlarının mahkemede bitebileceği ihtimalini yüksek gördüğü için seçimlere 100 kişilik bir avukat ekibiyle hazırlık yaptı.
Sayıları hala 14 milyon civarında olan işsiz Amerikalının ikinci kurtarma paketine dair ümitlerini kaybetmiş olduğu seçimlere bir hafta kala, ülkedeki en zengin 644 kişinin Korona zamanında son 7 ay içinde servetlerine meydana gelen net artışın 931 milyar Dolar olduğu öğrenildi. "The Institute for Policy Studies and Americans for Tax Fairness"ın bir çalışmasına göre, 644 milyarder Amerikalının 18 Mart ile 13 Ekim tarihleri arasında net servetleri 3.88 trilyon Dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Bu rakamın 165 milyon Amerikalının sahip olduğu servete eşit bir rakam olduğu ilan edildi. Böylece eşitsizlik daha da arttığı tescil edildi. Ekonomi, üçüncü çeyrekte yüzde 33.1 büyüyerek seçimlere 5 gün kala Trump'a iltimas yaptı.
Philedelphia'da ruhsal sorunları olduğu anlaşılan 27 yaşındaki Walter Wallace adlı siyahi bir genç, 26 Ekim günü annesinin elinden kurtularak dur ihtarına rağmen polislere doğru yürüdüğü için vurularak öldürüldü. Polisin gencin elinde bıçak olduğunu iddia etmesi üzerine gencin babası durdurmak için niçin şok tabancası kullanılmadı diye sordu. Vurulma anının ve annenin çığlıklarını gösteren videonun sosyal medyada yayınlanması üzerine sokaklara taşan öfke sonucunda 30 polis yaralandı ve şehirde büyük bir yağmalama başladı. Demokratlar arasında, eyaletin en büyük şehrindeki şiddete varan gösteriler seçim kampanyasında öncelikle "kanun ve nizam" diyen Trump'a Pennsylvania'da sürpriz bir zafer getirebilir mi endişesine yol açtı.
RGB'nin ölümünün üzerinden sadece 38 gün gibi kısa bir süre geçmesine rağmen, Trump seçimlere 8 gün kala Yüksek Mahkeme'ye 7. Bölge Temyiz Mahkemesi yargıcı Amy Coney Barett'i atamayı başardı. Trump, Beyaz Saray'da bu sefer sadece açık havada ve sosyal mesafelendirilmeyi gözeten oturma düzeniyle davetlilerin katıldığı bir yemin töreni düzenledi. Atamanın seçimleri kazanmasına yardımcı olacağı hesabını yaptı. Batıl inançları olan Trump'ın zaferini kutlamak için bir parti vermek üzere hazırlık yapmadığı öğrenildi.
Stanford Üniversitesi'nden tarihçi Prof.Niall Ferguson, El Pais gazetesine "Biden kazanacak. Fakat Demokratlar, Trump'ın neden kazanmış olduğunu hiç bir zaman anlayamamış oldukları için, bu dönemlerinden de hata yapacaklar" dedi.
Johanthan Jakubowki ve Chirstos A. Makridis, "The Hill' de yayınlanan 27 Ekim tarihli, "Anketlere güvenmeyin, Trump kazanıyor" başlıklı makalelerinde, Trump'ın 2020 seçimlerini büyük bir farkla kazanacağından emin olduklarını iddia ettiler.
Obama'nın Genel Sekreterliğini de yapmış olan eski Chicago Belediye Başkanı Rahm Emanuel'ın, "Biden Washington'a getireceği yeni fikirlerle ülkenin durumunu iyileştirecek ve değişimin katalizörü olacak" dedi. Cumhuriyetçiler, 1972'den bu yana Washington'un en derininde yaşamış olan Biden'ın bu "yeni" fikirleri 47 yıldır nerede saklamış olduğunu sordular.
Amerikalıların yarıdan fazlası postayla oy kullandığı için seçimlerin sonuçlarına itiraz edileceğini herkes kabullenmiş gibiydi. Trump'ın, "Seçim sonuçları seçim gecesi belli olur" sözleri, sayılması günler alabileceği öngörülen posta yoluyla verilmiş ve büyük oranda Demokratlara ait oyları saydırmayacak şüphesini güçlendirdi. New York Times gazetesi, endişeli seçmenler için yayınladığı 30 maddelik rehberin son maddesi olarak, "Sabır bir fazilettir" sözlerine yer verdi.
