Sudan Dışişleri Bakan Vekili Bedreddin Abdullah'ın, Türkiye'nin Hartum Büyükelçisi İrfan Neziroğlu ile görüşmede, Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye çalıştıklarını ve Türkiye'yi önemli partner olarak gördüklerini söylediği bildirilmişti.
Türkiye'nin Afrika'ya yönelik atılımları açık kapı politikasını uygulamaya başladığı 1990'lı yılların sonlarında başladı. Birçok uzman bunu, Avrupa yönündeki politika yaşanan değişim ve Avrupa Birliği üyeliğinin mutlak olduğu görüşünden vazgeçmesiyle ilişkilendiriyor. Aynı zamanda Türk devletleriyle ilişkilerde hayal kırıklığı yönü de var. Afrika'ya doğru dönüş, Ankara tarafından yeni gelişim vektörlerini bulma çabası olarak yorumlanabilir.
TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SON YILLARDA AFRİKA ÇİZGİSİ GÜÇLENDİ
Bu süre içinde çok sayıda görüşmelerin yapıldı, hükümetler arası anlaşmaların imzalandı ve Afrika'nın güneyindeki ülkelerde büyükelçilikleri açma kampanyası başlatıldı.
İktidara 2002 yılında Ak Parti'nin gelmesiyle dış politikadaki Afrika çizgisi devam ettirildi ve hatta daha da güçlendirildi. Açık kapı politikası başlatıldığında Afrika kıtasında toplamda 12 Türk büyükelçiliği vardı. 2012 başlarında bu sayı 26'ya çıktı. 2005, Türkiye'de Afrika Yılı ilan edilmişti. Türk lideri Afrika ülkelerine bir dizi ziyarette bulundu. Üstelik sadece geleneksel olarak Kuzey Afrikalı partnerleriyle kısıtlı kalmadı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemim başbakanı olarak Etiyopya ile Güney Afrika Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk başbakanı oldu. Aynı zamanda Afrika ile ilişkileri kurumsallaştırmak için bazı adımlar atıldı: Türkiye'ye Afrika Birliği'nde gözlemci statüsü verildi, Afrika Birliği'nde akredite edilen Türkiye'nin Addis Ababa Büyükelçiliği de birlik içinde Türkiye'nin çıkarlarını temsil etmeye başladı. 2005'te ilk kez Afrika Birliği Komisyon Başkanı Jean Ping, Türkiye'yi ziyaret etti.
Modern Türkiye Afrika İçin Cazip Bir Örnek
İlişkilerin ikinci aşamasında, Türkiye'nin Afrika'daki jeopolitik durumu etkileme ve kendi kalkınma modelini ihraç etme arzusunun ortaya çıktı.
Türkiye, Avrupa ile Avrupalıydı, Türk ülkelerle Türktü, oysa Afrika için Müslüman ülke, ekonomik kalkınmaya yardımcı olan ileri ve gelişmiş İslam yolunu seçti. Elbette, politik ve ekonomik modernleşmeyi başarıyla hayata geçiren ve Ortadoğu'da az sayıda demokratik toplumlardan birini inşa eden Türkiye'nin deneyimi, oldukça cazibeli görünüyor. Afrikalıların Türk liderlerinin ziyaretlerine çok olumlu tepkisi de bunu gösteriyor. Ankara, tüm kıtada olmasa da Afrika'nın kuzeyinde ideolojik liderliğe soyundu. Ancak ‘Arap Baharı' bu planın tamamen hayata geçmesine engel oldu ve Mısır dahil bazı ülkelerle ilişkiler bozuldu. Bu ülkeler, Türkiye'nin iç işlerine müdahale etme niyetinde olduğu görüşündeler.
Afrika ile İlişkiler Sayesinde Dış Ekonomik Bağlantılar Çeşitlendi
Mevcut aşamada, Sahra'nın güneyinde kalan ülkelerle ilişkileri geliştirmenin öncelik haline geldi.
Halihazırda Türkiye'nin Afrika kıtasındaki en büyük partnerleri Güney Afrika Cumhuriyeti, Etiyopya, Gana ve Sudan. Gerçi Kuzey Afrika ülkeleri, Türkiye'nin Afrika'yla ticaretin yarısından fazlasını oluşturmaya devam ediyor. Buna rağmen Sahra'nın güneyindeki ülkelerle ticaret daha hızlı büyüyor. Türkiye'nin genel olarak Afrika ülkeleriyle ticareti 3 kat büyüdü. 2000'den bu yana Sahra'nın güneyindeki ülkelerle ticaret 10 kat arttı. Bunun en büyük sebebi, bölgenin sergilediği yüksek ekonomik büyüme. Bu büyümeyi diğer ülkeler de fark etti. Ama Türkiye hepsinden önce davrandı. Misal Etiyopya, dünyanın en hızlı gelişen ekonomilerden biri. Bölgede Türk işletmeler için çok sayıda fırsat açılıyor. Türkiye'nin Afrika'daki ekonomik politikası, iyi düşünülmüş ve ilerleyici nitelik taşıyor ve 2003'te kabul edilen ‘Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi' başlıklı dokümana dayanıyor. Ayrıca Türkiye dış ekonomik bağlarını çeşitlendirmeye çalışıyor, bu özellikle Ortadoğu'daki durumun istikrardan uzak olduğu bir dönemde güncel hale geldi.