Varsayalım

Çidem Ayözger Ergüvenç

Varsayalım ki genç hanımların İmam Hatip Okullarında aldıkları eğitim işlevsellik kazanıyor ve kendileri imam oluyor. Üç yıl ortaokul, dört yıl lise eğitimlerini bu okullarda görmeleri böylece amacına ulaşıyor. Neden olmasın? Mümkün mü? Sanmıyorum. Yine varsayalım ki güzel sesleriyle insanlara namaz vakitlerini bildirmek üzere ezan okuyorlar. Cenaze namazı kıldırıyorlar falan. Olacak şey değil. Liseyi bitirdiğimde İlâhiyat Fakültesine gitmeğe karar verdim. Amacım Türkiye’nin ilk kadın Diyanet İşleri Başkanı olmaktı. Babam, “Kızım bırak Diyanet İşleri Başkanlığını, Müftü hatta İman bile olamazsın” dedi. Peki dedim.

Lâf ibadete çağrıya gelince aklıma geldi. Ben Türkçe okunan ezanı bilmiyorum ama oparlörden değil de çıplak sesle okunan ezanların güzelliğini, ulvîliğini ve insanın içine nasıl işlediğini çok iyi bilirim. Özellikle tan yeri ancak ışımaya başlarken, sabahın o sessizliği içinde uzaktan gelen ezan sesi insanı ne güzel duygulara sürükler. Şimdilerde, o eski ezan sesini nasıl da özlüyorum.

Makyaj yapmak erkeklere karşı kadınların avantajlı olduğu bir eylemdir. Eski çağlarda kadınlar nasıl olduysa hiç değilse bu ayrıcalığı erkeklerden kapmışlar. Bugün bazı sıra dışı erkekler de makyaj yapıyor ama varsayalım ki tüm erkekler sokağa çıkarken gözlerini boyayıp, rimelle kirpiklerini kalınlaştırarak yanaklarına da allık sürüyor. Eşleri ile bir yere giderken geç kaldıklarından yakınan karılarına henüz makyajlarının bitmediğini söylüyor.

Varsayalım ki kadınlar bebeklerini karınlarında değil de yanlarında taşıdıkları bir poşet içinde taşıyor; yorulduğu zaman babaya veriyor ki o da bebek taşımanın ne olduğunu anlasın. Bebek, gelişimini bu güzel paylaşım içinde tamamlayınca karı koca el ele tutuşup bebeği ortaya çıkarmak için poşeti patlatıyor. Böylece kadınlar vücutları hantallaşmadan, aylarca aş yermeden, gereksiz yere duygusallaşmadan, tıpkı erkekler gibi kolaycacık ebeveyn oluyor.

Varsayalım ki ensemizde de bir gözümüz var, tövbe Billah kimse boynumuza atkı taktırtamazdı. Ama işaret parmağımızın ucunda bir üçüncü gözümüz olsaydı üç yüz altmış dereceyi aynı zamanda görürdük; ama bu sefer de eldivenle yıkanmamız gerekirdi çünkü hem fazla ayrıntılı şeyler görebilirdik hem de gözümüze sabun kaçabilirdi.

Varsayalım ki pazara gittiniz, şöyle bir dolaştıktan sonra, bunlar bana göre değil dediniz; sonra iş yerinize döndünüz. Öğle tatilinde masanızda uyuklarken bir düş gördünüz. Pazardaki bütün mallar taptaze, yanınızda bol para var; hepsinden istediğiniz kadar aldınız. Akşam eşinizle birlikte ailenize güzel sebze, salatalar sunabileceksiniz. Kasaba uğradınız tüm ailenin çok sevdiği pirzolaları aldınız. Kim uyanmak ister ki böyle bir düşten.

Varsayalım ki oğlunuzu maden ocağına gönderdiniz; akşama bu gün de yırttık diye sevinçle eve dönüyor ve böylesi günler birbirini kovalıyor. Varsayalım ki maden ocaklarında koruma odaları var ve bir patlama olduğunda yavrunuz ya da her kiminizse bu odada belki de günlerce kurtulmayı bekliyor ve..mutlu son.

