YASLI GİTTİK DEMOKRAT GELDİK: 27 MAYIS, TÜRKEŞ, BAHÇELİ, ERDOĞAN

Nuray Başaran

Demokrasi tarihi darbelerle dolu olan bir ülkede , elbette Yassı Ada’nın bugün Yaslı Ada’ya dönüşmesi çok önemli.  

Ama gönül isterdi ki,  iktidar ve muhalefet , siyasetin tüm aktörleri orada olsun. 

O zaman bugün daha farklı bir yazı ile bu açılışı yazardık. 

Peki neden böyle bir yazı yazmak kaçınılmaz oldu?

Eski başbakanlardan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamıyla sonuçlanan yargılamaların yapıldığı Yassıada, darbenin 60. yıldönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak açıldı. 

Açılışı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli birlikte yaptı.

Doğrusu  uzun süredir birlikte bir etkinlikte bulunmayan Bahçeli’yi,  Erdoğan’ın yanında bu açılışta görenler çok şaşırdı. 

Zira MHP’nin kurucu Lideri Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs’taki rolünü bilenler, o dönemde Albay olan ve darbeyi gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi içinde yer alan Türkeş’in, aynı zamanda radyodan darbe bildirisini okuduğunu bilmeyen yoktu. 

Üstelik de Devlet Bahçeli katıldığı bu törende Türkeş için tek bir kelime sarf etmeden sadece darbeyi kınamakla yetinmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise törendeki konuşmasında,  MHP'nin kurucu lideri Alparlasan Türkeş'e de yer verdi. Erdoğan, "Bu vesileyle sürgüne gönderildiği Hindistan'dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını, insanlık duygularıyla uyuşmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeşi de rahmetle yad ediyoruz" açıklamasında bulunuyordu. 

Erdoğan haklıydı da. O Alparslan Türkeş ki , aşağıda yayınladığımız mektupları gönderiyordu Cemal Gürsel’e sürgün gittiği Hindistan’dan.

BİR SÜRGÜNÜN ÖYKÜSÜ 

Yeni Delhi, 7 Eylül 1961

Orgeneralim, 

Size asla vazmak niyetinde değil idim. Fakat bugün Memleketin yüksek menfaatleri bakımından bazı hususların dikkatinize sunul ması zaruri oldu. 

Şöyle ki: 

Yüksek Adalet Divânı birkaç güne kadar eski iktidar mensupları hablında hükmünü verecektir. Adaletin hükmüne müdahale etme mek ve daima hürmetkâr bulunmak şarttır. Ancak, hükümlerin infazı Yurtta mevcut durumun nezaketi gözönüne getirilince, ayrıca incelenmeğe değer görülmüştür. 

Yüksek Adalet Divânı'nın vereceği cezalar içinde idam hükümleri mevcut bulunduğu takdirde bunların tâdil edilerek hafifletilmek ce betine gidilmesi çok faydalı olacaktır. 

Çünkü: a) İdam cezalarının infazı, 13 Kasım'dan beri atılan çok hatalı adımlar dolayısıyla memlekette meydana gelmiş olan buzur  suzluğu daha çok arttıracaktır. b) Ölüm cezalarının infazı, yurtdışında da Milletimiz ve Devleti 
miz aleyhinde tepkilere yol açacaktır. c) Ölüm cezalarının infazı halinde, Milletimizi bölen kin ve garaz duyguları şiddetlenecek ve 27 Mayıs'ın amacı olan Millî Birlik ruhunun geliştirilmesini güçleştirecektir. 

$) Yukarıda sıralanan mahzurlarına karşılık, cezaların infazı 
ile memlekete sağlanacak hiçbir fayda yoktur. sasen siyasî suçlardan dolayı, ölüm cezaları verilmesi, bugünün insanlık duygularına uymamaktadır. 

buraya kadar sıralanan mutalealara ilâveten, hukuk bakımın un da şu hususların incelenmesi lüzumludur. 

1. Yüksek Adalet Divânı'nın vereceği idam kararlarının nihaî elenmesi, bununla ilgili kanunun yürürlüğe girdiği tarihte meşru yasama organı bulunan 27 MAYIS MİLLİ BİRLIK KOMİTESİ'ne ait idi.

II- Bugün ise, yasama organı yalnız başına 13 KASIM KOMİTESİ 
değil, Temsilciler Meclisi ile birlikte Komite'den meydana gelen Kurucu Meclis'dir. 

III- Türk Anayasası'na göre, idam hükümlerinin nihaî incelen 
mesi, yasama organlarına aittir. Şu halde, bugün Yüksek Adalet Divanı'nın vereceği idam kararlarının yalnız 13    

KASIM KOMİTESİ'nce incelenmesi hukukî ve meşru olamaz. Aksi halde, Millet ve tarih önünde sorumlu olacağınızı hatırlatırım. 

Saygılarımla 

Alparslan Türkeş 

Aslında bu mektupları ve gerçeği MHP Lideri Devlet Bahçeli’den duymak daha doğru olurdu.

Ama olmadı.

Ama hayat da yaşadıklarımız da çok enteresan. 

Enteresanlıklar bunlarla da sınırlı değil. 

Zira bugün 20 yıllık Ak Parti iktidarındaki müfredat içerisinde Açık Öğretin Fakültesi kitaplarında;  Menderes’in nasıl özgürlükleri kısıtladığı, kendi gibi düşünmeyen medya ve gazetecilere yaptığı zulümler ve nasıl vatana ihanet ettiği anlatılıyor…..

Ne diyeyim ki? 

Sözün bittiği yer. 

İnsanın gerçekten kafası karışıyor. Söyleyecek şey bulmakta zorlanıyor.

Yorumu size bırakıyorum.


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.