Uzmanlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel arasında salı günü gerçekleşecek zirveyi AA muhabirine değerlendirdi.
İstanbul'da yapılacak zirve yeni tip koronavirüs nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde telekonferans ile gerçekleştirilecek.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Emeritus Prof. Dr. İlter Turan, sığınmacıları ve göçmenleri ülkelerinde istemeyen AB ülkelerinin sorunun çözümü noktasında adım atmak zorunda kaldıklarını anlattı.
AB'nin, sığınmacıların iaşe ve iadesi konusunda da son derece isteksiz olduğunu dile getiren Prof. Dr. Turan, "Bu konuda hiç cömert değiller. Bu üçlü zirvede bunlar herhalde konuşulacak ama çok önemli bir sonuç beklememek lazım. Çünkü netice itibarıyla Merkel ve Macron'un AB'yi ikna etmesi gerekecektir. Dolayısıyla bu toplantı nihai sonucu belirleyecek bir görüşme olmayabilir ama süreci başlatabilir." dedi.
Türkiye'nin açık sınır politikasından sonra AB'nin, "Sığınmacılar Yunanistan'a geçmesin" tavrı içine girdiğini ve bu noktada Yunanistan'a destek verdiğini kaydeden Prof. Dr. Turan, şu değerlendirmede bulundu:
"AB, şu anda 'Sığınmacıları nasıl Türkiye sınırları içinde tutabiliriz? Sığınmacıların Avrupa sınırlarına gidişlerini nasıl engelleyebiliriz?' diye düşünüyor. Dolayısıyla yarın gerçekleşecek üçlü görüşmede buna yönelik birtakım vadeler sunulabilir. Çünkü Avrupa'nın güvenliği bir anlamda Türkiye'den geçiyor ve bu güvenliği sağlamak için mutlaka Türkiye ile bir uzlaşma yoluna gitmek isteyeceklerdir. Bu Avrupa'nın da çıkarına bir durum olacaktır. Brüksel'de gerçekleşen görüşmede de bunun sinyalleri verildi."
"Nisan ayında Türkiye - AB ilişkileri ivme kazanabilir"
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Türkiye ile Rusya arasında son günlerde yaşanan gerginlikten dolayı salı günü İstanbul'da gerçekleştirilecek toplantının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olmadan yapılmasına karar verildiğini kaydetti.
Putin'in toplantıya katılmamasının zirve açısından bir eksiklik olduğunun altını çizen Prof. Dr. Caşın, "Rusya'nın toplantıya dahil edilmemesi, mesaj niteliği taşıması açısından son derece iyi okunmalı. Türkiye, sahada Esed'i dizginleyemeyen Putin'den memnun olmadığını bu şekilde belirtmiştir. AB'nin Türkiye'nin beklentilerine tam bir cevap vermediğini Yunanistan'a verdiği destekten anlıyoruz. Sınırlarını kapatan Yunanistan'a Avusturya dahil olmak üzere pek çok AB ülkesinden polis kuvvetlerinin destek olarak gönderilmesi, maalesef AB'nin Yunanistan'ın insan haklarına karşı yapmış olduğu ihlalleri doğrulayıcı bir şekilde destek verdiğini kanıtlar durumda." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Brüksel ziyaretinin son derece önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Caşın, daha önce AB heyetlerinin Ankara ziyaretlerinin de önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin, göç dalgasının durdurulması, Suriye iç savaşının sona erdirilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, vize serbestisi, sığınmacıların ekonomik külfetinin ortak paylaşımı ve gümrük birliği konusunda istekleri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Caşın, şunları kaydetti:
"Masada ayrıca Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Libya'nın olması da beklenebilir. Rusya ile yaşanan krizden sonra acaba geri alım anlaşması da buna dahil olacak mı? Bence taraflar bunu da konuşacaklar. AB geri alım anlaşması şu anda inkıtaya uğramış durumda büyük ölçüde. Bu yeniden canlandırılabilir mi? Bence AB'nin Yunanistan'a vereceği mesajlara bağlı burada alınacak yol. AB, Türkiye'den ne isteyecek? Her zamanki gibi hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü, yargı reformunun acilen hayata geçirilmesi ve siyasi partiler üzerindeki diyalog eksikliği gibi bilinen taleplerini yineleyeceklerini düşünüyorum.
