Bugün ülkemizde görevde 18’nci senesini kutlamaya hazırlanan bir iktidar var, bugüne nasıl geldiğimizi izah edebilmek için 20 seneye yaklaşan bu dönemin başlangıcına iyi bakmak gerekir. 2002’de Koalisyonlarla, yıpranmış isimlerle ve ışığı yitmiş partilerle geçen 10 senenin ardından sorunlarla boğuşan bir Türkiye gerçeği ortadaydı. İşte tam da böyle bir anda kısır döngünün içine girmiş Türk halkının karşısına çıkan dinamik bir oluşum vardı. Bu dinamik oluşumun beraberinde getirdiği yeni siyasi dil ve yeni siyasi üslupla memlekette tümüyle yeni bir siyasi iklimin doğması da kaçınılmaz oldu.
AKP’nin çıkış yaptığı günlerdeki duruşunu eminim hatırlıyorsunuzdur ama ben yine de hatırlatmak istiyorum. Liberal, seküler, özgürlükçü, modern ama gelenekleri de bir kenara itmeyen bir parti olma söylemleriyle toplumda ilk seçiminde %32’lik bir karşılık yarattı kendisine AKP. Tabii köprü geçildikten sonra toplum işin aslında pek de öyle olmadığını idrak etmeye başladı. Kimileri bu durumun farkına seneler önce vardı, kimileri de ancak bugünlerde anlamaya başlıyor zira anketler AKP’nin %38’in altında olduğunu gösteriyor.
Siyasetle ciddi olarak ilgilenmeye başladığım zamanlarda yani ben 11-12 yaşlarındayken bir söylem epey popülerdi. Sayın Erdoğan meydanlarda fink atıp aynı cümleleri peşi sıra diziyordu. E haliyle seviyeli ve ilkeli basın kuruluşlarımız da bunları günde 3 kez tok karnına alınacak ilaçmış gibi millete dayıyordu. ‘’Biz artık Yeni Türkiye’yiz, eski Türkiye’de yoksulluk vardı, eski Türkiye’de yasaklar vardı, eski Türkiye’de insanlara konuşma hakkı verilmezdi. İnşallah Yeni Türkiye yoluna 2023 ve 2071 hedeflerinin ışığında devam edecektir.’’ Yeni Türkiye söylemi beni ilk duyduğum andaki gibi şimdi de çok rahatsız ediyor ve baktığımda fark ediyorum da esasen bu söylem örtük olarak hastalıklı bir ruh halinin ipuçlarını bize veriyormuş. Sayın Erdoğan’ın var olanı yıkıp yerine tamamıyla kendisine ait olanını inşa etme narsistliğinin emarelerini işaret ediyormuş. Güç hırsı o günlerde de konuşuluyordu ama sanıyorum hiçbirimiz bu cüretin ülkemizin 120 senelik parlamenter sistem geleneğini harcayabilecek kadar köpüreceğini tahmin etmiyorduk.
Hükumetin, seçilmiş idarecilerin ve milletvekillerinin görevi zinhar devletin hafızasını yok edip yerine kendi düşleri ve hevesleri doğrultusunda suni bir bellek yerleştirmek değildir. İdareciler topluma liderlik etmelidir, toplumun ihtiyaçlarını gidermelidir, icap ederse köhneyen kurumlarda revizyona da gitmelidir lakin her daim haddini bilmeli, her daim devlet adabı ile hareket etmelidir. Bu memleket kimsenin malı değildir, kimsenin egolarını tatmin ettiği bir video oyunu da değildir. Herkes doğup ölecek ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Bugün 2020’de Yeni Türkiye’yi hep beraber yaşıyoruz, şimdi ben size Yeni Türkiye’de, açlığın ve yoksulluğun bittiği; bereketin geldiği bu Yeni Türkiye’de gündem olan olaylardan sadece birini aktarmak istiyorum. 20 Yaşındaki üniversite öğrencisi Sibel Ünli 2 gün önce canına kıydı. Sibel’in sosyal medya hesaplarında paylaşımları duruyor, onlara göz atmanızı rica ederim. Sibel, aylardır birilerinden kendisine iş bulmasını rica etmiş, Sibel fakültesinin yemekhanesinde 2-3 liraya satılan öğle yemeğini para denkleştiremediği için yiyememiş, Sibel’in yeni yıldan tek dileği de iş bulup çalışmak olmuş. Yani Sibel kimseye avcunu açmamış, bana işimi verin ben de harçlığımı çıkarayım demiş. Ve biliyor musunuz ? Sibel geceleri evsizlere, ihtiyacı olanlara ücretsiz olarak çorba