Yılmaz Ateş, yazılı bir açıklama yaptı.
Ateş’in yazılı açıklaması şöyledir:
“Geçen hafta Türkiye’nin tam göbeğinde yer aldığı oluşum ve bölgenin geleceğini etkileyecek önemli gelişmeler oldu: ABD Başkanı Biden’in Avrupa gezisi, G-7, NATO, ABD-Avrupa zirveleri, liderler görüşmesi ardından Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmesi, Amerika’nın küresel sahneye geri dönüşünün seremonisi oldu.
ABD, başta Türkiye olmak üzere müttefikleri ile mevcut sorunları buzdolabına kaldırıp, çatışmaya girmeden genel menfaatleri etrafında birleştirmek, yeni bir düşman yaratmak istiyor. NATO 2030 Vizyon, NATO Zirvesi Sonuç Bildirgelerinin özeti Rusya düşman, Çin rakip, teröre karşı ortak mücadelede dayanışma ve demokrasinin kurumsallaştırılmasıdır.
Biden, Batı Bloğunun tam desteğini aldığı algısı yaratarak Putin’le görüşmeye oturdu. Ancak inandırıcılığı, belgelerde yer verilen tezlerin ne oranda hayata geçirileceği tartışmalıdır. Çünkü ABD menfaatleri, bölge ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır:
ABD; yığınak yaparak Karadeniz’i bir NATO denizi, daha açıkçası Amerikan denizi yapmak istiyor. Türkiye ve Rusya’yı rahatsız edeceği gibi, var olan tedirginliği daha da arttıracaktır. Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO’ya alarak Doğu Avrupa’da, Balkanlar’da, Baltık Denizi’nde, Akdeniz’de, çekilmeye hazırlandığı Afganistan’da da Türkiye üzerinden etkinliğini arttırmak istiyor. Orta Asya’da yeni karışıklıklar çıkartarak Çin’in öncülük ettiği Kuşak ve Yol Projesini baltalama uğraşını vermektedir. Bu tezler; Rusya, Çin, Türkiye ve İran’ı kuşatıp çevreleme hazırlığıdır.
İlginç olan bu tezlerin yer aldığı Sonuç Bildirgesi’ne Türkiye’nin onay vermesidir. Yine ilginç olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveden sonra NATO karargahında yaptığı basın toplantısında, NATO’nun etkinliğinin arttırılmasını istemesi, ittifak şemsiyesinin Karadeniz’e taşınmasından yana olduğunu söylemesi, 24 Nisan’ın gündeme getirilmemesine sevinmesidir.
Bildiride ikinci tehdit olarak yer verilen teröre karşı müttefikler, ortak mücadele ve dayanışmaya çağrılırken, ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG ile askeri ittifak kurmakta, her türlü silah ve lojistik destek vermeyi sürdürmektedir. Yine Türkiye, müttefikler tarafından demokrasi konusunda eleştiri yağmuruna tutulmaktadır.
ABD’nin çekileceği Afganistan’da göreve talip olmak Türkiye açısından ciddi bir sorundur. Suriye’de olduğu gibi bizi sahaya sürüp tek başına bırakmanın yaratacağı sorunlar, çok daha büyük ve vahim olacaktır. Afganistan’ın %60-65’ini ele geçiren Taliban ve dolayısıyla DEAŞ’ın dünyanın her yerinde açık hedefi olunacaktır. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda en büyük destekçimiz Afganistan’a iyilik mi, kötülük mü yapacağımız çok iyi hesaplanmalıdır. Afganistan, küresel güçlerin başına sardırdığı terör örgütlerinden, çok acı çekiyor; yakın gelecekte de huzur ve barış görünmüyor.
MUHALEFETİN SESSİZLİĞİ
Türkiye açısından bir başka önemli kaygı da muhalefet partilerinin top yekun sessizliğidir. Zirveler öncesi ve sonrasında kamuoyuna yansıyan bir görüşlerine rastlanılamadı. Bu konuda en duyarlı olması gereken ana muhalefet partisi yönetiminin ne düşündüğünü bilmiyoruz. İktidarların her zaman muhalefetin eleştirilerine, önerilerine, Ulusal sorunların savunulmasında ve çözümünde muhalefetin desteğine ihtiyacı vardır. Görülüyor ki, söz konusu küresel güçler olduğunda susan, saklanan muhalefet, ABD’yi üzmemek için Erdoğan’a ne görüşüldüğünü dahi soramıyor.”