Türkiye son aylarda uluslar arası konumunu giderek güçlendiren adımlar atıyor. Toplum olarak zaman zaman kapıldığımız Türkiye’nin geleceğine yönelik umutsuzluklar özellikle dış politika açısından yerini umut veren adımlara bıraktı.
Artık muhalefetin dilinden Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, Libya, Kafkaslar, Balkanlar konusunda aşırı eleştirileri duymuyoruz. ‘Ne işimiz var’ gibi, ‘Hataydı’ gibi, ‘ABD’yi niye kızdırıyoruz’ gibi, ‘AB’ye karşı mahcup oluyoruz’ gibi, ‘Dünyada dostumuz kalmadı, yalnızlaşıyoruz’ gibi lafları duymuyoruz.
ABD’de Başkan değişimi ile beklenen olmadı. Biden’e umut bağlayanların beklentileri boşa çıktı. Tam aksine ABD’nin içinde bulunduğu durum Biden’i Türkiye ve Erdoğan’la iyi geçinmeye itiyor.
Gelinen noktada Türkiye’nin uzun süredir devam eden dış politik hamleleri meyvelerini vermeye başladı yani. Bugünlerde Türkiye hem dünyada hem de bölgesinde saygınlığı hızla artan bir konuma geldi. Bu durumu üç-beş hamlenin ardından daha da güçlenecek.
Türkiye’nin dış politik manevraları konusunda artık ne muhalefetten ne uzmanlardan ne de vatandaştan eleştiri duymuyoruz. Bu durum aslında dış hamlelerde Türkiye’nin hızla elini kuvvetlendirecek.
Özellikle Türkiye’nin kamuoyuna yansıyanın aksine ABD ve Rusya’ya rağmen Afganistan Kabil Havaalanında kalma stratejisi Asya’daki dengeleri lehimize çevirecek düzeydedir. Hele bu işi Macaristan ve Pakistan gibi ülkelerle üstlenmemiz ayrı bir strateji.
Dış politikada meyvelerini görmeye başladığımız bu stratejilerin önündeki en büyük tehlike yaklaşan 2023 seçimlerine giderken iç siyasi gelişmelerdir. Türkiye artık siyasi istikrarı sağlamak için caba harcamalıdır.
Bir an önce AK Parti-Erdoğan ve karşıtlığı üzerine oturan siyaset ekseni hızla değiştirilerek “İstikrarlı Siyaset, Güçlü Türkiye” formülüne dönmesi gerekir. Türkiye’de siyaset hızla parçalı hale getirildi. Bu durum Türkiye’yi 1990’lara geri döndürür aksi takdirde.
Bu noktaya gelişte en önemli suç kimse kusura bakmasın iktidar partisidir. Türkiye’nin dış politikada yakaladığı ivmeyi iç siyasette de taşımak zorundadır. Değişen toplumsal beklenti ve talepleri okumakta siyaset sınıfta kalmak üzere. İktidar partisinin 2017’den bu yana adını andığı değişim ve dönüşümde samimiyetini uygulamaya bir türlü koyamıyor.
Değişim ve dönüşüm geldiğimiz noktada ancak yeniden inşa ile mümkün olacaktır. Bugünün müsebbipleri ile geleceğin değişimini yakalamak imkânsızdır.
Önümüzdeki 2023 seçimlerinde özellikle AK Parti kendini kökünden yenilemek zorundadır. Hatta Genel Merkez’den başlayarak bütün il-ilçe-belde teşkilatlarını toptan lav ederek başlayabilir. Bugüne kadar değişimler ancak küskünler ordusu oluşturdu. Yani toptan değişim şart.
Yeni bir teşkilatlanma yapısı ve anlayışı ile milletin karşısına çıkmak gerekir. Bu durum diğer partiler içinde geçerli.
Türkiye’nin dünyada yakaladığı ivmenin devamı içerde istikrarlı ve geleceği hedefleyen siyasetle mümkündür.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…