İsmet İnönü'nün, "Bir insan hayatına sığan olaylar çor şaşırtıcıdır" anlamında bir sözü vardır ve bence çok yerindedir, tıpkı 'Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı" sözü gibi.
İnsan yaşlandıkça, hayata sığan şaşırtıcı olayların ne kadar çok olabileceğini daha iyi görüyor.
Mesela can ciğer kuzu sarması arkadaşlar yabancılaşabiliyor.
Aralarından su sızmayanlar, zaman içinde düşman olabiliyor.
Ya da tam tersi, politikada çok gördüğümüz gibi, bugün karşısındakine ağza alınmayacak laf edenler, o sözleri kendileri etmemiş gibi, küfür ettikleri ile ortak olabiliyor, diz dize oturabiliyor.
Bu konudaki en güzel dizeleri de şair Nazım Hikmet yazmıştı malum, şöyle diyor şiirinde:
"Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu..
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği, sevdiği insan değildi artık..
Seven yanılmış, sevilen yabancılaşmıştı.."
xxx
Neyse konumuza gelelim.
İyi Parti'nin eski lideri Meral Akşener, herkesi kızdırıp, siyaset sahnesinden çekildi, ama şimdi anlıyoruz ki, eğer Meral Hanım'ın dediği olsa ve Kemal Kılıçdaroğlu aday olmayıp, yerine Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu aday gösterilse, belki de şimdi Cumhurbaşkanı onlardan biri olacaktı. Olaya böyle bakınca, yani Meral Hanım, önerisi kabul edilmediği için masayı devirip gittiyse, haklılığı kanıtlanıyor ve eğer Meral hanım haklıysa ve de bu yapılmadığı için koltuğunu kendi isteğiyle bırakıp gitmeyi de kabul ettiyse, helal olsun kendisine...
Türkiye belki de ilk kez, istediği yapılmadığı için koltuğunu gönüllü olarak terk eden bir siyasetçi gördü ve o da bir kadın oldu.
Türkiye'de cesur kadınlar var ve o cesur kadınlar, kolay kolay pes etmiyorlar.
Mesela Ankara'nın göbeğinde öldürülen Hakan Ateş'in karısı Ayşe Ateş.
İki çocuk annesi genç kadın, çıkıp cesurca kocasını öldürtenlere meydan okuyor, katiller yakalansın diye çırpınıp duruyor.
Mesela, Emine Şenyaşar, eşi ve oğlu bir AKP milletvekilinin yakınlarınca katledilen bu anne, yıllardır pes etmiyor ve katillerin gereken cezayı alması için savaşıyor.
Mesela Nihal Olçok, her kes suspusken, o oğlu ve eşinin cinayetinin aydınlatılması için her zaman cesurca ön safta.
Yakınları katledilen Cumartesi Anneleri ise daha geçen hafta direnişlerinin 1000'inci haftasında yine meydandaydılar, haftalarca yasaklara, polis dayağına, gözaltılara, direnişlere rağmen pes etmediler.
Tıpkı otobüste siyahilere yasak yere oturarak Amerika'da ırk ayrımını kaldıran Rosa Parks gibi.
Türkiye'nin, pes etmeyen, mücadeleye devam eden kadınlara çok ihtiyacı var.
Eğer bu ülke bir gün bir refah ülkesi olacaksa, yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasi sıkıntılardan kurtulacaksa, bunu kadınların öncülüğünde yapabilir.
Sadece çakarlı, siyah otomobillere binebilmek için her türlü şaklabanlığı yapmaya, herkesin önünde eğilmeye meraklı erkekler bundan daha iyisini maalesef yapamıyor.
Ve geldiğimiz nokta da ortada, enflasyonda, işsizlikte, yolsuzlukta, rüşvette, adam kayırmada, üçkağıtçılıkta, mutsuzlukta şampiyonluk, demokraside, erdemde, kaliteli eğitimde sonunculuk.