Türkiye her konuda algı operasyonlarına tabi oluyor. Son dönemde bu algı operasyonları o kadar arttı ki. Herkes her konuyu biliyor. Herkes her konun uzmanı. Bilişim çağında herkes niye inanmak isterse o konuda bilgiye ulaşıp dayanak bulabiliyor.
Sosyal medya mecraları ve bu mecraların kullanılarak oluşturduğu atmosfer toplumsal kaos çıkaracak bilgi kargaşasını oluşturmada müthiş işe yarıyor.
Sosyal medya mecralarının siyasal, ideolojik, dini veya her türlü algı operasyonlarında kullanılması imkânı var. Bunun yanında doğrulara, gerçeklere ulaşmak konusunda da aynı durum geçerli. Bugün sadece ülkede değil dünyada olup bitenlerin en doğrusunu istenildiğinde öğrenmek saatler, dakikalar veya saniyeler içinde mümkündür.
Eskiden yazılı, görsel veya işitsel medya kanalları üzerinden ister algı oluşturma ister haber verme isterse diğer konularda bilgilere geri dönük olarak ulaşılırdı. Bilgilerin tüketimi günleri haftaları hatta ayları bulurdu. Bu nedenle insanlar sahip oldukları ideolojiler, siyasal görüşler, dini bakışları veya çıkarlarına göre bağlı bulundukları iletişim kanallarının bilgilerini esas alır öyle inanır veya öyle yorumlar değerlendirirdi.
Bugün yazılı, görsel veya işitsel medyanın etkisi azaldı. Çünkü bu mecralarda ki bilgiler bayat kalıyor. Onun yerini sosyal medya mecraları aldı. Artık gerçek veya mizansen bilgiler anlık olarak karşımıza geliyor.
Fakat toplumsal yapının olup bitenlere bakış açısında halen aynı alışkanlıklar devam ediyor.
Siyasal görüşü, sosyal alışkanlıkları, ideolojik bakışı, çıkar ilişkilerinin oluşturduğu kalıpsal bakışlar toplumun her kesiminde hâkim durumda.
Bu nedenle hem ülkede hem bölgede hem de dünya da iletişimde ışık hızına ulaştığımız bu devirde bilgi kirliliğine aynı hızla muhatap olabiliyoruz.
Son günlerde aşırı arttı. Toplumsal yapılarda kitlelerin bu bilgi kirliliğine muhatap olarak algılar çok rahatlıkla yönetildiğine şahit oluyoruz.
Tecrübelerime binaen geri dönüp baktığımda 30 yıllık siyasal ve sosyal bakımdan Türkiye’nin kaos yaşadığı dönemler siyasal istikrarın zedelendiği dönemlerdir. Siyasal yapıların toplumsal beklentileri okuyama ihtiyacı duymadığı, çıkar gruplarının siyasal, bürokratik ve ekonomik alanlarda oluşturduğu sahte kaleler. Bunlara karşı oluşan tepki zemini algı operasyonları yürütenlerin işine yarıyor.
Bu dönemler Türkiye için tehlikeli dönemlerdir. Toplumsal barışın bozulması, toplumsal kargaşanın yaratılması için şer cephelerin ekmeklerine yağ sürmektedir.
Türkiye böyle bir dönemden geçmektedir. Türkiye son zamanlarda bilgi kirliliğinin en çok yaşandığı ülke haline geldi. Öyle bir algı operasyonuna tabi kalıyoruz ki toplum her konuda kabak gibi ikiye ayrılıyor. İstediğiniz kadar gerçekleri ferdi olarak anlatmaya çalışın inandırmak imkânsız.
Bir anda aynı kelimeler, aynı cümlelerle toplumun bir kesimi kabul bir kesimi ret cephesine bölünüyor.
Türkiye birçok konuda demir perde ülkelerinden daha kapalı, daha ketumdur. Özellikle vatandaşına karşı. Cumhuriyet elitleri halkı gerçekleri gizleyerek yönetmeyi seçti yıllarca. Gerçeklerin gizlenmesi ile toplumu istediği sosyal, kültürel, siyasal politik bir kalıba soktu. Toplum öyle yönetildi. Dünyanın bildiği gerçekler vatandaştan hep gizlendi. Halende bu durum devam ediyor.
Fakat gelinen nokta da acıda olsa toplumun bütün kesimlerinin gerçeklerle yüzleşmesi gerekmektedir. İster Lozan ile ilgili ister Montrö ile ilgili, ister Cumhuriyet kurulurken İngilizlerle yapılan anlaşmalar ister 1940’lı yıllarda ABD’ye teslim olduğumuz anlaşmalar, ister 1960, 1980 ihtilalları sonrası tavizlerimiz bütün hepsinin bilinmesi ve gerçeklerin açıklanması gerekmektedir.
Madenlerimizin üzerindeki vesayetler, teknolojik gelişmenin önündeki engeller, kültürel ve sosyal dönüşüm planlarını bilinmeden geleceğimizi kurtaramayız. Toplumsal barışı ve tartışmaları önleyemeyiz.
Onun için Türkiye’nin geleceği gerçeklerin her vatandaşımızın tek tek anlayacağı şekilde açıklanması ile mümkündür. Toplum gerçeklerle yüzleşmeye bugünkünden daha fazla hazır olmadı.
Bu fırsatı kaçırır başlar kumda kalırsa toplumsal huzuru sağlanamaz.
Kalın sağlıcakla…