ŞİLİ’den Kazakistan’a kadar 20 ülkeden 95 gazeteci geçen hafta, Kanada’da birlikteydi.
Değişik uluslardan gazeteciler, 1950’lerden beri kayak tatili için birer hafta toplanıp, hem spor yapıyorlar hem de mesleği konuşup, bilgi paylaşıyorlar.
2012 yılındaki toplantısı Erzurum’da yapılan bu Uluslararası Gazeteciler Kayak Yarışı’nın bu yılkinin ortak konusu Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye ve Suriye’deki depremler oldu. 95 gazeteci arasında, savaşı ve deprem felaketini yerinde izleyen gazeteciler de vardı.
Reuters Haber Ajansı adına Rusya-Ukrayna savaşını izleyen Sırbistanlı foto muhabiri Marco Djurica’nın anlattıkları çok ilginçti. Savaşta, elektrik direğinde asılmış insanları görüntüleyen foto muhabiri, bir gazetecinin Ukrayna’da çatışmaları izlemesi için günde 2 bin dolar (38 bin TL) harcaması gerektiğini anlattı.
Habercilik çok pahalı hale geldi, başka ülkelere gazeteci göndermek, zaten pahalıydı, artık çok daha pahalı bir iş. Bu yüzden olayları, ancak Reuters, CNN, BBC, RAI, New York Times, Guardian gibi nitelikli ve zengin medya kuruluşları yapabiliyor. Bu amaçla özel birer birim kuran bu kuruluşlar, savaşa gazeteci gönderirken, önce eğitimden geçiriyorlar, her türlü tedbiri alıyorlar. Bilindiği gibi savaşlarda pek çok gazeteci ölüyor, sadece 2022’de bu sayı 57 oldu, Suriye savaşının doruğa çıktığı 2012’de ölen gazeteci sayısı 147 idi. (Suriye’de öldürülen İngiliz gazeteci Marie Colvin’in hayatı A Private War adlı bir filme de konu oldu, savaş muhabirliğinin zorluğunu görmek için izleyebilirsiniz.)
Kanada toplantısında gazetecilerin anlattıklarını özetle şöyle:
“Rusya-Ukrayna Savaşı’nı izlemek için bir yıl içinde çok kez Ukrayna’ya gittim, toplam 4 ay kaldım, gitmeden önce, Reuters’ta oluşturulan özel birimde eğitimden geçtim. Ukrayna içinde gazetecilik yapmak çok zor. Önce askeri birimlere kayıt yaptırılması lazım. Her adımda bir kontrol noktası var, zırhlı araç kirası günde bin dolar ve bir aydan az süreyle kiralamıyorlar. Ayrıca dil bilen bir rehber, otel masrafları, yeme, içme, iletişim derken günde iki bin dolar gerekiyor. Kısaca buralarda gazetecilik yapmak çok pahalı bir iş. Bu süre zarfında çok sayıda fotoğraf çektim. Askeri birlikler, aleyhlerine olan haberlerin yayınlanmasını doğal olarak istemiyorlar. Dayanışma ve birlik içinde olduklarının gösterilmesini istiyorlar, bunun dışında herhangi bir baskıyla karşılaşmadık.”
“İtalyan Radyo-TV kurumu RAI’de özel bir ‘Emniyet ve Güvenlik Yönetimi’ birimi kuruldu. Eğer bir gazeteci bir yere gönderilecekse, önce onlara danışılıyor, onay çıkarsa, gazeteci eğitimden geçiyor, tehlike anında, kaçırılma anında, ne yapacağı anlatılıyor. Bana, ‘bir editör olarak gazetecileri savaş bölgesine gönderirken, nasıl karar alıyorsun?’ diye sorarsanız, doğrusu cevabını bilmiyorum. Ama her şartta gazetecinin güvenliğini sağlamak ön şartımız. Bu arada Rusya-Ukrayna Savaşı çıkınca, RAI, Moskova’daki ekibini kapattı, gazeteciler kalıp, çalışmak istediler ancak buna izin verilmedi, BBC ve CNN de ayrıldılar. Bence kalmalıydılar, çünkü haber akışı bir şekilde durdu.
