Yalçın Doğan'dan O Fotoğrafa Tepki: Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet

Usta Gazeteci Yalçın Doğan, Trabzon'da yaşanan olayı yorumladı.

Fotoğrafın perde arkasında İstanbul seçimlerinin arkasındaki mağlubiyetin yattığına işaret eden Doğan, T 24'deki yazısında çarpıcı bir analize imza attı. İşte Yalçın Doğan'ın o yazısı...

AKP'nin çöküşünün belgesi...
On üç bin oy farkla Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiliyor.

Ve başlıyor ham hum şaralop...

Bul karayı al parayı!..

Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet...

Belediyeyi kaybetme acısını çekenlere reçete hazır.

Üç ayrı oy pusulasının bulunduğu "aynı zarfın içindeki pusulalardan birinde hile var" yaygarasına Yüksek Seçim Kurulu tarihe geçen, unutulmaz kararıyla damgasını vuruyor:

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yenilenecektir!.."

Yenilecek ama, AKP için vaziyet kel!..

Bunu düzelt gel!..

Ama nasıl?..

"Buldum buldum"
Tayyip Erdoğan her şeyi bırakıyor, İstanbul'da sokak sokak dolaşarak, kendi adayı Binali Yıldırım için oy istiyor.

Nafile!..

Belli ki, çanlar AKP için çalıyor.

O zaman?..

AKP'den suyun kaldırma kuvvetini bulduğunda, hamamdan fırlayan Arşimedvari nidalar yükseliyor:

"Eureka!..

Buldum buldum".

İstanbul seçimi kazanmak için bulunan çare ne?..

"PKK'nın tutuklu lideri Abdullah Öcalan ile onun kardeşi Osman Öcalan!.."

Osman Öcalan röportajı
AKP çaresiz, AKP İstanbul'u kaybediyor, bu belli...

Can havliyle son kartını oynuyor.

"PKK lideri Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkartıyor."

Dağlarda yıllarca PKK militanı olarak dolaşan o Osman Öcalan ki, PKK'nın merkezi Kandil'de 2003 Mart ayında:

"Kürt Sorunu çözülmedikçe, silahlarımızı asla bırakmayacağız."

O Osman TRT'ye çıkıyor:

"Ekrem İmamoğlu elinden geldiği kadar Kürtlerden kaçtı, onlar için hiçbir mesaj vermedi. CHP'nin Kürtler için hiçbir projesi yoktur, CHP Kürtlere hiç yakın olmadı."

Bu ifadelerle Osman sözüm ona, ‘İmamoğlu'na oy vermeyin' çağrısında bulunuyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir teröristin TRT'de röportaj vermesini "ifade özgürlüğü" olarak değerlendiriyor!..

İmralı'dan mektup
Aniden bir doçent zuhur ediyor.

Kimsenin adını sanını bilmediği, Doçent Ali Kemal Özcan elinde bir mektupla piyasaya çıkıyor:

"İmralı'dan mektup getirdim."

Yani, PKK lideri Abdullah Öcalan'dan...

O da, mektubu TV'lerde okuyor, buna göre, Apo "İstanbul'da yenilenecek seçimde HDP'ye tarafsızlık çağrısında" bulunuyor.

Açıklaması var:

"Bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım?.. Beni İmralı'ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. İmralı'ya gitmeden birkaç gün önce Tayyip Erdoğan ile görüştüm."

Bu kez fark 800 bin
Osman'dı, Apo'ydu, şuydu, buydu, hiçbiri fayda etmiyor.

İstanbul halkı bu kez AKP'nin haddini bildirircesine:

"23 Haziran 2019'da yenilenen seçimde Ekrem İmamoğlu 800 bin farkla seçimi kazanıyor, 13 bin fark, oldu sana 800 bin fark!.."

AKP iktidarının tükenişine giden önemli kilometre taşlarından biri İstanbul başta, on bir büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini kaybetmesiyle hızlanan süreç.

O gün olanları bugün hatırlamak gerek.

