Türkiye'deki yaklaşık 680 sivil toplum kuruluşu (STK), üzerlerindeki gözetimi arttırmayı amaçlayan yeni yasaya tepki gösteriyor. Karşı çıkanlar, yasanın, ülkenin son bağımsız ve eleştirel seslerini oluşturan bir alanı susturmakla tehdit ettiğini savunuyor.
İfade Özgürlüğü Derneği'nin kurucularından Profesör Yaman Akdeniz, yasanın devasa bir ürkütücü etki yarattığını söylüyor. Akdeniz’e göre korku salmak isteyen hükümet, bu yasayla şu ana kadar başarılı olduğu ve sivil toplumda korku yarattı.
Tartışmalı yasa, üç hafta önce TBMM onayını aldıktan kısa bir süre sonra yürürlüğe girdi. Yasa, görünüşte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin terörizmin finansmanını ve kitle imha silahlarının yayılmasını önleme talebine uymayı amaçlıyor.
Ancak uluslararası hak savunucusu gruplar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetini, bu reformu kendilerini eleştiren STK'ları susturmak için kullanmakla suçluyor.
Merkezi ABD'de bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) kıdemli Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair Webb, yasanın Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun adını taşısa bile, art niyetinin daha geniş bazda STK’ların peşine düşmek olduğu görüşünde.
HRW, yasa tasarısının 18 Aralık'ta " en çok etkilenecek sivil toplum örgütlerine danışılmadan” meclise gönderildiğini bildirdi. HRW ayrıca geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, yasanın 43 maddesinden yalnızca altısının, terörizmin finansmanıyla mücadeleye yönelik araçlar ve düzenlemeler içerdiğini kaydetti.
Yeni yasaya göre, herhangi bir STK yönetim kurulu üyesi veya düzenli çalışanı terör suçlarından yargılanırsa, İçişleri Bakanlığı veya bir hakim, dava süresince STK'nın başına kayyum atayabiliyor.
Bu sistemin “masumiyet karinesi’’ varsayımıyla işlemediğini söyleyen Yaman Akdeniz, yargılanmanın mahkemenin kayyum ataması için yeterli olduğuna dikkat çekti.
Kayyumun derneğin kontrolunu ele geçirdiğinde, herhangi bir fon varsa, istediği gibi harcayabileceğini de belirten Akdeniz, bu kişinin yapabileceği ilk şeyin çalışanları kovmak ve değiştirmek olabileceği ve bunun da STK'yı tamamen değiştireceği örneğini verdi.
Türkiye'de hükümet, ağırlıklı olarak Kürtler’in yaşadığı güneydoğudaki seçilmiş belediye başkanlarını yerlerinden etmek için kayyumları kullandı. Terör soruşturmalarının başlamasının ardından Kürt yanlısı HDP'nin onlarca belediye başkanı görevden alındı.
HRW’den Emma Sinclair-Webb de, Türkiye'de binlerce kişinin, silahlı gruplarla maddi olarak bağlantılı olduklarına dair herhangi bir kanıt olmaksızın, çok geniş biçimde yazılmış ve muğlak terörle mücadele yasalarına göre suçlandığını ve yargılandığını söylüyor. Sinclair- Webb, "Hükümeti eleştiren kişilere uygulanan bu kovuşturma modelini görmek çok kolay. Dolayısıyla, hükümeti eleştiren STK'lar bu yeni yasaya karşı çok savunmasız olacak" diyor.
Akdeniz, Türkiye'nin terörle mücadele yasalarının muğlaklığına meydan okuma mücadelesinde ilk elden deneyime sahip. Çünkü İfade Özgürlüğü Derneği’nin çalışmalarının çoğu, ülkenin terörle mücadele yasalarını ihlal eden sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanan kişileri savunmaya yardımcı olmak için.
Akdeniz, tümü Facebook faaliyetleriyle ilgili olmak üzere dokuz ayrı kovuşturmayla karşı karşıya kalan bir kadına hukuki yardım sağladıklarını anlatıyor.
Yeni yasaya göre, artık denizaşırı ülkelerden fon alan STK projeleri için hükümetin izni gerekiyor. Yaman Akdeniz’e göre bu madde Avrupa Birliği'ni hedef alıyor. Çünkü AB, insan hakları endişeleri nedeniyle Türk resmi makamlarına önemli miktarda fon vermeyeceğini, bu fonları sivil topluma aktaracağını açıklamıştı.
Yasa ayrıca AB fonlarının dağıtımdan sorumlu Türk STK'larını da hedef alabilir. İstanbul’da bir insan hakları kuruluşu olan Hafıza Merkezi geçen yıl, 48 benzer grubu AB fonlarıyla desteklemişti.
Merkezin Eş Direktörü Murat Çelikkan, üyeleri tutuklanan ve soruşturma altında olan bir kadın STK'sına fon sağlamaları halinde,
İçişleri Bakanlığı’nın kendilerine gelip merkezi kapatma hakkına sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Çelikkan, yeni yasayla yetkililerin, herhangi bir dava açılmadan veya hükme varılmadan her şeye el koyma veya STK’ları kapatma hakkına sahip olmasının, bu örgütlerin eline kolunu bağlayacağını da belirtti. Bu nedenle yasanın, özellikle Türkiye'deki demokrasi ve reformlar için çok önemli olan hak temelli STK'ları yakından ilgilendirdiğinin altını çizdi.
Hükümet, Türkiye’nin terör tehditleriyle karşı karşıya olduğunu ve mevzuatının uluslararası hukuka uygun olduğunu söylüyor. İçişleri Bakanlığı da yasanın nasıl uygulanacağına ilişkin düzenlemeleri yayınlayacağını açıkladı.
Ancak ne olacağını bilmediklerini söyleyen Çelikkan, beklenen düzenlemelerin Kürt yanlısı STK'ları mı, insan hakları gruplarını mı, hükümeti eleştiren İslami STK’ları mı yoksa tüm bu sivil toplum kuruluşları mı hedef alacağını bekleyip göreceklerini söyledi.