Öteden beri her yeni yıla umutla girerim. Umut paslanmaz silahımdır benim. Mermileri de sevgi, güzellik ve iyiliktir…
Geçmişe bakıp, öyle pek ahhh vahhh etmem. Çünkü bilirim ki,yanlışları ve kötülükleri düzeltmek,iyiye çevirmek bizim elimizdedir. Türkiye çoktandır hasta,üstelik de hastalığı yaşamasına rağmen,hala (turp gibiyim)diye dolanıyor ortalıkta.Varsın olsun,gerçekle burun buruna yaşamanın dozajı arttıkça,ülkemiz de farkına varacaktır hastalığın tedavi mecburiyetini.Biz Türk’lerin çok önemli bir alışkanlığı vardır.Yumurta kapıya dayanana kadar bekleriz,hatta kırılmasını bile göze alabilecek bir sabrı gösteririz.Kapımıza değil,yüreğimize kadar dayanan yumurtayı,en güç şartlarda bile kırdırmadık.Düşünsenize İstiklal harbimizi.. Elde yok, avuçta yok,silah yok,cephane yok, ayaklarda çarık bile yok. O halimizle güçlü düşmanları denize dökmüşüz.
Gözünü sevdiğimin, kurban olduğum Atatürk’ü… Yoktan var etmiş bu milleti. İstanbul’a dayanan, Ankara’yı zorlayan, İzmir’i ele geçiren, Çanakkale’ye bomba yağdıran, Anadolu’yu parselleyen tüm güçlü düşmanlarımızı perişan etmiş. Büyük ülkelerin donanmaları, denizin dibini boylamışlar, Çil yavrusu gibi kaçışmışlar düşmanlarımız. Ahhh şu çılgın Türkler… Helal olsun onlara. (Günümüzde çılgın Türk mü kaldı)dediğinizi duyar gibiyim. Kaldı,hem de öyle bir kaldı ki,yumurta kırılmadan göreceğiz ve yaşayacağız bunu.
Biz tehlikede kemik gibi birleşen bir milletiz. Bakmayın bugünümüze, bakmayın karpuz gibi ortadan ikiye bölündüğümüze, bakmayın dindar ve kindar gençlik yaratma hayallerine… Türkiye’ye,devletimizin ve milletimizin tümüne kastedecek her davranışın karşısına yiğitçe dikiliriz.Yanlış yaptıysak,eğer o yanlışlar devletimize ve milletimize büyük ve ciddi zararlar veriyorsa,aklımızı başımıza toplayıp mutlaka döneriz yanlışlardan.Hem yanlışların oluşmasında,yanlışı yapan yönetimler kadar bizim de suçumuz yok mu sanki?Yanlışı ülkemize yerleştirmeye çalışanlar,mevcut dünyamız için değil öteki dünya için çalışanlar,dinle devlet işlerini birbirine iyice karıştıranlar,geceli-gündüzlü,sürekli ve hummalı faaliyet ve gayretler içindeyken,onlara karşı çıkan bizler pek oralı olmadık.Sahillerde rakı-balık-Ayvalık yaptık,günlük yaşamlarımızda gelirlerimizi arttırmak için olmadık işler çevirdik,tüketim toplumunun azılı ve iflah etmez birer askeri olduk.Yalan mı bunlar?
Türkiye’miz çok güzel, mükemmel ve muhteşem bir ülke. Böyle bir ülkenin düşmanı çok olur elbette.Bakın başımıza gelenlerin çoğu, güzelim ülkeye zarar vermek ve ele geçirmek isteyenlerin tezgahları..Durmaksızın bizi yorup,meşgul edip,yıldırmaya çalışıyorlar.Başta İngiltere’si,Amerika’sı,Rusya’sı,Almanya’sı,Fransa’sı,tüm komşu devletler Türkiye’yi zorluyor,kumpaslarla ve bölücü- parçalayıcı organizasyonlarla,başımızı belaya sokmaya çalışıyorlar.Hoş bizim de, bu gayretleri coşturan dış politika yanlışlarımız yok değil ya neyse.Hepsinin de üstesinden geleceğiz bilesiniz.PKK imiş,Kürt devleti imiş filan hepsi hikaye.Hepsi bizi bölüp parçalamak için dış güçlerin ortak organizasyonları.Şuna kesinlikle inanıyorum ki,Türkiye’mizin toprak bütünlüğüne yönelecek her tehlikeyi, Güneydoğu’da yaşayan insanlarımızın tümüyle kemik gibi bütünleşerek,kolayca bertaraf ederiz.Buna hepimiz inanalım lütfen.