Faturalar, kesintileri, geçim derdi
AKP'nin tükenişi öylesine hızlanıyor ki...

"- Benzin, mazot, elektrik, doğal gaz ve gıda ürünlerindeki zamlarla birlikte geçim derdi her geçen gün daha artıyor.

- Türkiye'de hiçbir ekonomik krizde görülmeyen, fabrikalar doğal gaz ve elektrik kesintilerine uğruyor, üretim tümüyle duruyor.

- Gerçek enflasyon yüzde 50'leri buluyor.

- Tarım ve hayvancılık çöküyor.

- Kredi faizleri yüzde 24 - 28'lere yükseliyor.

- Ödenemeyen kredi kartı borçları milyar liralara dayanıyor.

TÜRKİYE EKONOMİK OLARAK HER YÖNÜYLE ÇÖKÜYOR."

Her türlü haksızlık, hukuksuzluk, keyfilik cabası.

AKP iktidarının sonu yaklaşıyor.

Bir çocuk: Kara bir sayfa
Çöken AKP iktidarı için son bir can simidi aranıyor ve bulunuyor:

"Yedi, sekiz yaşlarında bir çocuk!.."

Tayyip Erdoğan önceki gün Trabzonda konuşurken, Kemal Kılıçdaroğlu'na yine hakaretler yağdırıyor, yaptıklarıyla övünüyor, ne var ki:

"Trabzon artık eskisi gibi ses vermiyor, bütün Türkiye gibi... Tepkiler cılız..."

Nereden, nasıl geldiği belli olmayan, bir çocuk var kürsüde, söz o çocuğa düşüyor:

"Bu Bay Kemal Cumhurbaşkanı amcamın karşısındaki kim.. O adam hain, hain... En iyi adam burada, oyunuzu ona verin."

Bu zavallı, sefil sahne Türk siyasetinin belleğine kara bir sayfa olarak geçiyor.

Çocuğa sorsan, "hain" ne demek diye, eminim bilemez!..

Çocuğa sorsan, "Bay Kemal kimdir, ne iş yapar, neden hain" diye, eminim tek bir cümle edemez!..

Ona öğretilmiş o da, söylüyor.

İnsanı utandıran, içini acıtan bu sefil sahne daha da ağırlaşıyor:

"Kürsüde Erdoğan'ın yanında, Bakan koltuğunda oturan bir kaç kişi çocuğun söylediklerine gülüyor!.."

Bir çocuğu siyasi propaganda aracı olarak kullandıklarından dolayı, ağlayacak hallerine gülüyorlar.

Yandaşlar görmedi
Dün AKP'yi canla başla destekleyen "yandaş medyaya" bakıyorum, yirmiye yakın gazeteye bakıyorum.

"Onlar bile, onlar, onlar bile" bu sefil, bu can acıtıcı, bu insanı utandıran sahneyi görmüyorlar, birinci sayfalarına taşımıyorlar.

Bu sefil sahneyi onlar da görmüyor ve belli ki, kabul etmiyor.

Sözleşmeye aykırı
İktidarın altından kaydığını gören AKP Öcalan kardeşlerden, mektuplardan, hukuksuzluktan meden umarken, son istasyona geliyor:

"Çocuğu kullanıyor!..

Siyaseten utanç verici bu sahnenin uluslararası boyutu var:

"Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırı!.."

Bunun farkında olduklarını sanmıyorum.

"İktidarda kalmak gözlerini kör ediyor...

Ama, çaresiz...

Onlar da, görüyor artık..."

Ve en akıl almaz yöntemlere başvuruyorlar.

O masum çocuğun yarın okulda, mahallesinde birileri tarafından "kahramanlaştırılırken", diğer yönden belki de, "yabancılaştırılacağını" akıllarına bile getirmeden!..

O çocuğun kaderiyle oynayarak...

Türk siyasetinde simsiyah bir kilometre taşı...

AKP'nin çöküşünün belgesi...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri