2020 yılı, bireysel olarak insanların dünyanın geleceği ve sağlık alanında farkındalıklarının artacağı bir yıl olma konusunda karşımıza Covid19 Pandemisini çıkarttığında, tüm insanlık çok tehlikeli bir öğretmen ile karşı karşıya kaldığımız gerçeğiyle yüzleşmiştik. Ancak gelinen nokta, ders almaktan çok uzak olan insanoğlunun ilkel benliği ile davrandığını net bir şekilde ortaya koymuştur…Birçok ülke ve tabii ki ülkemiz de ikinci dalgaya geçemeden birinci dalganın ikinci, üçüncü pik vakalarıyla karşı karşıya kalmakta…
Yeni Coronavirüse karşı önlem almakta insanlar neden bu kadar umursamaz ve dikkatsiz? Bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bireysel önlemlerin alınmamasına ilişkin edinilen izlenimler, önlem alanları da umutsuzluğa sürüklüyor. Daha çok denetim ve ceza uygulamasının getirilmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı yükselirken, ikinci dalganın geleceğine inananların sayısı %82 oranında…Ayrıca araştırma gösteriyor ki, çoğu kişi virüse karşı korunmada doğru davrandığını ifade etmesine rağmen çoğu kişinin de önlem almadığını düşünüyor…Covid19 Pandemisine yönelik tedbirlerde duyarsızlaşmanın altındaki nedenleri şu şekilde özetleyebiliriz:
- İnsanların hastalık ve ölüm konusuna kadersel yaklaşımları, önlem almayı etkisizleştiriyor. Daha geçen gün evime gelen ustaya maske taktırmaya çalışırken “abla, alnımıza yazılmışsa virüsten ölürüz ne yapalım yani, taktırma bana bunu” diye şikâyet etti…
- Gündelik hayatı devam ettirme zorunluluğu, önlemlerde de gevşeme yaratacak denli ön plana çıkabiliyor. Teyzeler, amcalar, ellerinde poşetleri maskesiz pazara gidiyor, markete gidiyor, banka AM kuyruğuna giriyor….
- Pandeminin daha çok uzun süre devam edeceğine olan inanç, “daha kaç yıl, evlenmeyelim, işe gitmeyelim, okumayalım vb.” bıkkınlıklara yol açıyor.
- Aşı konusundaki gelişmeler beklenti yaratırken, aşının uzun sürede bulunabilecek olması ve aşıya erişimin zorluğu beklentilerin umutsuzluğa dönüşmesine neden oluyor. Medyada aşı ile ilgili olumlu-olumsuz o kadar haber var ki, artık kimse okumak istemiyor, üstelik bu haberlere olan güven de sarsılmış durumda…
- Kış günlerinde evlerde kapalı kalmak, maske takmak daha kolay iken, yazın sıcak günlerinde bunları uygulamak insanlara zor geliyor.
- Çoğu kişi, virüsten iyileşince sapasağlam olunduğunu sanarak, hastalığı halen bir grip vakası gibi düşünüyor.
Bu maddeler çoğaltılabilir…
Covid19 Pandemisinin kontrol altına alınıp vaka sayılarının düşürülmesi maske takılması, sosyal mesafenin korunması ve el hijyenine dikkat edilmesiyle mümkün… Bu önlemlerin alınmasının öneminin insanlara anlatılması ise yalnızca ve yalnızca daha yaygın, etkili, geniş ve doğru mesajlarla tasarlanmış iletişim çalışmaları anlatılabilir… Oluşturulacak iletişim çalışmasında, bireysel direnç noktalarının giderilmesine yönelik tek tek mesajların üretilmesi gereği doğuyor. Çünkü her farklı hedef kitle, kendi sosyo-dinamiği içerisinde farklı konuları baz alarak tedbir alamaya yönelik direnç geliştiriyor. Bu bakımdan yapılacak iletişim çalışmasında aşağıdaki konulara özellikle dikkat edilmesinin altını çizmemiz gerekmekte…
- Covid19 Pandemisinin başından bugüne kadar tüm hedef kitleleri etkileyecek bir iletişim sloganı bulunamadı. Her farklı hedef kitleyi farklı şekilde yakalayacak ancak ortak bir noktada (sağlık) buluşturacak bir mesaj stratejisi olmalı
- Hastalığa yakalananların tecrübelerinin daha etkili şekilde halka aktarılması
- Hastalığın iyileşme sürecinin ve daha sonraki muhtemel sağlık sorunlarının altının çizilmesi
- Ulusal medyada hasatların, hasta yakınlarının ve hastanelerin durumunun gözler önüne serilmesi
- Doktorların ve sağlık çalışanlarının içinde bulundukları durumun ve mücadelelerinin daha gerçekçi şekilde gösterilmesi
- Ve tabii ki yasal düzenlemeler ile tedbirlerin kontrol altına alınmasının sağlanması
- Daha çok ve yaygın şekilde Covid19 pandemisi hakkında yayın, bilgilendirme, reklam, kamu spotu gibi iletişim çalışmalarının yapılması….
