YAŞ ve Eski İthamlar

Alp Kırıkkanat

Yüksek Askerî Şûra’nın (YAŞ) ağustos ayı başındaki, general/amiral ve albay rütbe terfileriyle ilgili almış olduğu kararlar, birçok yönüyle, kamuoyunun önemli bir bölümünde tartışmalara yol açmıştır. General/amiral sayılarının düşürülmesi, rütbe bekleme sürelerine uyulmamış olunması ve 15 Temmuz ve sonrasında yıkıcı faaliyet örgütüyle mücadelede yararlılık göstermiş bir kısım komutanların terfi edilmemeleri ya da emekli edilmeleri tartışmaların ana eksenini oluşturmaktadır. Geçmişte YAŞ’ın yapısının değiştirilmesi ve son dönemde çıkarılan askerlik yasası da dikkate alındığında; bu şura kararları, tepkilerin yanı sıra endişeye de neden olmuştur. Bu endişeler, etrafımızda bu kadar bela varken TSK’nın küçülmesi sonrasında oluşabilecek olası sonuçlar karşısında ulusal güvenliğimiz etkilenebilir düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bu endişelere, dışarıdan bakan bir kişi olarak ben de katılıyorum. Ancak ben, konuya ulusal güvenliğimizin bir bölümünü ilgilendiren farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. FETÖ ile mücadelede yararlılığı açık olarak bilinen meslektaşlarımızın bir kısmının emekli edilmesi ya da terfi etmemesi; bazı çevrelerde adeta bir sevinç yaratmıştır. Sevinçlerini geçmişteki iftiralar ve ithamlar üzerinden yansıtmaları, bu yıkıcı tehdidin halen devam ettiğini ve beklentilerinin sürdüğünü göstermektedir.  

Dikkat edildiği takdirde, kararların hemen ardından, yerli basında çıkan bir köşe yazısında; TSK içinde bir parti liderine bağlılığı ifade eden ve onun taraftarı olduğu algısını sunan bir isim (Perinçekçi) kullanılarak, böyle bir yapının bir kısmının tasfiye edilmesinin olumlu karşılandığı ifade edilmiştir. Tabi, bir kısmı denildiğine göre, kendi tanımlarına uygun gördükleri diğer bir kısım kişiler için de aynı muamelenin yapılmasının arzu edildiği gibi bir sonuç da ortaya çıkmaktadır. Yurt dışındaki kaçak bazı FETÖ militanları da karardan memnuniyetlerini ifade eden mesajları hemen sosyal medyada paylaşmışlardır. Hedefledikleri kişiler hiç kuşku yok ki, öncelikli olarak Balyoz ve diğer kurgu davalarda yargılanmış, beraat etmiş ve görevlerine dönmüş değerli meslektaşlarımızdır. Sahte davalar süresince yıkıcı unsurun attığı iftiralardan bazıları da aynı bugün olduğu gibi, biz yargılananların bir kısmımızın Avrasyacı ve hatta Rusçu olduğu yönündeydi. Bir önceki yazımda, kumpas davaların kurgularındaki ortaya konan oyunun devam etmesini isteyen bir kısım odaklar olduğu savını öne sürmüştüm. Peki, bu oyunun devam etmesi neden isteniyor ve bu iftiralar neden hala gündemde tutulmaya çalışılıyor?  

Önce sondan başlayayım. Bir Türk subayının Rusçu olabilmesi ancak bir Rus subayının Türkçü olması ihtimali kadar zayıftır. Bu iddiaya sarılanlar, siyasi tarihimizi, kültürümüzü ve hasletlerimizi bilmeyenlerdir. Geçmişte bu iddiayı güçlendirmek için; kurgu davalarda hedef olan bazı emekli personelin iş ve kişisel yaşamlarına dair birçok ipe sapa gelmez iddialar da ortaya atılmıştır.    

