Star yazarı Hüseyin Gülerce, 21 Ekim 2016’da 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu’na ifâde verdiğinde AK Parti Milletvekili Emine Nur Günay, şöyle sormuştu:
“1995’de Zaman gazetesi genel müdürü olarak, ‘Duâlarını almak için gittiğimde gürültü üzerine Gülen’in, Cevdet Türkyolu’nu dövdüğünü gördüm.’ dediniz. Yâni ben, onu okuduğum zamandan beri ilginç geliyor. Neden bu olay üzerine ayrılmadınız? Yâni sizde hiç mi soru işâreti belirmedi? Yâni ben, normalde kariyer sâhibi bir insan olarak gitsem, kimi görsem o pozisyonda, bir daha benim için o kişi silinmiştir. Bu belki tamâmen benim düşüncem ama bu konuda bir açıklık getirir misiniz?”
Gülerce’nin cevâbı, evlere şenlikti:
“Belki de benim en büyük hatâm, o dayak olayını gördükten sonra ayrılmamam. Herkes, vicdânî bir hesâba çekiyor kendisini. Fakat şöyle bir şey oluyor: Âşığın gözü kör oluyor.”
Kariyerli Emine Hanım, çok şanslıydı. İçinde bulunduğu partide şiddet olayları yoktu. Allah muhâfaza, ya Papua Yeni Gine’deki gibi vekillerin, bakanların dayak yediği bir partinin mensubu olsaydı ne yapardı?
…….
Dün gündeme, bir video düştü. Habertürk köşe yazarı Muharrem Sarıkaya, Gâziantep Belediye Başkanı Fatma Şâhin’in gözü önünde canlı performans gösterdi. İHA muhâbiri Ahmet Demir’i tokatladı.
Çok şaşırsak da Sarıkaya’nın zorbalığı ve bir suçu olmadığı hâlde tartaklanan muhâbirin tepkisizliği, görmediğimiz bir manzara değildi nihâyetinde. Ama Fatma Şâhin’in cansız performansı, hepimiz için bir ilkti.
Bir şiddet olayına şâhit olunca verdiğimiz tepki, neyi kaybetmekten korktuğumuzla çok alâkalıdır. Kimi insan makam mevkiyi, kimi insan parayı, kimi insan işini kaybetmekten korkar ve susar. Kimisi de kaybedeceği bir şey olmasa bile sırf korkak olduğu için susar. Sebep ne olursa olsun, korkanlar, ne kadar kendilerine hâkim olsalar da asgari bir tepki verirler. Elleri oynar, gözleri oynar; yüzleri buruşur. Manzaranın en yakın şâhidi olan Gâziantep Belediye Başkanı Fatma Şâhin’in vücûdundaki hiçbir organ kıpırdamadı. Ya arkadaş, insanın göz kapağı da mı oynamaz?
Şâhin’in cansız performansının sebebi, korku olamazdı. Kaybedeceği hiçbir şey yoktu. Üstelik vereceği tepkiyle kazançlı da çıkardı.
Medyaya sızdırılan video olmasa bu menfur olaydan haberimiz olmayacaktı. Ne Sarıkaya’nın saldırganlığını, ne muhâbirin suskunluğunu ne de Şâhin’in hissizliğini bilecektik. Belki de tokat yiyen muhâbir, Sarıkaya’dan özür dileyecekti.
Bir kısım Türkiye gazetesi yazarları, bu haysiyetsiz olaya karşı inanılmaz bir cesâretle ayaklandılar. Fâtih Selek, ilk tepkilerini şöyle yazdı:
“İzlerken utandık. Yerin dibine girdik. Öfkelendik. Çıldırdık.”
Evet çıldırdılar. Muharrem Sarıkaya’yı istifa ettirdiler. İktidarın belediye başkanı Fatma Şâhin’i bile kınadılar. Cem Küçük, Meryem Aybike Sinan, Fâtih Selek, Fuat Uğur, haysiyet destânı yazdılar.
Helâl olsun değil mi?
……
Lütfen, baştaki kısım hâriç, yukarıda yazdıklarımı çöpe atın!
Selek’in bugünki köşe yazısını okurken içime, bir kurt düştü. “İzlerken..” ifâdesi, “şraaak!” diye yüzümde patladı. Yâni videoyu seyredene kadar bu olaydan haberleri yoktu. İçime düşen kurdun peşinden gittim. Selek’in tvittırdaki ilk tepkisinin saati ile tokat videosunun internette yayınlanma saati arasındaki farkı merak ettim. Eğer arada birkaç saat varsa bir anlamı yoktu. Anında verilmeyen tepkinin başka sebepleri olurdu.
Selek’in konu hakkındaki ilk paylaşımının saati belliydi. Videoyu ilk yayınlayan T24 sitesini arayıp yayın saatini sordum. “Biz de dün Talat Atilla’nın hesâbından falan saatte öğrenip yayınladık.” cevâbını aldım. Olayın pazar sabahı olduğunu zannederek konuşunca telefonun diğer ucundaki şahıs uyardı:
“Olay, bugün değil, cuma sabahı oldu.”
Yâni Türkiye gazetesi yazarları, üç gün sonra tepki vermişlerdi. Fatma Şâhin, -kendi ifâdesiyle- hiç olmazsa programdan sonra tepki göstermişti.
“Yeni duymuş olamazlar mı?” diye düşünenler varsa iyi niyetlerine şaşarım. Habertürk yazarı, bir İHA muhâbirine herkesin gözü önünde tokat atacak; İHA Başkanı, İhlas Holding’in sâhibi Mücâhid Ören ve Türkiye gazetesi haber müdürü Fâtih Selek duymayacak öyle mi?
Ortada, Habertürk’ün veya Fatma Şâhin’in hedefte olduğuna dâir komplo teorileri dolaşıyor. Bana göre hedef, ne Muharrem Sarıkaya ne Habertürk ne de Fatma Şâhin. Hedef, çalışanını korumayan İHA ve Mücâhit Ören.
Cemaat kurumlarında cemaatin liderine sorulmadan hak aranmaz. Susun derse susulur; çıldırın derse çıldırılır. Onun hikmetinden suâl olunmaz.
Yıllardır susan, susturulan emekçilerin canına tak etmiş olmalı ki videoyu internete verdiler. İhlas Holding de muhâbirine cansiperâne sâhip çıkarak hedef olmaktan kurtuldu.
En iyi savunma, taarruzdur. TGRT ve Türkiye gazetesi yazarları öyle bir taarruz ettiler ki bir Allah’ın kulu çıkıp da, “Üç gün neredeydiniz?” diye sormayı akıl edemedi. Nasıl taktik ama!
Gerçekten çok merak ediyorum. Dışarıdan birinin emekçi kardeşlerine tokat atmasına üç gün sonra tepki vermek zorunda kalan yazarlar, patronları yaşını başını almış bir adamı gözlerinin önünde dövse ne yaparlar?
Cevâbı, Hüseyin Gülerce versin:
Ah mine’l-aşk!