Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Faik Öztrak, "damat nerede" kampanyasına ilişkin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın “seviyesiz söylem”, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “Kazanımların altında onun imzası var” ifadelerine “Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz?" karşılığını verdi. Öztrak, "Bugün ülkemizin en büyük açığı ne cari açıktır ne de bütçe açığıdır. Bugün ülkemizin en büyük açığı; herkesi kucaklayacak, tarafsız bir cumhurbaşkanı açığıdır" diye konuştu.
CHP Sözcüsü Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) sonrası basın toplantısı düzenledi.
Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Saray ve şürekâsı avazı çıktığı kadar bağırıyor. Bu kakofoniye önce yeni Hazine ve Maliye Bakanı sonra da bu konuda uzun süredir sus pus olan AK Parti Genel Başkanı katıldı. Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz? Sorularımızı adamakıllı cevaplamak yerine, sorularımıza ‘seviyesiz siyaset’ demiş. Seviyesiz siyaset, milletine hesap vermekten kaçan siyasettir. Erdoğan’ın cevapları zaten malum… Ben Sayın Bakan’a soruyorum; ‘Madem damadın yaptığı işler doğruydu. Siz o koltuğa neden getirildiniz?’ Damadın arka kapıdan, ihalesiz döviz satması doğruysa, siz neden bu işlemlere son verdiniz? Damatla beraber, Merkez Bankası Başkanı neden değiştirildi? Kimse milleti kör, alemi de sersem sanmasın. O günkü hatalar nedeniyle, bugün millet kırk katır mı, kırk satır mı noktasına geldi. Ekonomi yüksek faiz, yüksek kur kıskacına sokuldu. Millet işsiz, aç. Tefeci eline düşen babalar, evlatlar canına kıyıyor. Esnaf, çiftçi, KOBİ faize ezdiriliyor. Ekonomik buhran aileleri dağıtıyor. Erdoğan çıkıyor, ülkemizde aile yaşamını bitireni arıyor. Anlaşılan sarayın altun varaklı aynaları sorumluları göstermiyor.
Partili Cumhurbaşkanı, şehidimizin anacığına başsağlığı dilemeyi bile, Bir siyasi faaliyete dönüştürdü. Şehit anasının acısından, siyasi rant devşirmeye kalktı. Ciddi tarafsız bir Cumhurbaşkanı, yaşanan acıyı siyaset üstü tutardı. Tüm parti liderlerini bir masa etrafında toplardı. Bugün ülkemizin en büyük açığı ne cari açıktır ne de bütçe açığıdır. Bugün ülkemizin en büyük açığı, herkesi kucaklayacak, tarafsız bir Cumhurbaşkanı açığıdır. Bugün derin bir devlet krizi yaşıyorsak, Sebebi işte budur.
‘MEMNUNİYET ERDOĞAN'A, HAKARETLER KILIÇDAROĞLU'NA’
Operasyon başarılı olsa, ‘Sorumlusu benim, ben diye zafer naraları atacaktı. Ama kurtarma operasyonu başarısız olunca, muhalefete saldırdı, hakaretler etti. Genel Başkanımız, operasyonun ardından millet adına, şehitlerimiz için beş soru sordu. Bu sorulara cevap yerine ağza alınmayacak hakaretler geldi. Bugün de bu seviyesiz sözleri sürdürüyor. Saray’ın İletişim Başkanı bile, Erdoğan’ı sansürlemek zorunda kaldı. Ne diyelim, memnuniyet ve iltifatlar Erdoğan’a… Şikâyet ve hakaretler Kılıçdaroğlu’na… Erdoğan, hakaretle de yetinmedi. ‘Sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir’ diyerek, devletin arkasına saklanmaya kalktı. Başarısızlıktan kendini değil, devletini sorumlu tutan bir Cumhurbaşkanı. Bu ne görülmüş ne de duyulmuş şey… İşte devlet krizi tam da budur.
‘HATALARINIZDAN DERS ALMIYORSUNUZ’
Bugün hala hatalarınızdan ders almıyorsunuz. Toplumu kutuplaştırarak, gençlerle kavga ederek, sağa, sola tehditler, hakaretler savurarak, herkese ‘terörist’ yaftası yapıştırarak, gerçek teröristlerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. Siz bunları yapınca; milletvekilleriniz, atanmış bakanlarınız, genel başkan yardımcılarınız, saraydaki bürokratlarınız, danışmanlarınız millete parmak sallayıp, millete had bildirmeye kalkıyor. Yıllarca bürokratik oligarşiden bahsettiniz. Vesayet rejimiyle mücadele ediyoruz diye masallar anlattınız. Şimdi Sarayınızdaki bürokrat oligarşisine sesiniz çıkmıyor. Saray vesayetinden son derece memnunsunuz. Danışmanlarınızın sınırsız saçmalama hakkı nereden geliyor? 'İletişim Başkanı hesap verecek demek; devletten hesap sormaktır' diyen, sözde hukukçu danışmanlarınız var. Bürokrat, devlet olmaz. Devletin memuru olur. Devletin memurundan da elbette hesap sorulur. ‘Millete hizmetkâr olacağım’ derken, ‘devlet benim’ diyerek, millete dikleniyorsunuz. İşte bu vesayet rejiminin daniskasıdır. Siz devlet olamazsınız. Olsanız olsanız, Beş yıllığına seçilmiş bir hükümet olursunuz. Devlet baki, siz gidicisiniz. Herkes ona göre davransın. Herkes haddini bilsin.
FAHRETTİN KOCA’YA ELEŞTİRİ
Salgının yayılmasını engellemek için lokantalar, restoranlar, kafeler kapatıldı, ama salgın AK Parti il kongrelerine ve protokol cenazelerine uğramıyor. Sağlık Bakanı burada ne diyor? ‘Duygularımızı rahatça paylaşacağımız günler için cenaze ve nikâhlarda 30 kişiyi geçmiyoruz.’ Bu da dünkü protokol cenazesinden fotoğraf, lebaleb dolu…Ne yazık ki Sağlık Bakanı da bu kalabalığın tam göbeğinde… Salgını hafife alamayız. Bu salgında 28 binden fazla yurttaşımızı kaybettik. Ekonomik kayıplarımız da cabası. Esnaflarımız perişan, çiftçilerimiz perişan, işçilerimiz perişan. Tüm dünya, salgınla mücadeleyi bir dünya savaşı ciddiyetinde götürüyor. Normalleşmede gecikilecek her dakika, insani kayıplar kadar, ekonomik kayıpları da artırıyor. Sağlık Bakanı bunu yaparsa, milletimiz de salgını ciddiye almaz. Bu görüntüleri açıkçası çok yadırgadık.