Diğer yandan, normal bir demokratik düzende, kişiler istediği partiye ve parti liderine teveccüh gösterebilirler. Ancak yüzde 0,23 oranında oy almış bir partinin ve liderinin TSK          ya da görevdeki bir kısım üst düzey subaylar üzerinde etkili olduğunu iddia etmek de fazlasıyla abartılı bir yaklaşımdır. Bahse konu parti, davalar süresince, biz asker sanıklara çok açık bir destek sunmuştur. Fakat, bu durumun ve az sayıda emekli askerin partiye üye olmasının; yargılanmış çoğunluğun o gruba bir mensubiyeti olduğu yönünde bir anlam çıkarılmasına neden teşkil etmemektedir. Kaldı ki üye olanların da bu anlamda fanatik bir bağlılıkları olduğunu zannetmiyorum. 

Vatan Partisinin söylemlerine bakıldığında, Avrasya ile Atlantik arasındaki cepheleşmeden bahsedilmektedir. Bu, doğru ya da yanlış, o siyasi partinin bir görüşüdür. Her kesime göre farklı bir tanımı olan Avrasya’nın; bahse konu partinin söylemlerinde, Çin, Hindistan, Pakistan, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Vietnam gibi ülkeler olarak tarif edilmektedir. Rusya ise Batı Asya ülkeler grubunda gösterilmektedir. Bu ülkelerin bir kısmı, ABD ile birçok yönden sorunları olan ülkelerdir. Türkiye’nin ABD ile çekişmesinin, küresel ölçekte, Avrasya ile Atlantik arasındaki çelişmenin bir parçası olduğunu ifade etmektedirler. Ancak kamuoyunun bir kısmında, parti liderinin geçmişte durduğu politik çizgi nedeniyle, bugünkü söylemlerinin de rahatsız edici ve inandırıcılıktan uzak olduğu yönünde bir yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşımın, meslektaşlarımıza yönelik yafta üzerinden güçlendirilerek, TSK’da olası bir ABD aleyhtarlığının önüne geçilmesini sağlayacak bir argüman oluşturma çabası olabileceğini düşünüyorum. Bunun da ABD’ye rağmen Doğu Akdeniz ve Suriye’de varlık gösterilmesinin engellenmesine yardımcı olacak yollardan biri olarak görüldüğü kanaatindeyim. Şahsi düşüncem odur ki; siyasi taraftarlığı ifade eden bu yafta meslektaşlarımızın boynuna bu nedenle asılmaya çalışılmaktadır. Yoksa, herkes bilmektedir ki böyle bir grup hiçbir zaman olmamıştır, olamaz da…   

Dikkat edilirse; şura sonrası parti taraftarlığı ithamını yapanlar, mart ayında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı unsurlarının icra ettiği Mavi Vatan Tatbikatını neredeyse yerden yere vurmuşlardır. Birçok bilgi eksikliğiyle yazıldığı alenen belli olan tatbikatla ilgili yazılarda, planlama hataları olduğu ima edilerek, ‘‘Ege’de sulara gömüldük’’ ifadesine varacak kadar ileri gidilmiştir. Müteakip yayımlarda ise Türk donanmasını kim engelliyor soruları sorulmuştur. İlginçtir ki, tatbikatın planlama ve icra aşamasında görev alan bir kısım meslektaşlarımız da kumpas davalarda suçlanan kişilerdi.  Bu yaşananlar, bilgi harbi için ders niteliğindedir. Aslında olan biten, Doğu Akdeniz ve Suriye’deki konsantrasyonumuzun akamete uğratılmaya çalışılmasıdır.  

