“Beyaz adamın bu kadar çok kargosu varken, neden biz Yeni Gine’lilerin bu kadar az? (*) diye soran Papua Yeni Gine’li Yali’nin sorusuyla düşünmeye başladım diyor “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabının yazarı Jared Diamond… Bu basit sorunun, basit bir cevabı olmadığını anlıyor…
Toplumların gelişmesinde ve “Bereketli Hilal” denen Anadolu ve Orta Doğu bölgesinden aynı enlem üzerindeki diğer kıtalara yayılmasında, doğayla uyum içerisinde gerçekleşen yerleşik topluma geçişin etkili olduğunun altını çiziyor Jared Diamond. Coğrafi özelliklerin, yerleşik hayata geçerken evcilleşen hayvanların, bölgede yetişen bitkilerin, salgın hastalıklara karşın gelişen bağışıklık sistemlerinin ve çeliği kullanıp geliştirme yöntemlerinin etkisiyle, insanların farklı kıtalarda farklı hızda geliştiğini kanıtlarıyla sunuyor.
Yayınlandığı dönemden bugüne kadar, insanlık tarihinin gelişmesine çok önemli tespitlerde bulunan Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabı adeta yaşadığımız bu günlere ışık tutmakta…
Papua Yeni Gine’de yaşayan halkın çeşitli teknolojik aletleri olmadığı halde beyaz adam kadar becerikli ve zeki şekilde hayatlarını sürdürürken, kıtalarında evcilleşmeyen hayvanlarla karşı karşıya kalmaları, tarım ürünü olarak tahıl yetiştirememeleri nedeniyle basit bir hayat sürüp tam olarak yerleşik hayatı gerçekleştirememişken, diğer kıtalardan gelen ve evcil hayvanlarla uyumlu bir şekilde, bereketli topraklarda tahıl yetiştirip, madenlerini alete ve silaha çeviren beyaz adamın getirdiği mikroplarla da savaşamayan Yeni Gine’nin temsili olarak dünyadaki bölgelerin farklı hızlarda gelişmesine açıklık getirdiğini savunmakta…
Evet, beyaz adam, her türlü önemli teknolojiyi geliştirdi, yerleşik hayatı yüzerce farklı sanat, edebiyat, zarafet, mimari güzellik, sosyal aktiviteler ve etkinliklerle zenginleştirdi; ülkeler arasındaki sınırları kaldırdı, ticaret, para ve ekonomileri hayal bile edilemeyen miktarlarda büyüttü, güç ve egemenliği umulmadık boyut ve tatminlerle çeşitli zümrelere sundu, kısacası dünyayı bugünkü haline getirdi… Dünya üzerindeki ülkeler, doğal kaynaklarda, gelirlerde, ekonomilerde, teknolojide ve güç dağılımında adaletsiz ve büyük farklılıklar yaşamaya başladılar. Kapitalist düzen dediğimiz bu düzende “üretenler” ve “tüketenler” olarak ayrılıp, tüketenlerin sadece kitlesel miktarı önemsendi.
Bütün bunlar olurken bir şey unutuldu, “doğayla uyum içerisinde büyümek”! Doğanın mükemmel dengesi dikkate alınmadı. Vahşi hayatın kendi dengesi içerisindeki hayvanlara ve onların metobolizmalarıyla çok fazla iç içe yaşamayan insanoğlu, gelişmelerin negatif etkileri ile bünyesinin alışık olmadığı adına “Covid19” denen ve muhtemelen Çin’de yenen gündelik hayatımızda hiç kullanmadığımız vahşi doğanın ürünleri olan yiyeceklerden insana bulaşan virüse teslim oldu!
En çok kargosu olan ülkeler, Covid19 salgının merkezi oldular.
İnsanlık tarihinin ürettiği tüm kültürel ve sosyal unsurlar ulusal ve küresel bazda tüm sanatsal ve sportif faaliyetler, mimari güzellikler, sosyal etkinlikler, büyük kentler, şehirler, ekonomiler, uluslararası pazarlar, teknolojiler hiç umurumuzda olmayarak, sağlık savaşına giriştik. Geçici bir süre olacağını düşünerek hayatımızdaki tüm extra unsurları hayatımızdan çıkartarak temel ihtiyaçlarımızı gidermek ve hatta kalmak güdümüzle baş başa, evlerimize çekildik.
Büyük bir dünyasal döngünün harekete geçtiğini düşündüğüm bu günlerde, bence evlerimizde her birimiz Yali’nin sorusunu sorup, cevaplamaya çalışmalıyız: “Beyaz adamın bu kadar çok kargosu varken, neden biz Yeni Gine’lilerin bu kadar az?
Tüfek ve çeliğin yerleşik düzendeki insanoğluna anlatamadığı ve uzun zamandır insanoğlunun da önemsemediği, psikolojik, toplumsal, insani, evrensel, küresel ve hayata özgü tüm erdemleri, değerleri tekrar düşündüren, hep birlikte, dayanışarak, tüm dünya halkları olarak birbirimizi önemseyerek, eşit koşullarda ve yepyeni bir düzenle yaşamamız gerektiğini bizlere öğretmeye çalışan Covid19 adında bir mikrop oldu!
Tüm eksikliklerimizi öğrenip gidermeyi, adil ve yeni bir düzene geçeceğimiz sağlıklı günler dileklerimle…
Gündemden dikkatimi çekenler
- Kriz dönemlerinde iletişimin önemi çok büyük. Ancak kriz yönetiminin iki başlıkta ilerlemesi gerektiğini daha önceki bazı yazılarımda da belirtmiştim. Bir taraftan krize konu olan olayı yönetmek gerekirken diğer taraftan da kriz iletişimini yönetmek gerekir. Kriz iletişiminde T.C. Sağlık Bakanlığı ve Bakanının kullandığı ve çalışmaları tek bir slogan altında özetleyen söylem çok etkili: “Sorun küresel mücadele ulusal!” Tüm Covid19 iletişim çalışmalarında bu slogan ile harekete geçmek, toplum olarak birlikte harekete geçmemiz gerektiğini de belirten olumlu bir söylem oldu.
- Olağanüstü günlerden geçerken etkili çabalarla da karşılaşıyoruz. Louis Viton’un bağlı olduğu LVMH grubunun parfüm yerine dezenfektan üretimine geçmesi, kriz döneminde markaların da üzerilerine düşenleri yapmaya yönelik girişimlerine çok güzel bir örnek. Şu günlerde kimsenin parfüm düşünmediği açıkken, dezenfektan üreterek kalplerde yer edindi Louis Viton…
(*) Kargo Yeni Gine'de gemilerle gelen tüm eşya ve ürünlere verilen toplu addır.