Kocaman, verimli ve değerli bir ülkenin sahibiyiz. Bunu koruyabilmek, imkanlarından akıllıca yararlanabilmek ve geçmişin güçlü ve saygın Türkiye’sini tekrar sahneye sürebilmek için, süratle birlik ve beraberlik içine girmemiz, birbirimize sıkıca ve samimi bir şekilde sarılabilmemiz, karşılıklı rahatça konuşabilmemiz lazım.Artık milli menfaatlerin,kişisel ve siyasi menfaatlerin önüne geçmesi şart.Önce kuşa döndürdüğümüz demokrasi anlayışımızı düzeltmeliyiz.Anayasamızı ve yasalarımızı,iktidarı her ele geçirenin aklına ve keyfine göre değişim imkanını ortadan kaldırmalıyız.Asgari müştereklerde mutlaka buluşmalıyız. Parlamento’muzu üye çokluğuyla değil, akıl ve işlev çokluğuyla tekrar devreye sokmalıyız. Ülkeyi yöneten kadroları, eş-dost-ahbap-yandaş dörtgeninden kurtararak, liyakat ve ehliyetli personelle donatmalıyız. Mutlaka ama mutlaka dinle devlet işlerini birbirinden muhakkak ayırmalıyız.Helalle haramın ne anlama geldiğini iyice bellemeli,harama el uzatanlara derhal mani olmalıyız. Ayrıca ilk yapacağımız işlerden biri de, devleti yöneten tüm kadrolardan ciddi bir mal beyanı istemeli ve bunları büyük bir dikkatle kontrol etmeliyiz.
Fazla uzatmaya gerek yok.Akıllı bir devlet olabilmenin evrensel şartları bellidir.Bunlara uymak bile yeter.Yeni bir yıla adım attığımız şu günlerde,ülkemize musallat olan tüm tehlikeleri savuşturacağımıza,tüm yanlışları düzeltmek amacıyla samimi adımlar atacağımıza,Türkiye’deki salgın gerginliği azaltacağımıza inanıyorum.En azından inanmak istiyorum.Paramız yok,salgın hastalık zordaki ekonomimizi perişan etmeyi sürdürüyor.Milletin büyük bir kısmı geçim sıkıntısı çekiyor,geleceğine endişeyle bakıyor.Bu tabloyu parlak nutuklarla geçiştirmek,yanlışı doğru göstermeye çalışmak akıllıca bir yol olmadığı gibi, hastalıklarımıza çare de değildir. Birbirimizi suçlamak yerine, el ele vererek bu dönemi nasıl atlatabileceğimizi ve ülkemizi nasıl düze çıkarabileceğimizi konuşmalıyız.Kavga ederek değil, sükunetle ve vatanperverce dil dökmeliyiz karşılıklı…
Başarabilir miyiz bunu? Elbette başarırız, başarmak zorundayız. Milleti ve devleti yönetenlerin iktidarıyla ve muhalefetiyle dillerine sahip olmaları,birbirlerine saygı göstermeleri ve kayıkçı kavgasına son vermeleri şartıyla, mutlaka aşarız bu zor günleri.Peki aşamazsak,başaramaz ve yanlışlara devam edersek,ne olacak halimiz?Böyle bir ihtimali aklınıza bile getirmeyin.Eğer biz aklımızla düzeltemezsek bu karanlık tabloyu,düzeltecek çılgın Türk’lerimiz her zaman vardır.Siz şu çılgın Türk’lere, benim gibi inanın lütfen.Onlar hepimizi vatanseverlik çizgisinde buluşturmakta ustadırlar.Dün nasıl buluşturdularsa,bugün de buluştururlar.Merak etmeyin.
Hepinizin yeni yılını bu duygularla ve içtenlikle kutluyor, daha iyi ve güzel bir Türkiye için kucaklaşacağımız günlerin yakınımızda olduğu inancıyla sevgi ve saygılar sunuyorum.
CAN PULAK