“Gazetemizin RAI veya Reuters gibi imkanları yok, daha kısıtlı bütçelerle çalışıyoruz. Emniyet ve emniyet birimlerimiz yok mesela. Gitmek isteyenler çelik yelek ve kask bulmak zorunda. Meslektaşlarımdan biri bu savaş sırasında Ukrayna'ya gitti ama ben gitmedim. Savaş başladığında önce Ukrayna-Polonya sınırına gittim ve Aralık ayında Romanya ve Moldova sınırlarına gittim. Oradan mülteciler ve uluslararası yardımlar hakkında yazılar yazdım. Aslında gazetemizin Kiev'de bir muhabiri vardı ama savaşın başında kendi güvenliği için şehri terk etti. Yenisini bulduk.
Ukrayna'da Rus işgali altındaki bölge 'kara delik' gibi. Rusya'dan özel akreditasyon olmadan gazetecilerin orada çalışmasına izin vermiyorlar. Ukrayna tarafında, savaşı haber yapmak istediğinizde de akreditasyona ihtiyaç var.”
xxx
“Türkiye’deki depremi duyar duymaz yola çıktım, bölgede 10 gün geçirdim, çok soğuktu, kalacak yer yoktu, biz şanslıydık, çünkü otomobilde uyuduk, oysa insanlar sokaktaydı, biz ancak son iki gece çadıra geçebildik. Askerlerin bölgeye geç gelmesi hem halka yardım sağlanmasını hem de insanların moralini olumsuz etkiledi. Depremde 11 ilde hasar vardı, AFAD bölgeye geç geldi. Mesela ben madencilerin arama kurtarma ekibini izliyordum, gelmelerinin geciktirildiğini söylediler, bir enkazda insanlar vardı, sesleri geliyordu, madenciler gelip, tünel açarak alttakilerden birini kurtardılar ama onların gecikmesi nedeniyle bazıları kurtarılamadı. Bence gazeteci dernekleri, böyle şeylere hazırlık yapmalı, eğitim vermeli ve konteyner bulundurup işe yarayacak malzemeleri hazır tutmalı.”
xx
“Türkiye depremini duyunca hemen harekete geçtik, çünkü böyle durumlarda kaos oluyor, çabuk davranmak lazım ama bölgeye nasıl ulaşacağımızı bilmiyorduk. Türkiye’yi bilen bir Sırp gazeteciden bilgi aldık, depremin olduğu günün akşamı uçağa binip Adana’ya geldim. Ertesi gün Adana’dan Hatay’a gitmem 6 saat sürdü, bir 6 saat de dönüş olunca, çalışma zamanı kalmıyordu, bunun üzerine Hatay’da kalıp Adana’ya dönmemeye karar verdim. Bölgede olduğunu duyunca, bu organizasyondan tanıdığım bir Türk gazeteci ile temas kurdum, buluştuk. O gazeteci bana çok yardımcı oldu, çünkü dil bilmiyordum, bölgeyi tanımıyordum, onsuz bir şey yapamazdım. Bölgede çok fazla acı vardı, her şeyi unutup hikayeleri anlatmaya çalıştım.”
Kanada’nın doğusundaki Newfoundland Adası’ndaki Marble Mountain Kayak Merkezi’nde toplanan gazeteciler, kendi aralarında yarışmayı da ihmal etmediler. Türk takımında Gamze Düşmez, Barçın Yinanç, Doğan Satmış ve Serkan Ocak vardı. Bir de güzel haber var, Türk takımından Serkan Ocak, kayaklı koşu kategorisinde birinci oldu ve Türkiye’ye organizasyonda ilk altın madalyayı getirdi.
Bir güzel haber de organizasyondan; resmi adı The Ski Club of International Journalists (SCIJ) olan derneğin Uluslararası kulübün başkan yardımcılığı görevini 2019’dan beri gazeteci Gamze Düşmez yürütüyordu, kendisi aynı göreve yeniden seçildi. Derneğin 1951’de, Soğuk Savaş’ın başlarında, iki kutuptan gazetecileri kaynaştırmak amacıyla kurulduğunu da hatırlatalım.