Bir dönem, Kamu Spotlarının halkı korkutan içeriklerde hazırlandığına dair çok fazla eleştiriler yapılmıştı. Öyle ki çeşitli bakanlıkların desteğiyle oluşan kamu spotları eğlenceli ve hatta gülmece içerikli hale geldi. Ancak bugün yaşadığımız pandemide tedbirlerin alınmaması tablosunda halkımızın “korkusuz”luğunun etkin olduğu açıkça ortada…Özellikle Covid19 konusunda daha fazla korkutmak mı gerekiyor acaba?
Sağlıklı ve korkmadan yaşayacağımız güzel günler dileklerimle…
Gündemden dikkatimi çekenler
- Nihayet erkek şiddetini anlatan farklı bir bakış açısıyla ve psikolojik değerlendirmelerle konuyu ele alan bir TV dizisi ile karşılaştık. TV8’de yeni başlayan dizi “Kırmızı Oda” şiddet ve erkek şiddeti konusunda oldukça çarpıcı olan ilk bölümü ile dikkat çekti…Güçlü oyuncu kadrosu olmasının yanı sıra Binnur Kaya’nın bir psikiyatrı canlandırması muhteşem bir oyunculuk gösterisi halinde… Dizi gerçek hayat hikayelerinden alınan ve toplumun çeşitli sosyoekonomik kesimlerinden kadınların uğradığı erkek şiddetini anlatırken, eğitici ve bilgilendirici, farkındalık yaratıcı mesajlarla oluşturulmuş bir içerikte… Özellikle şiddetin çocukluk ve aile ortamından kaynaklanan şekilde “şiddet motifinin” yaşantılarımıza sirayet ettiğini aktaran diyalogları muhteşemdi…Bir konakta yaşayan geniş ailelerin, çocuk veya ikinci eş ya da kuma savaşlarıyla donanmış şiddet ve silah, dayak, öldürme sahneleriyle dolu dizilerin arasında oldukça farklı bir yere yerleşecek “Kırmızı Oda” izlenmeye değer…Gülseren Buğdaycıoğlu’nun hikayelerinden uyarlanan dizinin yapım şirketi OGM Pictures’a, Yönetmen Cem Karcı ve Senarist Banu Kiremitçi Bozkurt’a alkışlar gönderiyoruz…Dizinin içeriğinden hiçbir şey kaybetmeden devamını can-ı gönülden diliyoruz….
- TV Dünyasından bir sosyal sorumluluk dolu yayın bilgisi daha…Finish markasının desteklediği Yarının Suyu projesinin de işin içerisinde olduğu National Geographic’deki program, 25 Litre:Suyun Peşinde adıyla haftalık olarak yayınlanacak, su kaynaklarının korunması, tasarruflu su tüketimini ip uçları ve gelecekte su konusunda daha elverişli koşulların oluşması için bilgilendirme amaçlı bir içerik taşıyor. Ünlü kişilerin de destek verdiği program National Geographic’in dünyanın doğal dengesinin sürdürülebilirliğin destekleyen anlayışının da bir göstergesi… Alkışlar gönderiyoruz…
- First 60 Dakika reklamı, kısa ve etkili reklama en güzel örnek! Özellikle uzaktan çalışma dönemini, videokonfernas toplantılarının sıkıcılığının yansıtıldığı reklamda fFirst çiğneyen kişinin tekrar tekrar “Ay nasıl ferahladım!” dediği reklam, absürt ve abartılı reklam türünün de bir yansıması… Sakız gibi ürünler pazarlamada kolayda ürünler kategorisinde yer almasına rağmen, günümüz tüketicileri, sakız markalarında dahi çeşitli marka ve fayda bağlamında ayrımlara gidebiliyor. Mondelēz International Türkiye’nin bir markası olan First de, reklamını fayda ve ürünü özelliği eksenine oturtarak farklılaşmaya çalışmakta… Reklam başarılı ve alkışlar gönderiyoruz…
- Fuse Tea’nin Mustafa Sandal ile gerçekleştirdiği yeni reklamı yayına girdi. Zamanlama olarak yaz sezonunun sonunda yer alması, Fuse Tea’nın “her sezonun içeceği” konumlandırmasına yardımcı olacağı bir yana bırakılırsa, özellikle ismi “Fuse Tea- Muse Tea” üzerinde yapılan kelime oyunlarıyla oldukça başarılı olmuş! Hızlı tüketim ürünlerindeki rekabet reklamlarda da kendini gösterirken, Fuse Tea’nın genç kitleye yönelik mesajlı reklamı markayı bir adım öne taşıdı diyebiliriz…Alkışlar gönderiyoruz…