İnternette basit bir aramanın sonucuna göre, Türkiye’de 700 bin kahvehane var. Bunların 34 bini İstanbul, 21 bini de Ankara’da imiş.
Kahveciler Odası’nın tarifesine göre halen bu kahvehanelerde çay 3 liraya, Türk kahvesi ise 9 liraya satılıyor.
İtalya’da hiç barınamayan, sayısı sıfır olan Starbucks’ların Türkiye’deki sayısı ise, Ocak 2022 itibariyle 562 adet.
Peki kahvehanede 9 liraya satılan bir Türk kahvesi, Starbucks’ta kaça: 21 TL. (Yani yüzde 130 daha pahalı. Diğer kahve fiyatları ise Türk kahvesinden de pahalı. Hele bir de havaalanında filan Starbucks’a giderseniz, bir kahve 60 lirayı aşıyor.)
700 bin kahvehanenin olduğu, kahvenin 9 liraya satıldığı bir ülkede, kahveyi 21 liraya satan Starbucks sayısının 562 olmasının nedeni nedir? (Üstelik bu sayı, dünya listesinde bile pek çok ülkeden fazla.)
Ya da şöyle soralım. Aynı Starbucks’lar neden İtalya’da hiç yok?
Xxx
Sinemalarda bir film gösteriliyor bugünlerde. Adı ‘Menü’.
Film, füzyon mutfağını alaya alan, çok başarılı bir film.
Bu tür restoranlarda, yenmeden önce uzunca bir tanıtımı yapılan kocaman tabaklardaki minicik yiyeceklerden aklınızda hiç bir şey kalmaz ya, işte tam da bunu anlatıyor. Ya da kadehe konmadan uzun uzun anlatılan, aroması övülen şaraplardan aklınızda bir şey kalmaz, onu da sarakaya alıyor film.
Filmde, bur tür restorana gidip, menüye kişi başı 1250 dolar (23 bin TL) ödeyen tipler de çok iyi seçilmiş. Müşterilerin kimlikleri de ironiye alınıyor.
Bu filmi bu kadar anlatmamın nedeni, aslında basit.
Filmden şunu anlıyorsunuz: Böyle bir restoranda, bir yemek için bu kadar para harcamak rasyonel değil veya ‘ahmak’lık. Sonuçta ucuz bir hamburger karnınızı doyurur.
Xxx
Buradan şuna geleceğim.
İtalyanların yaptığını neden Türkiye’de biz yapamıyoruz? Yani Starbuckslar yerine, 700 bin kahvehaneye gitmiyoruz ve bir Türk kahvesi yüzde 130 daha pahalı olmasına rağmen, buralara gidiyoruz?
Aslında birkaç haklı gerekçe var, kahvehaneler, tümüyle erkek dolu, oyun oynanıyor, sigara içiliyor, tuvaletleri kötü, hijyen yok.
Ama eğer Türkiye’nin gençleri ve özellikle genç kızları, Starbucks veya benzeri kahveyi üç misline satan yerler yerine kahvehanelere gitseler, buraların da kendilerini düzeltmeleri garanti.
Neden bu olmaz?
Menü filminde olduğu gibi, sadece entelektüel yönümüzü alaya alıp bizi doyurmayan ama cebimizdeki tüm parayı çeken restoranlar bu kadar mı baş döndürücü?
Starbucks’ların sunduğu, güzel koltuklar, bedava internet, güzel ortam, füzyon restoranlar gibi mi?
Xxx
‘Sivil itaatsizlik’ haklı bir eylem biçimidir. Yasalara karşı gelmeden, bazı şeylere direnmektir sivil itaatsizlik.
Bunu en güzel, bize kahveyi yüzde 130 pahalıya satan yerlere karşı uygulayabiliriz.
Eğer 700 bin kahvehane bir Türk kahvesini 9 liraya satıp para kazanıyorsa, 562 Starbucks bunu yüzde 130 pahalıya satmamalıdır. Satıyorsa da, insanlar buna direnmeli, İtalya’daki sonucu sağlamalı.
Eğer havaalanlarında kahve yüzde 300 pahalı satılıyorsa, oradan kimse alışveriş yapmamalı, fiyatları ucuzlamaya zorlamalı.
Dün gazetelerde bir filtre kahveyi 10 TL’ye satacağını duyuran McDonalds magazalarını selamlıyorum.
Kadıköy Altıyol’da, “Bir kahveye beş misli fiyat vermeyin, uyanın” diyerek ucuz kahve satan kafeyi de selamlıyorum.
Ey ‘Kahve Dünyası’, ‘Yerli ve milli’ olmakla övünüyorsan, fiyatlarını Starbucks’a göre değil, 700 bin kahvehaneye göre ayarla; o zaman gerçekten ‘Yerli ve Milli’ olduğunu anlarız.
Ve sonuç olarak, bir füzyon restoranda yemeğe 25 bin lira verecek varsa, Menü filmindeki kaderine razı olur.
Tıpkı Starbucks’ta yüzde 130 pahalıya kahve içmek gibi.