Koronalı hayatın tüm belirsizliğini içine sindirmeye çalışan Amerikalılar şimdi de seçimlerin mahkemede bitebileceği kaygısını yaşamaya başladılar.
Oxford Üniversitesi'nden Prof. Timothy Garton Ash, "Amerikan seçimlerinde hepimiz paydaşız ve üzerimizdeki etkisi çok yüksek. Hepimizin, bütün dünyanın kaderi oylanacak. Bu seçim en kötü ihtimalle küresel düzeyde bir demokrasi resesyonuna girilmesine yol açabilir. En iyi ihtimalle ise demokrasiler için küresel düzeyde bir yenilenmeyi başlatabilir" tespitinde bulundu.
Amerikan seçimleri biraz da dünyanın seçimleri gibi olduğu için oy veremeyecek de olsalar şimdi dünyanın her yerinden insanlar 3 Kasım seçim sonuçlarını izlemek üzere televizyonlarının başına geçiyor.
Sonbahar
Hayat normale dönüyor diye kendimizi avutmaya çalıştığımız bir sırada, video çekimi için buraya gelen Jon Bon Jovi, Manhattan'ı "Çok tuhaf bir alacakaranlık kuşağında yaşıyor. Video çekimi gerçeküstü ve ürkütücü bir deneyim gibiydi" diye tarif etti. Bu sözleri duyan Newyorklular, "Manhattan'ı bir de sokaklarında hiç kimsenin olmadığı, metrolarının yanına dahi yaklaşılmaktan korkulduğu, tüm restoranların, dükkanların kapandığı zaman görseydi ne derdi?" diyerek cevap verdi.
New York'un en önemli sembollerinden Strand adlı bağımsız kitapçının sahibi Nancy Bass Wyden'ın, iki dünya savaşına, Büyük Depresyon'a, 11 Eylül'e, 2008 mali krizine, Amazon'a dayanabilen Strand'ın Korona'ya dayanamayabileceği yönündeki açıklaması üzerine kitapçının önünde ucu bucağı görünmeyen kuyruklar oluştu. Wyden, New Yorklulara teşekkür ettiği konuşmasında internet satışlarındaki talebin astronomik seviyeye ulaştığını söyleyerek, muhtemel gecikme için özür diledi.
New York restoranları kışın acımasız soğuğundan ve kar fırtınalarından önce bir ay dahi olsa da dışarda servis yapabilmek için çareler arıyor. Sokak ısıtıcıları, masaları, sandalyeleri ısıtan teknolojiler denenirken, moda tasarımcıları restoranlarda giyilebilecek battaniye tasarımları üzerinde çalışıyor. New York Filarmoni Orkestrası, kalabalıklara yol açmamak için önceden haber vermeden şehrin farklı yerlerinde açık hava konserleri veriyor. Bütün konserler sokaklara taşındığı için sokaklardan caz sesleri geliyor. Spor salonlarına gitmeye çekinen New Yorklular parklara, yol kenarlarına yaydıkları şilteler üzerinde gruplar halinde spor yapıyor. Manhattan uçsuz bucaksız bir spor salonu olarak kullanılıyor. İşte tam bu sırada parkları, yolları renk cümbüşüne döndüren sonbahar yaprakları her yeri sarıyor.
Kırmızı, sarı, bazılarının inadına yeşilini muhafaza ettiği ağaçlarla, yolları bakır rengine çeviren yapraklar içimizde uyuyan, sessizce çatışan duygularımızı su yüzüne çıkarıyor. Ölen yapraklar birden bire yere düştüğünde biz de düşüyoruz gibi hissediyoruz. Sonbaharın en kısa mevsim olduğunu, her zaman yine geleceğini, ancak her gelişinde bizi farklı göreceğini biliyoruz. Geçen sonbaharda hangi kitapları okumuş olduğumuzu hatırlamıyoruz. Yağmur ve fırtınayla yaprakların sokakları terk edeceğini bilerek yapraklara tekrar tekrar bakıyoruz. Uzun ağaçlardaki yeşil yaprakların parlaklığı bizi özgür kılarken yerdeki pas rengindeki yapraklar siyah bir toprağa gömülmüş çok derinlerdeki acılar gibi bizi korkuya esir ediyor. Yaprakların farklı renkleri bize değişimi hatırlatıyor. Hayatımız da yapraklar gibi bir gece kedere bir bir sabah umuda yaslanarak değişiyor.
Ressam arkadaşımın sonbaharı anlatan resmini buraya bırakıyorum.