Diğer yandan, iddia edildiği şekliyle gerçek olmayan Avrasyacılığın, Türkiye üzerinde psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Türkiye’nin Batı’yı da dikkate alarak, tanımlarda farklılıklar olsa da genelde aynı bölgeyi işaret eden Avrasya’da, özellikle siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya çalışmasının; bir kısım odakları rahatsız etmiş olabileceğini değerlendiriyorum. Avrasyacı suçlamaları yapanların, örneğin Fransa’nın Hint-Pasifik bölgesinde hangi ülkelerle ne tür bir siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler geliştirmek istediğini araştırmalarını öneririm. Fransız Genelkurmay Başkanı’nın Ekim 2017’de Avustralya’ya yaptığı bir ziyarette:  

‘‘…Dünyanın sıklet merkezi Hint-Pasifik bölgesidir. Artık ticaretimizin büyük bölümü Asya ve Hint-Pasifik bölgesindedir. Evimizden uzakta değiliz çünkü 1,6 milyon Fransız bu bölgede yaşıyor. Biz artık bir Pasifik ülkesiyiz. Bu bölgede yaşıyoruz…’’ 

sözleri dikkat çekicidir. Bu kişi burada yaşasaydı başına neler gelirdi, varın gerisini siz düşünün. Bu gerçekleri görmek için, iddia edildiği şekliyle, ayrıca Avrasyacı ya da başka bir şeyci olmaya da gerek yoktur.  

Sonuç olarak, dünyada neler olup bittiğini anlamadan gerçek olmayan yakıştırmaları fütursuzca iddia edenler, en iyimser tahminle, meseleyi anlamayanlardır. Ancak bunların dışındaki gerçek aktörler, görevdeki hiçbir makama etkisi olamayacak bir kısım siyasi figürler üzerinden, kamuoyunu etkilemek maksadıyla; bilgi harbi temelli bir kısım tekniklerle Türkiye’nin çevresindeki ve diğer bölgelerdeki etkinliğini her yönden kırmak için çaba sarf etmektedirler. Kumpas senaryolarının, bugün de devam etmesini istemelerinin ve meslektaşlarımıza iftira atmalarının nedeni budur. FETÖ tehdidi devam etmektedir. Diğer yandan, iktidarın da kendi çizgisine uygun bir ordu yaratma endişesini doğuracak uygulamalardan kaçınması gerekmektedir. Resmi makamlardan, devletine ve milletine sadakatle hizmet etmiş meslektaşlarımız için bu haksız nitelendirmelere cevap teşkil edecek bir açıklama geleceğini ümit etmek istiyorum. 

 

 

Kaynaklar: 

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/05/20170528-6.htm  (03 Ağustos 2019) 

https://www.ntv.com.tr/turkiye/yas-kararlari-aciklandi,7dPDJ1SKcE2GlPeAbOi5OA   

(03 Ağustos 2019) 

https://secim.haberler.com/2018/vatan-partisi-secim-sonuclari/ (04 Ağustos 2019) 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/jandarma-genel-komutanina-ne-teklif-edildi-52802yy.htm  

(03 Ağustos 2019) 

http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/rota-yazilari/dogu-perincek-abd-ile-avrasya-arasindaki-secim-27063  (03 Ağustos 2019) 

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/rus-cular-cin-ciler-sanghay-ab-vs-1-1665038  

(03 Ağustos 2019) 

https://www.okan.edu.tr/avrasyamerkezi/sayfa/1350/avrasya-ulkeleri/  (03 Ağustos 2019) 

https://www.akademikkaynak.com/avrasya-nedir-icerigi-nedir-avrasyada-hangi-ulkeler-vardir.html (03 Ağustos 2019) 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/egeyi-tamamen-yunana-terk-mi-ettik-50968yy.htm  

(03 Ağustos 2019) 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-donanmasini-kim-engelliyor-51031yy.htm  

(03 Ağustos 2019) 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yunan-ve-rum-destegi-nereden-aliyor-52229yy.htm  

(04 Ağustos 2019) 

https://foreignpolicy.com/2019/07/18/france-is-looking-for-new-allies-in-asia/  

(04 Ağustos 2019) 

https://www.aspistrategist.org.au/frances-increasing-naval-presence-in-the-asia-pacific-we-live-in-the-region/  (04 Ağustos 2019) 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.