Türk ve Japon bilim insanları, Marmara Bölgesi'nde olası depremin zararlarının azaltılması ve afetlerle baş edebilir bir toplum oluşturulmasına yönelik ortak çalışma başlattı.
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) ve Kagawa Üniversitesince 1,5 yıl önce hazırlanan Marmara Afetlerle Baş Edilebilir Yapılar İçin Uygulama ve Araştırma Merkezi (MARTEST) projesi, Japonya Uluslararası İş Birliği Ajansı (JICA) ile Japonya Bilim ve Teknoloji Ajansı (JST) tarafından desteklenmeye hak kazandı.
Bu kapsamda Japonya'dan 8 üniversite ve 2 araştırma kurumunun da destek verdiği projeyle Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın doğu Marmara'da kalan kısmında araştırmalar yapılması, afetlerle baş edebilir bir toplum oluşturulması amaçlanıyor.
Türkiye'den de birçok üniversitenin katkı sunması beklenen proje doğrultusunda Japonya'dan gelen bilim insanları ile GTÜ akademisyenleri çalışmalarına başladı.
"Çıkan sonuçlar şehirlerimizde yapılarımızda uygulanacak"
GTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Toprak, AA muhabirine, özellikle 1999 Marmara Depremi'nden sonra Türkiye'de büyük gelişmeler olduğunu, bu kapsamda depremi yaşayan ve bu konuda çözüm üretmek isteyen ülkelerle iş birliği yaptıklarını söyledi.
Bu ülkelerden biri olan Japonya'nın bu acıları çeken tüm ülkelere destek verdiğini aktaran Toprak, 5 yıl sürecek projede ana pilot bölgenin deprem beklenen Marmara Bölgesi olduğunu kaydetti.
Toprak, "Projede hem ülkemiz hem Japonya hem de dünya için önemli sonuçlar ortaya çıkacağını düşünüyorum." dedi.
Proje kapsamında 4 çalışma grubunun oluşturulduğunu dile getiren Toprak, "Birincisi; dinamik deneyleri, teknolojik gelişmelere de uygun gerçekleştirebileceğimiz bir laboratuvarın, bununla beraber bir eğitim merkezinin kurulması kısmı var. Şu anda ülkemizde farklı seviyelerde sarsma tablaları var ama burada belki de biz en büyüğünü gerçekleştirmeye çalışacağız. Buradan çıkan sonuçlar; direkt şehirlerimizde yapılarımızda uygulanacak." diye konuştu.
Toprak, projenin ikinci etabında, tsunaminin etkilemesi beklenen bölgelerde alınacak önlemlerin belirleneceğini anlatarak, artırılmış ve sanal gerçeklik gibi sistemlerle bu önlemlerin, vatandaşlara ulaştırılacağını ifade etti.
Marmara Denizi'nde fay hareketlerine fiber optik takip
Projenin üçüncü ayağında, fiber optikler sayesinde Marmara Denizi'nde fay hareketlerini gelişmiş teknolojilerle izleme imkanına sahip olacaklarını belirten Toprak, şöyle devam etti:
"Normal şartlarda sismometreler denizin içerisine yerleştiriliyor. Bunlardan belli zaman aralıklarında veriler alınabiliyor. Bunlar hasar görebiliyor, sürekli bir bilgi alma şansınız yok. Fiber optik sistemini kullandığınız zaman sürekli bir bilgi alabiliyorsunuz. Proje kapsamında Türk Telekom'un Marmara Denizi'nde olan fiber optiklerinden faydalanılacak. Böylece çok hızlı şekilde ve kısa aralıklarla verilerin alınıp değerlendirme gibi imkanı olacak. Bu veriler, halihazırda diğer sismometrelerle karşılaştırılarak bir nevi kalibrasyonu (ölçümleme) gerçekleştirilmiş olacak. Ondan sonra da fay hareketlerini daha doğrulanmış bir şekilde devamlı takip edeceğiz."
Toprak, projenin dördüncü ayağında ise şehirlerde afet risklerinin azaltılması için Marmara Bölgesi'nde belirlenecek pilot bölgelerde OSB ya da firmalarla çalışmalar yapılacağını, iş sürekliliği planları hazırlanacağını anlattı.
Depremin ardından sektörlerin üretime devam etmesi ve yaşanan ekonomik kayıpların azaltılmasının önemine değinen Toprak, iş sürekliliği planlarının kamu kurumları ve yerel yönetimler için de aktivite edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
"Türkiye'de depreme dirençli yapıların oluşturulmasında önemli mesafe katedildi"
Japonya Hyogo Üniversitesinden Prof. Dr. Mayumi Sakamoto da afetin risklerini azaltma ve şehirlerin dirençlerini artırma konularında çalışmalar yürüttüğünü belirtti.
Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin etkilediği bölgeye nisan ayında gittiğini dile getiren Mayumi, "Gördüğüm afetin büyüklüğü beni çok etkiledi. Bu afete karşı yapılmış olanları da yerinde gözlemledim. Çok değerli faaliyetler gerçekleştirilmiş ama çok sıkıntılar çekildiğini de gördüm. Bu, projedeki motivasyonumu da artırdı. Kahramanmaraş depremlerine Japonya'da 'mega afet' diyebiliriz. Şu anda Japonya'da da bu şekilde bir mega afet olursa biz buna nasıl hazır oluruz diye çalışmalar yapıyoruz. Belirli teknolojik gelişmeler var, iyileştirmeler var, belirli seviyedeyiz ama hale mega afet durumu gerçekleşirse, buna nasıl hazır olmalıyız diye çalışmalar yapıyoruz." ifadelerini kullandı
Mayumi, Türkiye ve Japonya'nın deprem açısından çok riskli bölgelerde yer aldığına işaret ederek, İstanbul ve Tokyo'da risklerin azaltması yönünde ortak çalışma yürüttüklerini söyledi.
Türkiye'nin özellikle 1999 Marmara depreminden sonra binalarda iyileştirmeler gerçekleştirdiğine dikkati çeken Mayumi, şunları kaydetti:
"Yeni tasarım kodlarıyla Türkiye'de mühendislik açısından depreme dirençli yapıların oluşturulmasında önemli mesafe katedildiğini düşünüyorum. Ancak bina stoku açısından ciddi bir sıkıntı var çünkü modern kodların öncesinde yapılmış pek çok bina var. Ülkemizde de bu tür mevcut, eski binaların durumuyla ilgili endişeler yaşıyoruz. Bu konuda ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Özellikle halkın bilinçlendirilmesi yönünde çok ciddi çalışmalar yapıldığını gördük. 1999 depreminden sonra genç jenerasyon, çok büyük depremler yaşamamıştı Kahramanmaraş depremlerine kadar. Onların da bilgilendirilmesi, eğitilmesi açısından çok ciddi eğitim malzemeleri, sanal gerçeklik gibi konuları da içerisine alarak iyileştirmeler yapmayı düşünüyoruz."