Herkes yalan söylemiştir; ben hiç yalan söylemedim diyen bir insan hayatının en büyük yalanını söylemiş olur. Kimileri çok rahat yalan söyler, inandırıcıdır, birçokları ise yalan söylerken ya vücut dilleriyle ya yüz ifadeleriyle, en başta da gözleri ile kendilerini ele verir.
Ben yalanı kategorilere ayırdım. Beyaz yalanlar deyimi benim yarattığım bir kategori değildir. Çok yaygın olarak kullanılır. Zarar vermek için değil tersine kimse incinmesin, kırılmasın, üzülmesin diye söylenir. Başı sıkışınca insanlar bu tür yalana başvurur genellikle. Böylece hiç değilse içinde bulundukları zorluktan kurtulmuş olurlar. Yalanları ortaya çıkarsa da kendilerine çok fazla kızan olmaz, ne olsa iyi niyetle söylemiştir.
Pembe yalanlar daha çok sevgiliyi ya da eşi kızdırmamak için kullanılır. Öğrenciliğimizde sıkışınca öğretmenlere de bu tür yalanlar söylemişizdir zaman, zaman. Bunlar, beyaz yalanlardan farklı olarak er ya da geç ortaya çıkmaya mahkûmdur. Pembe yalanların bir özelliği çok üretken olmalarıdır, her zaman birbirlerini kovalar; bir kez pembe yalanlar devreye girdi mi diğerleri illâki onları kovalar. Karşı taraf uyanıksa da yalanı yutmadıysa ilişki en azından zedelenir, ya da daha neler, neler olabilir ama yazmaya dilim varmıyor. Kendisine yalan söylenen uyanık bir tip değil ise diğer pembe yalanlara gebedir demektir.
Bir de kötü yalanlar vardır, yalanın iyisi mi olur sorusunu yukarıda yanıtladım sanırım. Kötü yalanların başında, masum bir insana ya da insanlara iftira atmak gelir. Örneğin “ben onları gördüm, görmediğimi ise duydum, camide uygunsuz şeyler yapıyorlardı” diye bir yalan söylerseniz bu, çamur at izi kalsın türünden kötü bir yalandır, inanırlığı tartışma götürür. Yalanın sahibini bağlar, ortaya çıktı mı onun güvenirliğini yok eder. Bu tür yalanların örneklerini sıralasam sayfalar dolar. Ne var ki hiçbir yalan sonsuza dek gizli kalmaz deseler de ben bilemem; ama kötü yalanlar nedense hemen ortaya çıkar.
Bir de iğrenç yalanlar vardır ki tüm yalanların en kötüsüdür. Bu tür yalanlara başvuranlar herkese, her ortamda ve her fırsatta hiç çekinmeden, hiçbir etik değer taşımaya özen göstermeksizin, ağzına geleni akıl süzgecinden geçirmeyerek sürekli yineler. Yalandır adı üstünde, gerçekle uzak yakın ilgisi yoktur. Böylesi yalanları bir beyin yıkamak aracı olarak kullanır; yalanını söyler, izleyen gün yine, sonraki gün tekrar ve hiç bıkmadan aynı yalanı söyler; söyleye, söyleye kendi yalanına kendi de inanarak yalan söylemenin şehvetine kapılır. Gözleri çakmak, çakmak, ağzı köpürerek, nefret saçarak kendi yalanıyla sanki beslenir. Dur durak tanımaz. Toplumun en fazla değer verdiği kurum ve kişileri karalar. Kalp kırar, çevresini öfke toplumu durumuna getirir. Yalanlarla çevresini kandırmak amacındadır ve bir noktaya kadar başarılı da olur. Bazı insanlar inanır, inanmayanları ise hainlikle suçlamaya kadar gider işin ucu.
Yalanla ilgili atasözleri, deyişler vardır. “Yalandan kim ölmüş”, yalan söylemenin söyleyene bir zararı olmaz anlamında kullanılır. Rahmetli halamın çok kullandığı güzel bir deyiş vardı, “yalan da olsa söyle Tatar ağası” yani güzel bir övgü gerçek değilse bile sen söyle ki karşındakinin de hoşuna gitsin gibisinden. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” sözü ne kadar doğrudur bilemem; sırasında yalanlar kaç yatsı görür, bazı insanlar sonun gelmesini bekleyedururlar bazıları ise (salak gibi demeye terbiyem izin vermediği için söylemeyeceğim ama) hep inanırlar. Bekleyenler mi yalanlara inananlar mı daha suçlu siz karar verin.
Neyse ki gün gelir şafak söker artık mum ışığına gerek kalmaz, Yalancının mumu söner gider. Yalanların ortaya çıktığı dingin, huzurlu günler çok yakındadır artık…