ikram eden bir dernekte görev yapıyormuş, geceler boyunca muhtaç durumdakilere çorba pişirmiş. Sibel pırıl pırılmış biliyor musunuz ? Kitaplarıyla, kedileriyle ve yüreğiyle mükemmel bir edebiyat öğretmeni olacak kadar pırıl pırılmış. Sibel edebiyat öğretmeni olamadı çünkü müsaade etmediniz, 3 kuruşu denkleştirip karnını doyurmaya çabalamaktan bıktı ve boğaza bıraktı vücudunu. Ciğerlerine buz gibi su dolduğu için çırpınarak can verdi. Muhtemelen karnı aç can verdi ve ciğerleri patladığı için son nefesini vermeden önce ağzı kendi kanıyla doluydu, biliyor musunuz ? Bu saatten sonra ne denir, ne yazılır inanın bilemiyorum, sadece çok utanıyorum. Onu fark edemediğimiz için utanıyorum, hayata tutunmak için çabalarken ona bir dal uzatamadığımız için ben çok utanıyorum. Ve gerçekten merak ediyorum, siz utanıyor musunuz ? Kalbiniz biraz olsun acıyor mu ? Gözlerinize bir damla da olsa yaş uğruyor mu ? Ceylan derisi koltuklarda yayılıp ejder meyveli kokteylleri götürürken, benim gariban kardeşimli yeni ve güçlü Türkiye masallarını halen yüzünüz kızarmadan bu millete anlatabilecek misiniz ? Cidden merak ediyorum siz de birazcık utanıyor musunuz ?
Sayın Erdoğan’ın zihniyetinin ürünü olan Yeni Türkiye’de evladını doyuramayan analardan sonra karnını doyuramayan öğrenciler de canına kıymaya başladı. Yeni Türkiye’de açlık var, Yeni Türkiye’de çaresizlik var, Yeni Türkiye’de umutsuzluk var, Yeni Türkiye’de intihar var, Yeni Türkiye’de yitip gitmiş canlar var, Yeni Türkiye’de 1 liraya muhtaç milyonlar var, Yeni Türkiye’de ölüme mahkum edilmiş vatandaşlar ve onların elinden tutmayan saraylılar var. Şimdi buyurun eserinizle övünün, göğsünüzü gere gere ahkam kesin, koltuklarınız kabara kabara televizyon kanallarınızda racon kesin zaten önünüzde kırk takla atmaya hazır bekliyor hepsi. Lakin bir hakikati unutmayın, bunu aklınızdan hiç çıkarmayın çünkü bir gün gelecek ve yanınızda korumalarınız olmayacak. Veya sizi gücünüzden nemalanmak için başı pahasına savunan fedaileriniz olmayacak, yalnız öleceksiniz, o emaneti nasıl tek başınıza aldıysanız yine tek başınıza teslim edeceksiniz. Yeni Türkiye yalanlarıyla milyonları peşinize taktınız iktidar oldunuz yetmedi, memleketin demokratik teamüllerini mahvettiniz tek adam oldunuz yetmedi ama artık iş tamamen farklı bir yere gidiyor, elinizi kana buluyorsunuz, masum canların vebaline giriyorsunuz. Ne olur bu gidişata bir dur deyin ve ne olur hatalarınızı kabul edip dönün bu felaketler zincirinden.
Bir an evvel Yeni Türkiye hayalinin çöktüğünün farkına varın ve vazgeçin. Bir an evvel ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmek için gerekli adımları atın güçlendirilmiş bir parlamenter sistemin önünü açın. Kutuplaştıran nefret dilinden artık vazgeçin, ekonomi yönetimini siyasetin dışında tutarak işinin ehli isimlere emanet edin. Mecliste temsil edilen tüm partilerin ekonomi kurmaylarını birlikte hareket etmeye davet ederek, ekonomide rahatlamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılmasına önayak olun ve ortak aklı işletin. Zira bunun ötesi, berisi, muhalefeti, yandaşı, haini, millisi kalmadı. İnsanlar umutsuzluktan, insanlar yokluktan ölüyor. Ölü bedenler çıkarılıyor denizin dibinden.
Duyar mısınız, görür müsünüz bilmiyorum ama sizlere sesleniyorum:
Sayın bakanlar, sayın milletvekilleri, sayın AKP’liler ve pek tabii Sayın Erdoğan,
Şahane eseriniz Yeni Türkiye’de insanlar ölüyor !
Şahane eseriniz Yeni Türkiye’de insanlar ölüyor !
Şahane eseriniz Yeni Türkiye’de insanlar ölüyor !
Haberiniz olsun !