Tarafların ekonomik ilişkileri yeniden ele alacağını düşünüyorum. Burada sürpriz olarak Macron'un yeni tekliflerle Türkiye'yi eleştirmesi mümkün diye düşünüyorum. Merkel'in mültecilere yardım konusuna daha müdahil olacağını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel'e mesajları iletmiştir. Salı günü yapılacak zirveye göre top artık AB'de olacak diye düşünüyorum. Taraflar masada istediklerini tamamen alamazlarsa da ben önümüzdeki nisan ayında Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden bir ivme kazanacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye dış ticaretinin yüzde 48'i AB ile olduğu gibi Türkiye'deki ekonomik yatırımların büyük bir bölümü de AB ülkelerinden kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan yeni bir yol haritasıyla tarafların birbirlerini kırmadan bir orta yol diplomasisi dediğimiz diplomasiyi takip edeceklerdir."
"Türkiye olmadan Avrupa evinde güvenle oturamaz" diyen Prof. Dr. Caşın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son İdlib krizi şunu da göstermiştir ki Avrupa'nın sınırları İdlib'de başlamıştır. Bu bakımdan sadece Türkiye'nin değil AB'nin karşılıklı çıkarları da iki tarafı bir araya getirmektedir. Yani burada çıkarlar dengesi arasında bir uzlaşı söz konusudur. Bu da belki Ankara- Brüksel arasındaki yakınlaşmanın en önemli payandasıdır. Yani Türkiye olmadan evlerinde rahat oturamazlar. Dolayısıyla Türkiye'ye yardım etmek Avrupa'nın çıkarınadır ve Türkiye gözardı edilemeyecek kadar büyük bir ülke olduğunu bu son krizle zaten ortaya koymuştur."
"Türkiye ile anlaşmaya varmanın yollarını arayacaklardır"
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, Avrupa Birliğinin bölgenin sakinleşmesini istediğini, dolayısıyla üçlü zirveden olumlu bir sonuç çıkma ihtimalinin de yüksek olduğunu söyledi.
Köni, "Fransa ve Almanya yerleşimler için bir fon ayırmayı zaten düşünüyordu. Ama öncelikle bölgenin sakinleşmesini bekliyordu. Suriye'de son derece karmaşık bir savaş var. Şii milisler var. ABD'nin desteklediği güçler var ve Türkiye'nin desteklediği muhalifler. Dolayısıyla Suriye'deki vekalet savaşlarını Türkiye ile Rusya'nın bitirmesini bekliyorlar. Ona göre sığınmacılarla ilgili bir yol haritası belirleyecekler. Bu programla göçü durdurmaya çalışacaklar. Bu da aslında Batı'nın, Avrupa'nın umudu. Bu bağlamda görüşmenin başarılı geçeceğini umut ediyorum." diye konuştu.
Üçlü görüşmede bir çözüm önerisinin çıkması durumunda sınırlara yığılan sığınmacılar arasında bir duraklamanın yaşanabileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Köni, şöyle devam etti:
"Suriye'de savaşın bitirilmesi, siyasi çözüme formül arayışı konusunda Merkel ve Macron'un bir irade göstereceğini sanmıyorum. İran ve İsrail Suriye'de kaldığı müddetçe ve ABD de İsrail'in emrinde olduğu sürece Suriye'de tam bir çözüm sağlanamayacağını onlar da biliyorlar. Üçlü görüşmede bu konu gündeme gelecektir muhakkak. Ama bir sonuç beklemek abes. Almanya ve Fransa şu anda Türkiye ile Rusya arasında gerilimin devam etmesi durumunda İdlib'den gelecek yeni göç dalgasına odaklanmış durumda. Bu göç dalgasının durdurulması için Merkel ve Macron Türkiye ile anlaşmaya varmanın yollarını arayacaktır. Türkiye ile ortak bir irade sonucu alınmış bir karara varabilirler."
"Türkiye AB'yi çaresiz yakalamış durumda"
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz, AB ülkelerinin Türkiye’yi ikna etmek için birtakım adımların muhakkak bir şekilde atılacağını söyledi.
