Nasrettin Hoca bir gün yere bir çember çizmiş ve sonra da o çemberin üstünde koşmaya başlamış. Görenler ‘Hoca neden aynı çemberin üstünde koşuyorsun’ diye sorduklarında Nasrettin Hoca durmuş ve dönüp cevap vermiş ‘Susun, kendimi yakalamaya çalışıyorum.’
2.Dünya savaşı sonrası başlayan Soğuk Savaş’la birlikte piyasa ekonomisine taraf ülkelerin yer aldığı neoliberal ekonomik sistem, Nasrettin Hoca’nın hikayesine benzedi. Aynı çemberin üstünde kendi kendini yakalamaya çalışarak şişen ve arada nefessiz kalıp krizler çıkaran bir hale gelmişti.
Soğuk savaş sonrası yükselen küreselleşme, gelişen ülkelerdeki ucuz iş gücü ile gelişmiş ülkelerin çılgın tüketimini buluşturdu. İyice şişen aynı çemberdeki sermaye, bununla da yetinmeyip türev finansal araçlarla bırakın kendini yakalamayı, kendi kendine tur bindirmeye başladı.
2008 krizinden sonra kronik çözümsüzlük içinde yalpalanırken, 2020’de en sarsıcı krize doğru emin adımlarla ilerlemekteydi. Virüs salgınının ortaya çıkmasıyla artık mevcut çemberin ya yok olması ya da ivedilikle yeni bir boyuta dönüşmesi gerekiyordu.
İşte tam da bu ortamda, Dünya ekonomi tarihinde Büyük Depresyon da dahil hiç yapılmayan birşey yapıldı. Salgınla birlikte gelişmiş ülke ekonomilerinde devasa miktarda para sisteme sokuldu.
Peki ne için?
En iyi ihtimalle 3 ay, en kötümser ihtimalle 6 ay sürmesi beklenen salgın karantinası döneminde iyice soğuyan ekonomilerin büyük bir durgunluk girdabına girmeden toparlanabilmesi için mi?
Bazı soruları soğukkanlılıkla sormak lazım. Ekonomi makro anlamda soğukkanlı yönetilmesi gereken bir konudur. Çünkü bazı sektörler neredeyse işlemez hale gelmişken, ekonominin çarkları aylık kazançla yaşayan dar gelirli kesimi çiğnerken ve çığ gibi büyüyen işsizliğin yol açacağı toplumsal riskler, beraberinde panikle atılan adımları da getirebilir.
Bugünün bilgi çağında gelişmiş devletlerin nokta atış şeklinde önlem almaları mümkündür. Hangi sektörlerin etkilendiğini, o sektörlerde çalışan insanların ne kadarının mali sıkıntı içine gireceğini ve büyük resimde hangi ekonomik faaliyetlerin öne çıkarılması gerektiğini bulmaları pek uzun sürmez. İyi bir planlama ve analiz ekibiyle her devlet kendi ülkesindeki bu büyük haritayı çıkartabilir.
Ayrıca kişilerin durumuna göre, bazılarının temel gereksinimleri karşılayacağı ayni yardımlar devreye alınırken, kimilerine nakit akışını yönetmek adına vadesi ertelenmiş düşük faizli krediler de açabilir. Hatta gelişmiş ülkelerdeki işsizlik sigortaları devreye girip 6-12 aylık süreci de sıkıntısız atlatmalarını sağlayabilirler. İşsizlerin sektörler arasında geçişini sağlayacak işe yerleştirme programları da başlatabilirler.
Ancak bu tür detaylı bir çalışmayı yapmanın yanı sıra birçok gelişmiş ülkenin ayırt etmeksizin herkese para dağıtmaya başlamasının arkasında ne yatıyor acaba?
Makroekonomik olarak %10-15 arası küçülme riski taşıyan 4-6 aylık bir karantinaya karşı neden bazı ülkeler neredeyse GSYİH’lerinin %30’undan fazla miktarda parayı piyasaya saçtılar?
TARİHSEL BİR SÜREÇ
Tarih boyunca yazılacak bir dönüşümün içinden geçiyoruz. Bu sürecin sonunda, Sanayi 4.0 ile bilgi ve üretim çağı dönüşümünü sağlamış ülkeler ve diğerleri olarak ayrışacağı bir dünya bizi bekliyor olacak.
Sermaye artık gelişmiş ülkelerin çılgın tüketimini karşılamak için ucuz işgücüne ihtiyaç duymayacak. Sanayi 4.0 ve dijitalleşme üretim ve nakliye maliyetlerini optimize hale getirerek, uzak diyarlarda ucuza üretmenin cazibesini azaltacaktır.
Batı ekonomilerinin tedarik zincirleri de virüs salgınıyla Çin’e bağımlı olmayacak şekilde yeniden şekilleniyor. Aynı virüs bahanesiyle artık gelişmiş ülkeler sağlık sistemi güven vermeyen ülkelere sınırlarını kapatacaklardır. Gelişmiş ülke Merkez Bankaları kendi aralarında belli kurallar çerçevesinde işlemler yapmaya başladılar bile. Trans-Asya, kuşak ve yol vizyonu çizenler için hayal kırıklığı pek de uzak görünmüyor.
Bu yeni üretim ve tüketim dinamiğine işlerlik kazandırmak için sermayenin yepyeni bir çembere ihtiyacı vardır. Gelişmiş ülkeler tüketimi tabana yayacak uygunluktaki çemberi ilk olarak devasa para arzı ile oluşturmaya başladılar.
Ülkelerin coğrafi konumları veya nüfusları yerine dijital gelişmişlik düzeyleri ticaretin, finansın ve refahın belirleyicisi olacaktır. Anlatması kolay ugulaması ise hayli zorluklar içeren bir süreç başlıyor.
Malum Nasrettin Hoca’nın çemberi yeni bir boyuta geçerken, bizim için de soru Türk edebiyatının usta şairi Can Yücel’in şu harikulade dizelerinde gizlidir: “Ya içindesindir çemberin ya da dışında yer alacaksın.”