Hiçbirimize iyi gelmedi; Elazığ’daki deprem, Van’daki çığ olayı, uçak kazası, yüreğimizi yakan İdlib şehitleri ve en kötüsü de dünya gündemindeki küresel Korona (Corona) salgını.
Üstelik salgın artık sadece gündemde değil, gerçekte de aramızda.
Hafta boyunca başka bir konuda yazı yazmaya elim gitmedi. Her seferinde bu son yazı diyorum; ama gündemimiz yine Korona (Corona).
Türkiye’de, virüsün yayılmasını önlemek için hızlı bir şekilde alınan tedbirler vatandaşı biraz olsun panik havasından kurtardı.
Bu anlamda süreç iyi yönetiliyor; ancak küresel ekonomi bu panik ve belirsizlik ortamında darmaduman oldu.
Dünya havacılık, turizm ve hizmet sektörü krizde.
Salgın zaten uçurumun kenarında olan şirketleri birer birer aşağıya atıyor.
İngiltere’nin en önemli hava yolu şirketlerinden biri olan Flybe's geçtiğimiz hafta iflasını açıkladı.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), virüsün etkisini göstermesinden bu yana geçen 51 günde gelişmekte olan ülkelerde hisse ve tahvil piyasalarından 41,7 milyar dolarlık sıcak para çıkışının yaşandığını açıkladı.
Bu sayı 2008 krizinin 2 katı!
Tabii ki yatırımcılar her zamanki gibi güvenli yeni limanlar arıyor; fakat gelişmekte olan ülkeler bu ani çıkıştan sert bir şekilde etkilenecek.
Virüsün yayılmasını engellemek amacıyla birçok devlet uluslararası ticarette aşırı korumacı tutumda.
İşler gün geçtikçe kötüleşiyor ve tedbirler de aynı oranda artıyor. Küresel ticaret en kötü günlerini yaşıyor diyebiliriz.
Sadece uluslararası ticaret de değil, iç pazar da salgın korkusuyla ciddi yaralar alıyor.
Virüs hangi ülkeye giriş yapsa, orada hayat duruyor. Nitekim Türkiye’de de hayat durma noktasına geldi.
Sokağa çıkmaya korkuyoruz, çoğumuz eve kapanarak kendimizi karantinaya aldık. Birçok insan işe gidemiyor, çalışamıyor.
Salgın korkusu, belirsizlik ortamı insanları daha az harcama yapmaya itiyor.
Çin’de sadece 2 ay içerisinde tüketici harcamalarında 60 milyar dolara yakın bir kayıp yaşandı.
Bu anlamda bizim de ciddi bir kayıp yaşayacağımız kesin. Bu kayıpla virüsün vurduğu ya da vuracağı şirketler birçok insanı işsiz bırakabilir.
Korona (Corona) virüsüne karşı en savunmasız ve riskli gruplardan biri yaşlılar olarak görünüyor.
TÜİK 2018 verilerine göre, Türkiye’nin yaş ortalaması 30.8, yani ülkemiz büyük oranda genç bir nüfusa sahip. Bu sebeple Avrupa’daki gibi ölüm vakalarının Türkiye’de görülmeyeceğine dair fikir birliği mevcut.
Her ne kadar virüs gençleri teğet geçecek görüşü hakim olsa da, ekonomik krizler en çok gençleri vuruyor.
2019 yılı genç işsizliğin rekora koştuğu bir yıldı.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2019 Aralık ayı işsizlik oranı yüzde 13.7. Genç işsizlik yüzde 25 oranında. İşsiz sayısı ise 4 milyon 394 bine ulaştı.
2020’nin daha ilk çeyreğinde yaşanan bunca olay, ilerleyen günlerde ne gibi sonuçlar doğuracak hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Ancak görünen o ki ekonomik durgunluk tahminimizden daha derin izler bırakabilir.
Dünyanın en zengin, teknolojik ve bilimsel açıdan en gelişmiş ülkesi, bu açıdan da elinin altında çok sayıda bilim insanı olan Amerika, hazırlıksız yakalandığı salgın ile mücadelede tam bir kaos yaşıyor.
Yine de küresel salgının şüphesiz en ağır faturası kırılgan ekonomilere çıkacaktır. Bu ekonomilerde var olan sorunlar daha da derinleşerek ekonomide kalıcı hasarlar yaratabilir.
Ülke olarak virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan hızlı ve kapsayıcı tedbirlerde nasıl başarılı olduysak, şimdi sıra işin ekonomik boyutunda. Acil önlemler alınmadığı takdirde şirket iflaslarının ve işten çıkarmaların yaşanacağını öngörmek zorundayız.
Yoksa uzun süredir iç piyasada kısık sesle gizlenen durum, küresel sağlık kriziyle dramatik bir boyuta ulaşabilir.