İdlib krizinden sonra Türkiye'nin bu yükü tek başına taşımayacağını ilan ettiğini ve açık sınır politikası izlediğini anlatan Prof. Dr. Yılmaz, "Bu durum bir anda Yunanistan’ın bir göç yükü ile karşılaşmasına neden oldu. AB, Suriye merkezli göç sorununu sadece izleyerek çözemeyeceğini anladı denebilir. Bu haliyle 2016 yılında imzalanan ve 2017 yılında da güncellenen Türkiye-AB arasındaki anlaşma yeniden gündeme gelebilir bu zirvede. AB ülkeleri göçü Türkiye sınırlarına girmeden direkt Suriye sınırlarında karşılamak için bir plan yapıyor. Türkiye’ye söz verilen maddi yardımın öncelikle serbest bırakılacağını söyleyebiliriz. Ancak Türkiye sadece maddi yardım alarak sığınmacı sorunu ile baş başa kalmak istemediğini söyleyecektir. Sığınmacılar ve mülteciler konusunun artık milli güvenlik sorunu haline geldiğini, bu nedenle AB’nin özellikle Suriye ve Libya krizinde sorumluluk alarak çözüme katkı yapmasını sağlamaya çalışacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Fransa-İtalya-Türkiye arasında daha önce varılan Libya Anlaşması'nın da toplantıda gündeme gelebileceğini anlatan Prof. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:
"Libya’da da kalıcı ateşkesin sağlanarak siyasi barışa dair bir yol haritası çıkması beklenilebilir. Türkiye’nin İdlib bölgesinde güvenli bölge oluşturularak sığınmacılar için kalıcı konutlar inşasına yönelik daha önce sunduğu planın da ele alınarak başta Almanya tarafından desteklenmesi düşünülüyor. Fakat AB’nin daha önce Türkiye’ye verdiği sözleri tutmadığını düşündüğümüzde Türkiye’yi oyalamak veya maddi yardım karşılığında tüm yükü Türkiye’ye vermek gibi bir strateji de uygulayabilir. Türkiye bu konuda somut adımlar görmeden ve garantiye almadan tüm yükü yeniden kabullenmeyecektir. Türkiye’nin PKK, FETÖ, DHKP-C vb. terör örgütleri konusundaki hassasiyetlerinin de ele alınarak bir çalışma yapılması, ortak komisyonlar oluşturulması da bir diğer gündem maddesi olacaktır. Son dönemde tüm dünyayı etkileyen Covid-19 virüsünün sığınmacılar ve mülteciler sebebiyle yayılma riski de AB ülkelerini korkutuyor. Türkiye bu anlamda birçok konuda AB’yi çaresiz yakalamış durumdadır."
"Görüşmeden bir uzlaşma çıkabilir"
Uluslararası İlişkiler Uzamanı Prof. Dr. Nadir Devlet, üçlü zirvede, sığınmacılar konusunda Merkel ve Macron'dan somut adımlar beklemediğini belirterek, Avrupa'nın 'Daha çok para verelim.' teklifi dışına çıkamayacağını savundu.
Avrupa'nın sığınmacı sorununa insanı normlar çerçevesinde bakmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Devlet, şöyle konuştu:
"AB artık kıtasında mülteci görmek istemiyor. Yunanistan'ın sınırda mültecilere yönelik orantısız şiddet uygulaması konusunda da hiç ses çıkarmıyor hatta sıkı bir şekilde destekliyor ve koruyor. Bir tek Almanya belli sayıda reşit olmayan çocuk alabileceğini açıkladı. Çünkü Almanya'nın, yaşlanan nüfusunu tazelemeye, ekonomiye genç istihdam kazandırmaya ihtiyacı var. Bu çocukları alıp devşirecekler. Anne ve babalarının alınıp alınmayacağı da belli değil. Dolayısıyla olaya bu kadar pragmatist yaklaşan Merkel ve Macron'dan çok şey beklememek lazım. Ama kendi açılarından durumun daha vahim boyutlara ulaşmaması için belli adımlar da atabilirler. Türkiye'yi tam anlamıyla tatmin edecek adım olmayabilir ama Türkiye de masaya boş oturmayacaktır. Dolayısıyla nihai olmasa da bir yol haritası üzerinde uzlaşma çıkar. "
"Ankara jest bekler"
Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, AB’nin iki lokomotif ülkesi Almanya ve Fransa liderleri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gerçekleşecek telekonferansın olumlu geçeceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Mülteci meselesi üzerinden bir diyalog hattı kurmak önemli. Umudumuz, bu hattan Türkiye’nin haklı endişelerinin karşı tarafça anlaşılması ve bir somut adım atılması başlangıç olarak. Bu görüşme bir ilk adım olacak mevcut diyaloğun arttırılabilmesi için sonuçta her şeyin bu görüşmede çözülmesi beklenmemeli. Ama Ankara somut bir jest bekliyor."