Geçenlerde Fatih Altaylı’nın 2012 târihli bir yazısı dikkatimi çekti. Hollywood’a yaptığı seyahati anlattığı yazısının ilginç bir bölümünü paylaşmak istiyorum:
“Hollywood’un nispeten kötü mahallelerinden birine girdik.....Bir evin önünde durduk. Üç katlı, boyası bozulmuş bir ev. Evin karşısında belki 50 gazeteci kamp kurmuş. İçeri girdik. Sarışın, incecik, gariban bir kız salonda oturuyor. Kızı, gözüm ısırıyor ama çıkaramıyorum.
Arkadaşım tanıştırdı, Lindsay Lohan‘mış. Nasıl gariban anlatamam. Tırnaklarını yemiş, Elleri sanki her gün bulaşık yıkıyormuş gibi, her tarafında yaralar bereler. Sürekli sızlanıyor, arada ağlıyor. 10 bin dolar kredi kartı ödemesi varmış. Yapamamış; banka, tüm kredileri kesmiş ve dava açmış.Sonra anne babası çıktı geldi yanımıza, Onlar da keyifsizlerdi, Ama kızlarının durumuna üzülen bir ana babadan çok para basma makineleri bozulmuş bir yatırımcı gibi davranıyorlardı.
Onu da gideceğimiz yemeğe davet ettik. Giyindi, süslendi, Biraz toparlandı ama babası, izin vermedi. ‘Çıkamazsın. Yasak, bilmiyor musun?’ dedi. Başladı ağlamaya. Kapıda bana doğru eğilip, ‘Türkiye’ye gelsem iş yapar mıyım?’ diye sordu.”
İşte bu işe yaramaz, alkol ve uyuşturucu bağımlısı Hollywood starı, 2016’da Türkiye’ye geldi.
Peki iş yaptı mı?
Hem de ne biçim! Türkiye’de darbe yaptırmaya kalkan Amerika’nın ne kadar merhametli olduğunu göstermek için gelen Lohan, İstanbul’da Abdurrahim Boynukalın, Gâziantep’te Hilâl Kaplan ve Fatma Şâhin’in eşliğinde kamp kamp dolaştırıldı. Dolaştırmak yetmedi; “Lindsay kadar olamadınız.” diye, bizlere, merhamet örneği olarak gösterildi. Başına örtü alarak poz verence necip ve saftirik İslâmcı basın tarafından, “Müslüman oldu” diye göklere çıkarıldı. Lohan ise o sırada yatında bikinisiyle güneşleniyordu.
Maalesef, bu ne idüğü belirsiz bir star, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde de ağırlandı.
JOHNSON, MEKTUB YOLLADI; HOLLYWOOD İSE KİRK DOUGLAS’I
Birinci Dünya Savaşı’ndan beri Orta Doğu’ya gözünü diken Amerika, Hollywood starlarını, Türkiye ile ilişkilerinde sürekli kullanıyor. Önce “iyi niyet elçisi” olarak ülkemize gönderilecek yıldızların kültürümüzle ve milliyetimizle yakın bağ kuran söylemleri, basında yer alıyor. İslâm’a ve Türklüğe yakınmış gibi davrananların Müslüman olduğu haberleri yayılıyor. (Lohan’da gelmeden önce Kuran-ı Kerim’le poz vermişti.)
Bu kurgular o kadar etkili oluyor ki starlar, ülkemize geldiğinde gördükleri ilgiye şaşırıyorlar. Amerikan merhametini, insan sevgisini anlatma vazîfeleri bitince ülkelerine dönüp eski hayatlarına devâm ediyorlar.
Hollywood'un gelmiş geçmiş en başarılı aktörlerinden biri olan Kirk Douglas, şöhretinin dorukta olduğu 1964 yılının sonlarında Amerika'nın "iyi niyet elçisi" olarak Türkiye'ye geldi. “Şampiyon”, “Karakolda” ve “Spartaküs” gibi filmlerde başrol oynayan Douglas, ülkemizde büyük ilgi gördü. Kibarlığı ve sempatik tavırlarıyla herkese kendini çok sevdirdi; özellikle genç kızlar, kendisinden imzâ alabilmek için yarıştılar.
Çocuk yıldız Ayşecik, eteğine imza attırdı. Neriman Köksal, bir öpücük kopardı. Fatma Girik, dekoltesinin açıkta bıraktığı göğsüne imzâ atmasını ricâ etti. Centilmenliğinden tâviz vermeyen Douglas, kibarca reddedip Girik’in sağ kolunu imzâlamakla yetindi.
Douglas, elbetteki dönemin Başbakanı İsmet İnönü ile de görüştü.
Starlarının bizi ne kadar sevdiğini görünce Amerika’yı affediyoruz.
Şimdi Johnson mektubu gibi bir mektup daha aldık. Bakalım bu rezâleti kapatmak için hangi Hollywood starı gelecek?
Bâri Kirk Douglas gibi doğru dürüst bir star gelse.
Lohan gibi bir sokak starı gelirse çok bozulurum.