TÜRKİYE İTTİFAKI (1)

Nuray Başaran


Yerel seçimler hem üslup,  hem de ittifak modeliyle Türkiye’yi ikiye bölmeyi çoktan gerçekleştirdi. Buna bir de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda seçim gecesi başlayan gerginlik eklendi ki… henüz daha  bu süreç de bitmiş değil..Kolay kolay da biteceğe benzemiyor. Zira taraflar,  başkanlığı elinde tutmak için var gücüyle hala mücadele ediyor.

Binali Yıldırım’ın , ‘Ben kazandım’ erken açıklaması ile başlayan, Ekrem İmamoğlu’nun, ‘ıslak imzalara göre ben öndeyim’ kararlılığı ve yine İmamoğlu’nun daha mazbatayı almadan Anıtkabir Defteri’ne Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yazı kaleme alması gibi uygulamalara ne yazık ki her gün yeni olmaması gerekenler ekleniyor. Bir sürü yanlışlar dizisi. Hangilerini sayalım ki?

Polisin ve jandarmanın Büyükçekmece’de ev ev dolaşıp seçmen kontrolü yapmasını mı? (Ki bu birimlerin görevi sadece güvenlik sağlamakken) İmamoğlu’nun mazbatayı alabilmek için halk kitlelerini hareketlendirmeye dönük uygulamalarını mı? Yoksa Cumhur İttifakının diğer ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin daha ilk günden seçimlerin yenilenmesi gerektiğini ilan edip , ‘Sandıktan çıkan herkesi onaylayacak mıyız?’ şeklindeki çıkışlarını mı doğru kabul edelim?Ya da bir baika deyişle bu uygulamaların hangi ortak paydasında buluşalım?

Cumhurbaşkanının deyimiyle, ‘kızgın demir’in soğuması gerekir. Ne var ki, gelişmelere bakınca demirin kolay kolay soğumayacağı da görülüyor.  


Davutoğlu bir manifesto ile adeta, ‘ demir tavında dövülür’ diyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çubuk’taki şehit cenazesinde yaşadıkları gösteriyor ki demir yakıyor…

Öte yandan her ne kadar mazbata İmamoğlu’na verilse de,  İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin henüz ne olacağı- özellikle seçimin yenilenip yenilenmeyeceği- noktası da  netleşmiş değil. YSK kararlarına bakınca, daha bir süre daha bu belirsizliğin devam edeceği görülüyor. Erdoğan en son dün seçimlerde şaibenin kesin olduğunu söylüyor. Ardından ‘encümen kartı’nı gösteriyor. Ve tansiyon da düşmüyor.

Bu arada başta ekonomi ve üretimi duran Türkiye’de acil yapılması gerekenler var.  Ancak  seçimden çıkan iktidar partisi ve ittifak ortağı MHP, geçen haftayı kampta geçirdi. Ana muhalefet ise,  ‘Çubuk şoku’  ve ‘geçmiş olsun’ seremonilerine sadece seçilen belediye başkanları toplantısını ekleyebildi….

Bu arada TBMM ise,  23 Nisan ‘mecburi’ özel gündem toplantısı dışında seçim sonrası bir türlü toplanamadı…

Öte yandan bölgemiz yangın yeri. Türkiye, ABD’nin F 35 ve Rusya’nin S 400’ü arasına sıkıştırılmış bir dış politikanın içinden çıkmak için debelenirken; ABD İran’a müdahale için startı çoktan vermiş durumda. Libya, Lübnan derken operasyonların ardı arkası kesilmeyeceği de ortada.

Evet tam da bu durumda ihtiyacımız bir Türkiye İttifakı iken; bugün gelişmelere bakınca  içimizdeki bölünmenin derinleştiği de apaçık ortada. Ve bu ittifak da,  kişisel ve partisel bekaalar ön plandayken sadece romantik bir hayal. ‘Hayal iyidir. Her şey hayal kurmakla başlar’ diyebilirsiniz ama o hayaller için adım atmak, mücadele etmek ve net tavır koymak gerekir. Yoksa bazen pişmanlıklar bir önceki kazanımlarımızı geri getirmez!
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.