Varsayalım ki bir enginarsınız ve kollarınız var. Kabuklarınızı kendinizi acıtmadan çıkarıyorsunuz, bir de güzelce tıraş oluyorsunuz. Herkes size hayran kalıyor.

Varsayalım ki görgülü bir patlıcansınız. Bir arkadaşınıza rastladığınızda size bahşedilmiş ellerinizle şapkanızı çıkartıp arkadaşınızı selâmlıyor sonra tekrar şapkanızı takıyorsunuz.

Varsayalım ki pek çok şapkanız var. Doğruları irdeleyen, yanlışları kovalayan, onurundan vazgeçmeyen, insan haklarına saygılı, iyiliksever, hukuk ve adalet peşinde koşan, açık sözlü falan. Boş verin kendinizi nerede bulacaksınız ki?

Varsayalım ki güneş her gün doğudan değil de bazen de batıdan doğuyor. Böylesi günlerde batıda yaşayan çocuklar kışın okula giderken beş, on dakika daha fazla uyuyabiliyor; ama ay dede kayboldu diye üzülmezler mi? Alışmışlar bir kez ay dede ile uyanmaya.

Varsayalım ki Bilinmezistan’da başların başısınız, yediğiniz önünüzde, yemediğiniz ardınızda. Para pul gırla; yeter sayıda yavrularınız da var ve seyahat etmeyi pek seviyorsunuz. Kim tutar sizi; neyse ayrıntıya girmek sıkıcı olabilir.

Varsayalım ki Şehirlerarası otobüs şoförüsünüz. Gece gündüz yollardasınız. Uykunuz gelince ne yaparsınız? Yıllar önce böyle çalışan bir sürücüyle yapılan bir televizyon röportajını izlemiştim. Açık sözlülükle yolları çok iyi bildiği için gözü açık olarak uyurken aracı kullandığını itiraf etmişti. Gözü açık çünkü yolcular uyuduğunu anlamasın. Muhabirin ve benim şaşkınlıktan nutkumuz tutulmuştu.

Varsayalım ki domatezsiniz ve bir arkadaşınızla gezmeğe gidiyorsunuz. Karşıdan karşıya geçerken arkadaşınızı bir araba çiğnedi, ne dersiniz, “haydi salça, geç kalıyoruz.”

Varsayalım ki öğretmen ya da banka memurusunuz. Kazandığınız para yetmezse, ki böyle bir şey düşünemiyorum, iş saatleri dışında limon satarsınız. Bir gün pazara gittim, işlerimi takip ettiğim bankanın veznedarı limon satıyor. “Halim vaktim yerinde, bu soğukta limon satmak benim hobim olduğu için buradayım.” Dedi.

Varsayalım ki İstanbul’sunuz. Aklına esen soluğu sizde alıyor. Dünyanın en güzel şehriyken hatalı yönetimler, yanlış yapılaşmalar, kıyıma uğrayıp üzerine karşıdan bakıldığında kibrit kutularını andıran son derece konforlu villalar yapılan ormanlar, kentin görüntüsünü, o güzelim kalem gibi minareleri bastırmaya çalışan görgüsüz gökdelenler ve neler neler. Ne kadar şanssız olduğunuzu düşünmeden edemezsiniz.

Varsayalım ki benim gibi kahve içmeyi pek seviyorsunuz. Senelerdir üyesi olduğumuz kulübümüzde bizler kadar eski eski olan bir garsonumuza, “Bir zahmet bana bol şekerli, az kahveli, güzel bir Türk kahvesi getirir misin?” diye sordum. “Aynen istediğiniz gibi bir kahve getireceğim ama güzel olacağına garanti veremem.” Dedi. Sizin kahveden benden daha iyi anladığınızı varsayıyorum.

Varsayalım ki kocaman bir lahanasınız. Soyundukça güzelliğiniz daha da artıyor. Sonunda bir bakıyorsunuz ola ola bir koçan haline dönmüşsünüz. Kimi soyundukça, kimi soyuldukça…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.