İSTANBUL (AA) - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi ve Akciğer Nakil Birimi Sorumlusu Doç. Dr. Ahmet Erdal Taşçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, organ naklinin dünyada istenen düzeyde olmadığını söyledi.
Organ bağışının Türkiye'de de düşük olduğunu belirten Taşçı, bunun nedenleri arasında toplumsal, dini ve kültürel gerekçelerin yer aldığına işaret etti. Taşçı, "Organ nakli hem dinimizce uygun hem de Türk toplumunun yardımlaşma geleneğini desteklemekte." dedi.
Organ nakli bekleme listesindeki bazı kişilerin bağışların yetersizliği nedeniyle hayatını kaybettiğine değinen Taşçı, şöyle konuştu:
"Biz cerrahlar akciğeri, böbreği, kalbi değiştirebiliyoruz ama elimizde kullanılabilir organ varsa bunu yapabiliyoruz. Bu organ naklinin temeli beyin ölümü gerçekleşen birisinin ailesinin organları bağışlaması, her şey oradan başlıyor. Asıl yıldız olanlar kendi yakınlarının ölüm haberlerinin arasında beyni ölmüş ama vücudu yaşayan, tıbben ölü olan insanların organlarını bağışlayanlar. Burada en büyük kahraman onlardır."
Türkiye'de organ naklini destekleyen birçok yasa olduğunu söyleyen Ahmet Erdal Taşçı, 18 yaşını doldurmuş bir kişinin cebinde organlarını bağışladığına dair kart olsa bile birinci derece yakınlarının onayı olmadan organlarının alınamadığını dile getirdi.
Yurt dışında herkesin otomatik organ bağışlayıcısı olarak kabul edildiğini, organ bağışı yapmak istemeyenlerin ise bunu bildirmesi gerektiğini anlatan Taşçı, "Buna Belçika modeli diyoruz. Bu model iyi işlediği zaman bir sürü insan hayatına kavuşuyor ama Türkiye'de bu sistem ne zaman oturur belli değil. Lütfen beyin ölümü gerçekleşen insanların organlarının bağışlanmasını sağlayın." diye konuştu.
"Organ bağışı ailelere bir nevi vasiyet"
SBÜ Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ ve Doku Nakli Koordinatörü Azize Öztürk ise organ bağışına şahit olduğu hastaları anlattı.
Öztürk, "Bir anne evladını kaybetti. Akciğer nakli beklerken yetişmedi ve ben anneyle karşı karşıya kaldım. Organ bağışı istemek zorunda kaldık. Organ bağışı istediğimizde 'Benim kızım organlarını bağışlamıştı, bu benim için vasiyettir.' dedi ve bağışladı. Organ bağışı ailelere bir nevi vasiyet oluyor. Bilinçli bir aile bunu bu şekilde algılıyor. 'Benim kızıma yetişmedi ama bir başkasına şifa olsun.' diye tüm organlarını bağışladı." diye konuştu.
Kişi organlarını bağışlamış olsun ya da olmasın birinci derece yakınlarıyla görüştüklerini ifade eden Öztürk, şunları anlattı:
"Annesi, babası, kardeşleri, eşi, biz onlara 'Hemen bağış yapabilirsiniz.' diye ısrarda bulunmuyoruz. Belli bir süre tanıyoruz. Birkaç saat içinde bize dönebiliyorlar. İki kişi birinci derece yakını olmak zorunda, hangi organların bağışlanacağına dair bir ibare var aslında bu çok yanlış bir ibare. Akciğer diyorsun, 'Nefes alması çok önemliydi onun için akciğeri kalsın.' diyorlar. 'Kalbini vermem, kalp çok önemli bir organ.' diyor. Ne yapıyor böbreğini ve karaciğerini bağışlıyor. Benim nakil listemdeki hastam da o sırada akciğer bekliyor. Her organa ayrı ayrı onay almamalıyız. Organ bağışı yapılıyor. Sistemden bakıyorum akciğer bağışı yok. Üzülüyorum yani, akciğerler kullanılabilir. Aileye sorulmuş, bir tanesi eksik bırakılmış. Bütün organlar bağışlanmalı. Ama akciğer ve kalp bağışı yapılmasına insanlar alışık değiller. Biz hayati fonksiyonlarını yitiren hastalarımızın bütün organlarının bağışlanmasını istiyoruz."
"Beni cihazdan ayıracaklarını söylediklerinde tedirgin oldum"
İki taraflı akciğer nakli sonrasında sağlığına kavuşan 28 yaşındaki Onur Eskisoy, üç makineye bağlı bir şekilde ailesinin evindeki bir odada 2 yıl yaşadığını söyledi.
Oksijen desteği olmadan dışarıya adım atamadığını ve bu dönemde 30 gün boyunca yoğun bakımda tedavi aldığını, 25 gün boyunca da uyutulduğunu aktaran Eskisoy, "Yoğun bakım sürecinden sonra hastaneye yatışlarım da sık sık oldu. Bu yatışlardan dolayı da kendi grubumda ilk sıradaydım. Zor bir süreçti, insanın umudunu yitirdiği dönemlerdi. Çok çektim, bayağı bir bekledim." dedi.
Organ nakli ameliyatının yaklaşık 12 saat sürdüğünü dile getiren Eskisoy, şunları söyledi:
"Ersin Hocamız vardı. Geldi yanıma 'Nasılsın?' diye sordu. Beni cihazdan çıkaracaklarını söylediğinde açıkçası tedirgin oldum. Çünkü aşağı yukarı 7 yıldır makine kullandığım için endişe duydum. Cihazdan bağımsız nefes almaya başladım. Monitöre baktığımda hiçbir hareketlenme görmedim, çok mutlu oldum. Nakilden sonra bünyem zayıf olduğu için sıkıntı yaşadım. Sonuçta her sıkıntının ardında da bir güzellik vardır. Bize de o güzellikler nasip oldu, çok şükür her şey yolunda."